Öyle bir dönemdeyiz ki yazında da bir kuşak ayrılıyor aramızdan. (Bir nöbet değişimi demek isterdik ama devredilen, aktarılan yetkin bir yeni kuşağın varlığı epey tartışılır.) 11 Ağustos 2015 günü bir usta yazarı daha, Tarık Dursun K.’yi de yitirdik. Tarık Dursun K. denince önce müthiş bir verimlilik geliyor usa. Yüze yakın öykü, roman, senaryo, antoloji, deneme, anı, gezi, şiir, çocuk yapıtı, çeviriler… Ve bu yapıtların hiçbiri sıradan değil; tümü yoğun emek, özen ürünü kitaplar. Zaten bu gerçeği, yazınımızın saygın yazın ödüllerinin ona sunulması da gösteriyor.
Tarık Dursun K., yazın yaşamına sinema yazıları ve (ortak bir kitapta somutlaşan) şiirle başladı. Aralarında Pazar Postası ve Akis dergilerinin de bulunduğu birçok yayında sinema yazıları yazdı. Eleştirmen Ali Gevgilili ile birlikte aylık Yeni Sinema dergisini yayımladı. 1973 yılında Günümüzde Kitaplar adlı bir dergi çıkardı. Bir ara yayımcılık da yapan Tarık Dursun K.’nin bütün hikâyeleri 2009 yılında Yapı Kredi Yayınları tarafından toplu olarak yayımlandı.
Tarık Dursun K.’nin yetkinliği, daha ilk yapıtlarından “Hasangiller”de (öykü) açıkça görülür. Hasangiller’deki kişilikler ve onların oluşturduğu topluluk ustaca yansıtılmış bir Türk halkı kesitidir. Ağır gelenek ve yaşlı kuşak baskısı bireyleşmeye bir türlü izin vermez, olanak tanımaz, soluk aldırmaz. Bu dayatmalar, baskılar arasında kötülük kol gezer. Öyle anlamsız iyimserliklere, umutlara pek de yer yoktur. Genelev kadını Günay, Hasan’a tutkuyla bağlanmıştır. Birçok ilden sonra ulaştığı bu yerde adeta çakılmış kalmıştır. Oysa Hasan, Yüksel’le sevişir, evlenmenin güçlüklerini nasıl aşacağının kaygısı içindedir. Yüksel ise her güçlüğe göğüs germeye hazırdır.
Uzun öykünün başındaki genelev, Günay bölümü, Çehov’un, duvardaki tüfek işlevindedir. Öykünün sonunda bu tüfek patlayacaktır.
Hasan’ın babası Mustafa, ana ve babası tarafından sürekli ezilmiş, edilgen bir kişidir. Kardeşi İzzet’le ortak işlettikleri kasap dükkânıyla hemen hiç ilgilenmez. Kasap dükkânını çekip çeviren İzzet ile Hasan’dır. Epey uzak bir noktada ektiği fidelerle doludur tüm günleri. Ne ki suyu verecek adamın aksilik edip su vermemesi yüzünden fideler de kurur. Yine İzzet, büyükanne ile büyükbabanın, eşini sürekli aşağılamalarına katlanamaz, dükkândaki payını tez satıp Fethiye’ye göçmek, oraya yerleşmek ister.
Öykünün Amerikalı lakaplı kişisi tam bir sorumsuzdur, serseridir. “Mahallede –ne mahallesi, koca semtte- üstüne yoktu. Dünyayı takmazdı, uçarının biriydi. Gün gelir kaybolurdu. Ortalıkta yok, kodunsa bul Amerikalı’yı. Ya iğnenin deliğine sığınır, ya yedi kat yerin dibine inerdi. Ne kahveye gelirdi, ne koşulara, ne dükkâna.” (s. 28). Ne ki ansızın çıkagelir, otlanır, sebeplenir; şişelerce şaraplar devrilir. Sonra yeniden yiter…
İyilik adına bir şey varsa yine kan bağı bulunmayanlar arasında yaşananlardadır. Mahallenin berber dükkânını açması için, Hasan, kahveci Pepe, İbrahim… tüm güçleriyle Memedali’ye destek olurlar. Memedali’nin elini sürdürmeden, dükkanı temizler, düzenler açarlar; Memedali’ye “berber gömleği”ni giydirirler, tıraş olurlar.
Hasan’ın babası Mustafa fideleri ektiği toprağı satar, görücünün gelip istediği kızı Müzeyyen’in bankadaki parasını çeker; kardeşi İzzet’in hissesini öder. O akşam hiç yapmadığı bir şey yapar; iyice esrikleşene kadar içer, anası ile babasına çıkışır, bağırır.
Çehov’un tüfeği nasıl mı patlar? Hasan, geneleve, Günay’a gitmiştir. O sırada iki iriyarı belalı da oraya gelir; içlerinden biri Günay’a sataşır, tartaklar. Bunun üzerine bucağını çeken Hasan, ardı ardına adama saplar.
Tarık Dursun K.’nin başarısında birçok niteliğinin yanı sıra, kısa tümceleri, bir çizer becerisiyle kullanmasının da payı vardır.
Tarık Dursun K., deyim yerindeyse “tutunamayan” insanları, savrulan, istençleri (irade) bulunmayan, çaresiz insanları yazdı.
Büyük bir kalıt bıraktı ardında. İncelenmeyi, araştırılmayı, öğrenilmeyi bekleyen güzellik dolu bir kalıt…
(Biz de yazımızın başıyla bağ kuralım: yaprak dökümüyle yitirdiklerimizin kalıtını, bayrağı nasıl bir kuşak devralacak? Yanıtlardan ya da sorulardan biri şu olabilir mi bilmiyorum, Nobel Ödülü alan yazarımızın bile başarısından, yetkinliğinden gönül rahatlığıyla söz edebiliyor muyuz?)
Tarık Dursun K.’ye gönül borcumuz sonsuz. Işıklar içinde yatsın.
Hasangiller, Tarık Dursun K., Bulut Yayınları, 2003