Şiir çoktandır köşeyi kaptırıyordu;
bu kez kapmayı başardı.
Lise yıllarında ders çalışırken bir yandan da küçük transistörlü radyomdan müzik dinlerdim. Gecenin bir saatinde “Gece ve Müzik” programı başlardı. Programda yanılmıyorsam hafif müzik türüne yer veriliyordu. Programın sinyal müziği de aklımda yok. Ama anonsu yapan ses bütün vurgularıyla aklımda… O anonsu duyduğumda içimi kaplayan sanki sonsuz özgürlük duygusunu bugün de anımsıyorum. Sonra Gündüz Vassaf’ın Cehenneme Övgü kitabının Geceye Övgü bölümünde duygularımın açıklamasını buldum sanki. Kitabı okuduktan yıllarca sonra bile o yazıyı unutmadım. Güzel yazısının bir yerinde şöyle diyordu Gündüz Vassaf: “Hayatta olma bilinci kendini daha güçlü bir şekilde hissettirir geceleri (.......) ‘Yaşamın anlamı’ gece duyumsanır ve sorgulanır.(…….) Yaşam, gecenin konusudur.”
Bu giriş, sözü şiire -sevgili gecenin sevgili şiirle buluşmasına- bırakmak içindi. Öyleyse, gelsin birkaç gece şiiri… Önce Oktay Rifat’ın “bir cigara içimi” şiirlerinden Fener’de söylediğine kulak verelim:
“Feneri kaldırıp geceye bakıyordu. Birine mi
bakıyordu! Ne gelen var ne giden!
Savrulan çili aydınlığın taşta, sarmaşıkta.
Böyledir hep, umut bir gölge olur ve sokulur usulca,
kıpırdar narin yapraklarında, söğüde sıçrar,
sallanır fenerin otları tarayan ışığında.
Oysa yokluğudur sadece aşkın, özlemi, kuruntusu,
patikadan kıvrılarak böğürtlenlere doğru inen.
Ay çıksa, kavalını çalsa dağa taşa, dönse sürüsü!
Kim var orda! Otlar kıpırtısız, yol boş, böcekler bile uykuda.”
***
Turgut Uyar’ın Divan’ından Gecenindir:
“elbet kendisi korkar gecenin karanlıktan
çünkü korkusu karanlıktandır her gecenin
sabahın seher vakti var gecenin nesi var
üstelik ağması bir doğum gibi zor gecenin
ister mi kararsın bir yalnız çayır gibi
bilirim karanlık içine ağır ağır kor gecenin
suyu gizler adımlarını örter adamların
bütün dünyayı dolduran çocukları var gecenin
o bir iyi çarpandır elliyi binlere filân çoğaltır
yıldızını yak bak neler yaptığını gör gecenin
elbet kendisi korkar gecenin karanlıktan
ama aşk gecenin hüzün gecenin gökle yer gecenin
gece, büyük utku, sonsuz bilinen karanlıklara
aydınlıklara büyük tutkusu var gecenin
dost değildir sanılır her iki taraftan da
dostluğu bir de kendisine sor gecenin
dostluk gizlemektir korumaktır gecenin sözlüğünde
savaşçılar adına ellerinden öperim hor gecenin”
Ne olsa her gecenin bir sabahı vardır madem, tanyerinin ağarmasını Can Yücel’le Erdal Alova’nın çevirisinden Pablo Neruda’nın Isla Negra’da Gece şiirinden okuyalım:
“Kadim gece ve asi tuz
dövüyor evimin duvarlarını:
gölge bile yalnız, gök
şimdi yürek vuruşu okyanusun,
gök ve gölge patlıyor
eşsiz bir savaşın içinde:
geceboyu çarpışıyorlar,
kimse bilmiyor ağırlığını
isteksiz bir meyva gibi
açılmayı sürdürecek zalim berraklığın:
böyle doğuyor kıyıda,
hiddetli gölgeden, katı tan,
devinen tuzca ısırılmış
süpürülmüş gecenin ağırlığınca,
kanla temizlenmiş deniz kraterinde.”
Tek bir yazıda peş peşe şiirler sıralamak, şiirlere saygısızlık olur; onun için burada susmalı... Ama “Gece ve Şiir”in arkası var.
Şairleri ve geceyi selamlayarak…