İ. Selman Ada, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdür Vekili ve CSO'nun 1. Şef Vekili. CSO yönetimi sezon programını hazırlarken, kendisinin programını saptayacağı ve yöneteceği sadece bir konser istemiş. İşte o konseri 10 Aralık gecesi izledik.
Devlet Operası'nın tüm müdürlüklerinin programlarını kendi eserleriyle doldurarak, başka Türk bestecisine hayat hakkı tanımayan Ada, bu konserin programını da tümüyle kendi bestelerinden oluşturmuştu! Program birkaç kez değişti, internette. Örneğin ilk eser önce Ali Baba§40 idi. Sonra “Ali Baba§40- Başka Dünya” olarak güncellendi. Konser tarihi yaklaştığında ise, malûm nedenlerle çok konuşulan Ali Baba'nın uçmuş olduğunu ve ilk eserin “Başka Dünya Operası Uvertürü Op.55” olarak el broşürüne girdiğini gördük.
Selman Ada'nın eserleri kolay seslendirilir türdendir, hem şancılar, hem de orkestra için. Bu uvertür de dizi film müziği benzeri bir orkestra müziğiydi. El broşüründe belirtilmemişti ama Ankara'da ilk kez seslendirildiğini belirtelim.
İkinci eser, Op.47 Keman Konçertosu'ydu. Sanıyorum bu konçerto da Türkiye'de, belki de Dünya'da ilk kez seslendirildi. Solist Macar kemancı Edua Zadory'ye sordum, kendisi ilk kez çalmış. “Belki, sanırım” gibi sözcükler kullanmamın nedeni, el broşüründe tek satır bilgi bulunmamasından kaynaklanıyor!
Birinci bölüm, “Vakur-Hızlı-Asabi ve Mutlu Vals” , ikinci bölüm “Pavane” başlığını taşıyordu. Doğrudan makamsal bir kadansla ve sadece yer yer arp eşliğinde başlayan ikinci bölüm Kürdî makamı özellikleri gösteriyordu. Kullanılan ezgiler hayli tanıdıktı, bestecinin Aşk-ı Memnu operasını da anımsattı. Orada da zaten besteci, Dede Efendi başta olmak üzere çeşitli bestecilerin eserlerinden yaptığı “potpuri”leri de eserine yerleştirmişti.
“Hızlı ve Ateşli” başlıklı son bölüm bir çigan havası ile başlıyor, daha sonra Hüseyni, Nikriz, Hicaz gibi makamlarımızın da özelliklerini birbirine ekleyen, eklektik bir halk müziği havasında devam ediyordu.
Edua Zadory, 1801 Gagliano yapımı, tonu iyi ama volümü biraz küçük kemanıyla konçertoyu icra ettikten sonra alkışlara karşı “Nicolet Musinsa'nın eserinin dünya prömiyerini yapıyorum” diye anons ettiği bir parça çaldı.
ŞEHNAZ LONGA RAPSODİSİ!
Konserin ikinci yarısında, bu sezon çeşitli orkestralarda çaldığı klarnet konçertolarıyla dikkati çeken, CSO'nun klarnet grup şef yardımcısı Orçun Civelek, besteninin “Op.51, Klarnet ve Orkestra İçin Rapsodisi”ni seslendirdi. Eserin altında (Santuri Ethem Efendi'den hareketle) notu yer alıyordu.
Burada kısaca Santuri Ethem Bey'in (1855 – 1926) Osmanlı son döneminin önemli bestekârlarından ve santur müziğinin son icracılarından biri olduğunu belirtelim. Ethem Bey, mangaldan yorganına sıçrayan ateşin çıkardığı yangın sonucu fecî biçimde can vermişti. 400'e yakın bestesi arasında en tanınmış eserleri Şehnaz ve Sultaniyegâh Longalardır. Mâdem eserin altında (Santuri Ethem Efendi'den hareketle) yazıyordu, biz de “harekette bereket vardır” diyerek seslendirmeyi bekledik. Gerçekten de bereketi bulduk. Selman Ada, 1976'da Tosun Paşa filminde de kullanılan Şehnaz Longa'nın büyük bölümünü rapsodisinin girişinde kullanmış, araya ağırca tempoda makamsal bölüm koyup sonra röpriz yaparak gene Şehnaz Longa ile bitirmişti. Ama Orçun Civelek, Şehnaz Longa'yı doğrusu tertemiz, hârika bir tonla üfleyerek alkışı hak etti.
