Sözlük şöyle tanımlanır: “Bir dilin bütün ya da belli bir çağda kullanılmış sözcük ve deyimlerini abece sırasına göre alarak tanımlarını yapan, açıklayan ya da başka dillerdeki karşılıklarını veren yapıt.” (Dil Derneği Türkçe Sözlük). Tanımda birçok ayrıntı var ama şu özellik belirgin; “bütün ya da belli bir çağda kullanılmış sözcük ve deyimler…”
Sözlükleri bir yanıyla, ilgili oldukları toplumların aynası saymak yanlış olmaz. Dilin başat öğelerinden olan sözlükler tarihsel, halkbilimsel, toplumbilimsel durumu yansıtır. Bu bağlamda kültürlü, eğitimli toplumların sözlüklerindeki olumsuz, ayrımcı, eşitliksiz anlam ve çağrışımlar taşıyan sözcük oranı düşük, tersi yapıda olan toplumların sözlüklerinde anılan oran yüksektir. Bir diğer deyişle sözlüğündeki sözcükler güzel olsun istiyorsan, toplumca güzel olacaksın.
Dolayısıyla sözlüklerde yalnız olumlu, erdemli, barışçıl. eşitlikçi sözcüklerin, deyimlerin, atasözlerinin yer alması, diğerlerinin dışarıda tutulması diye bir anlayış geçerli olamaz; sözlükçülük mantığına, tanımına, gereklerine, kurallarına aykırıdır. Kuşkusuz, böyledir diye, olumsuz sözcükleri benimsenemez ölçüde barındırmak, neredeyse özendirmek de doğru bir yaklaşım değildir. Sözcükler zaman zaman gözden geçirilmelidir; toplumun gelişme düzeyinin gerisinde kalanlar yeniden düzenlenmeli, yeniden yazılmalıdır. Ne ki bu zorunluluk, yukarıda açıklanan sözlük kuralının geçerliliğini ortadan kaldırmaz; ne kadar kültür-eğitim, o kadar (güzel, iyi, erdemli) sözlük!
Basına konu olan, “müsait” sözcüğüyle ilgili tartışma büyük ölçüde sözlükçülüğün ne olduğunun bilinmemesinden kaynaklanmaktadır. Aydın geçinenlerin araştırma, sözlük, ansiklopedi okuma gibi bir yetenekleri, bilseme (merak) yanları yok; sözlüklerdeki sözcüklerin, başlıkların, sözlük yazarlarının, kurumların görüşü olduğunu sanıyorlar. Bu savların benzeri Eylül 2013’te, Usta Dilci Ömer Asım Aksoy’un “Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü”yle ilgili ortaya atılmıştı. Türkçenin en yetkin dilcilerinden olan Aksoy’a, bilgisizlik nedeniyle haksızlık edilmişti. Bir gazeteci toyluk ederek, bulduğunu sandığı haberin deyim yerindeyse üzerine atlamıştı. Anlaşılıyor ki kimi aydınların, tartışmalardan ders almak yetenekleri de yok.
Özellikle bilişim ortamlarında, kimi iyi niyetli imza çabalarına, etkinliklerine tanıklık ediliyor. Bu kişiler rastladıkları, (belki de özellikle arayıp buldukları) bu tür sözcüklerin, uygun bulmadıkları yan anlamlarının sözlüklerden çıkarılmasını istiyorlar.
Oysa sözlükle bu değin ilgili olanların sözlükte ya da ansiklopedide “sözlük” sözcüğünü bulup nasıl tanımlandığını okumaları beklenir. Giderek yaşamlarında diğer konuları da araştırmaları sırasında, sözlükleri başat kaynaklardan biri olarak kullanmaları, sürekli ellerinin altında tutmaları gerekir. Uygar toplumlar sözlükle yaşayan toplumlardır, demek yanlış olmaz. Böylesi bir çaba olsaydı başta belirtilen tanıma ulaşılacak, “Sözlük nedir” öğrenilecek, ara ara gündeme gelen yanlış isteklerde bulunulmayacaktı.
Sözlük ne ahlak kitabıdır ne felsefe kitabıdır. Sözlüğün, uzun bir dönemde, çağda bir dilin ne değin söz varlığı varsa, tüm anlamlarıyla içermesi gerekir. Yoksa işlevini yerine getiremez. Bu gerçeğin yanı sıra uzun dönemlerde, sözlüklerin gözden geçirilmeleri, toplumsal gelişim ve değişim nedeniyle yitirilmiş, ortadan kalkmış, değişmiş anlamlara göre yeniden düzenlenmeleri de zorunluluktur.
Şu sorunun yanıtını da düşünmeden yapamıyor insan, özellikle son otuz, otuz beş yıldır yaşananlar göz önüne alındığında, günümüzde ve gelecekte sözlükler ne yönde değişim geçirecekler dersiniz? Olumluya mı olumsuza mı? Binlerle dillendirilen sayıda kişinin (buna sürü demek de olanaklı) dinci kıyım örgütlerine katılabildiği, her anlamda kıyımın kanıksandığı, hemen her gün kadın- çocuk öldürüldüğü, çıkar, para için her uğursuzluğun yapılabildiği, yurttaş bilincinin yerini kulluk aymazlığının aldığı, hakkın sadaka sayıldığı…ağır mı ağır koşullarda nasıl sözlükler beklenebilir ki. Umutlu olmak çok güç. Şu da var ki umut insanda. En büyük umut, en koyu umutsuzluktadır.
Ta 1074 yılında (ki o tarihte batıda benzer hangi kaynaklar vardı, araştırmaya değer) Kaşgarlı Mahmut’un Divanı Lugatit Türk gibi bir sözlüğü, son derece yetkin bir yapıtı yazdığı ekinin insanlarıyız. Güzelliği, matematiği tüm dilbilimcilerce benimsenen Türkçenin yurttaşlarıyız. Sözlük bilgimiz de bu gerçeğe uygun olmalıdır.