Konserde başkemancı sandalyesinde de bu gece Menevşe Aydoğdu oturuyordu, yani Orçun Civelek'in ablası... Baba Bülent Civelek ise klarnet grup şefi olarak orkestrada çalıyordu. Abla kardeşin neşeyle el sıkışması güzel bir tabloydu.
Sanırım bu eser de ilk kez çalındı. Sanırım diyorum, yanılabilirim de. Çünkü el programında tek satır bilgi ya da küçük bir not dahî yoktu! Demek besteci, eserleri hakkında iki satır bir metin yazıp programa koydurmayı dinleyiciye çok görmüştü. Dinleyip gitsinler yeter!
İLK SESLENDİRMEYİ GÖKMEN YAPMIŞTI...
Konserin son eseri, Ada'nın 2004'te bestelediği, ilk seslendirilişini Uluslararası Ankara Müzik Festivali'nde 16 Nisan 2005'de şef Rengim Gökmen'in yönetimindeki Bilkent Senfoni Orkestrası'yla yaptığı “Op.38, 1. Senfoni”ydi. Festival program notlarını hazırlıyordum, prova dinleyip besteciden de aldığım bazı bilgilerle yazdığım program notuna, bu geceki konserin el broşüründe de yer verilmişti. On yıl sonra besteyi bir kez daha bu kez CSO'dan, bestecinin yönetiminde dinlerken, daha çok bir “orkestra süiti” olarak nitelendirilebilecek eserin tam bir “makamsal karışım” olduğunu, mehterle başlayıp çeşitli makam ve tanıdık ezgilerin birbirlerine eklenmesiyle ilerlediği gördüm. Giriş ve birinci bölümde aralarda tekrarlanan mehter vurgusunu dinlerken, 4. Murat Operası'nın bestecisi Okan Demiriş'i (1942-2010) de anmadan geçmedim.
İSLAM TARİHİNDEKİ İLK KANTAT HANGİSİ?
Bu arada Selman Ada'nın el broşüründeki biyografisindeki bir cümleye takıldım. Dünyayı dolaşacağı ilân edilen, Abdullah Gül tarafından Cumhurbaşkanlığı bütçesinden desteklenen ancak 2011'de İstanbul'daki tek seslendirmeyle kalan “Mevlid Kantatı” için şöyle bir cümle kullanılıyordu: “Bu eser İslam tarihindeki ilk kantattır”
Dört gün önce SCAMV Onur Ödülü Altın Madalyası sunulan değerli besteci, müzikolog, Yalçın Tura'nın o gün dağıtılan el broşüründeki eser listesinde, “İnsan Sesi ve Çeşitli Topluluklar İçin” başlığı altında yer alan 22 eserden ikisi şöyleydi:
Şeyh Galib'e Saygı (Soprano ve tenor Solo, Koro ve Orkestra İçin kantat, 1972-1990)
Dört Kitabın Manâsı (Solistler, çocuk korosu, karma koro, org ve orkestra için kantat. Metin: Eski Ahit, Mezmurlar, Yeni Ahit, Kuran ve Türk şairlerinin tasavvufî şiirleri üzerine)
Besteci acaba “Nasılsa benden başka yazan olmamıştır!” düşüncesiyle mi, biyografisine “ Bu eser İslam tarihindeki ilk kantattır” notunu düşmüştü?
Biyografinin Türkçesi de pek bozuktu. Tek cümleden oluşan ilk paraGrafta tam dört defa “olmak” fiili kullanılmıştı.
Biraz da işin magazin boyutuna bakalım. Hiç alışık olunmadık üzere, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü'nden çok sayıda genel müdür yardımcısı, müdür, daire başkanı, solist, bale yöneticisi CSO'daki konserdeydi. Selman Ada da ikinci yarı başlamadan kulis kapısının penceresinden salona bakıyordu kim var, kim yok diye... Çok sayıda davetlinin de bir bölümü herhalde ilk kez konsere gelmişlerdi. Bölüm aralarında bastılar alkışı... Ada'nın Fransız asıllı eşi de ön sırada dinleyiciler arasındaydı. Operacılardan oluşan grup, konser sonunda sahneye tırmanıp kulis kapısından geçerek tebrik kuyruğuna girdiler.