Viyana'da bu seneki beşinci Fazıl Say konseri 30 Mayıs Cuma günü gerçekleşti. Benim için yurt dışındaki tüm Fazıl Say konserlerinin ayrı bir önemi vardır; ancak bu konser taşıdığı anlam itibariyle diğerlerinden bir kaç adım öne çıkıyordu.
Fazıl Say, geçtiğimiz sene Cumhuriyet tarihinde eşi görülmemiş bir süreci, ' Gezi Parkı' sürecini bestelemiş, olayların kronolojisine göre ilk eseri orkestra ve iki piyano , ikinci eseri ise solo piyano olarak planlamıştı.
Salonu dolduran bine yakın Avusturyalı ve Türk izleyici heyecan içinde, Gezi Parkı sürecinde yaşanan onca zulüm, acı, şiddet ve ölümlerin müzik ile nasıl anlatılacağını merak ediyordu.
Konser başlamadan kendimce; ' Tonal müzikle 'Gezi Parkı' süreci anlatılabilir miydi?, Toplumsal bir olayın müziği hangi dilde olmalı? gibi soruların cevabını düşünmekle meşguldum.
Konser 'Gezi Park 1' isimli 'İki piyano için konçerto' ile başladı. Eser 30-31 Mayıs yâni direnişin ilk günlerini anlatıyordu.
İlk bölümü , iki piyanonun başında olan Ferhan- Ferzan Önder kardeşlerin sunduğu ana temayla , olayların akışına paralel olarak sakin ve barışçıl bir havada başlayan eser, yaylılar ve vurmalıların dahil olmasıyla tansiyonun arttığını ve daha da artacağını hissettirmeye başladı. Üflemeli sazların arka planda yarattığı atonal, panik havası eser ilerledikçe ikili piyanonun karşılıklı çatışmalarını içeren pasajlara vurmalılarında katılmasıyla beraber farklı bir oluşum içerisine girdi.
Öyle ki, konseri 7. sıradan izlerken bir an ses o denli yükseldi ki, kulaklarım çınladı bile diyebilirim. Ancak hiç kimse 'Gezi Parkı' sürecini anlatan bir eserin yumuşak ve rahat bir dinleme temposu içerisinde geçeceğini düşünmüyordu. Bu durumda Fazıl Say'ın geçtiğimiz yazılarında müzik üzerine olan cümlerini hatırlatmadan edemeyeceğim.
'' Orkestradaki nefesli çalgılar grubu yaylı çalgılar grubuna ya da vurmalı çalgılar grubu bakır nefesli çalgılar grubuna veya tüm gruplar birbirine savaş açabilir. Orkestra bütünüyle seyircilere savaş açabilir ve onları bezdirebilir. Beste bestecisine, besteci bestesine savaş açabilir.''
Eserin son bölümü konçerto formu için alışılmışın dışında olarak Ferhan ve Ferzan Önder kardeşlerin dramatik solo pasajlarıyla sona eriyordu. Son dakikalarda orkestraya yansıtılan ışığın karartılarak , solistlerin üzerine yansıtılan kırmızı ışığın yarattığı sembolizm ayrıca hoşuma giden bir unsurdu.
Şef Ola Rudner'in dinamik yönetimi ve yetenekli perküsyoncu Martin Grubinger'in performansı eserin seslendirilişinde önemli rol oynadı.
İkinci eser başlamadan Fazıl Say'ın kısa mülatakatı gerçekleşti. Sunucunun son cümlesinde Victor Hugo'dan yaptığı alıntı ise hatırlanmaya değerdi; ' Müzisyenler söylenmeyeni dile getirenlerdir.'
'Gezi Park 2' başlıklı ikinci eserde bu sefer piyanonun başındaki Fazıl Say vardı. Sonat dört bölümden oluşuyordu:
I)Istanbul sokaklarinda direniş geceleri,
II) Gaz bulutunun sessizliği,
III) Berkin Elvan (14 yaşındaki suçsuz çocuk Berkin Elvan'ın öldürülmesi üzerine)
IV )Umutlar hep yüreğimizdedir.
'Gezi Park 2' , dünya prömiyerini 9 Mayıs'ta Viyana Konzerthaus'ta dinlediğimden bu yana aklımdaydı. Sonat, tamamı atonal öğelerle dolu, deneysel ve solo piyano repertuarında uluslararası anlamda kesinlikle kendine has bir yer edineceğini düşündüğüm bir eser. 'Gezi Park' isimli bir eserin uluslararası klasik müzik camiasında gelecekte de hatırlanıp, çalınacak olmasından bir Türk genci olarak mutluluk duyuyorum. Eser, hep beraber çok büyük emek vermiş olduğumuz, kimilerimizin canlarına mal olan bu acıklı ama umut verici süreci uluslararası müzik arenasında da ölümsüzleştirecektir.
Konser, Fazıl Say'ın bu senenin başlarında çıkarmış olduğu ' İlk Şarkılar ' albümünden 5 şarkı ile Avusturya- Graz şehrinde okuyan mezzo- soprano Senem Demircioğlu'nun kendine has yorumu ile sonlandı.
Say ve Demircioğlu'nun Orhan Veli'nin 'İstanbul'u Dinliyorum' şiirinin albümdeki versiyonun aksine , ritmde yapılan değişiklerle yarattığı yeni yorum ise ayrı bir tattı kanımca .
Viyana gibi dünyanın klasik müzik başkenti olarak anılan bir şehirde, böylesine önemli bir temayı işleyen bir konserin gerçekleşmesini sağlayan ve çok büyük emek sarf eden Ferhan-Ferzan Önder kardeşlere kendi adıma çok teşekkür ediyorum. Eserin yaratıcısı Fazıl Say'a ise eleştirmek dışında çok bir şey yapmayan insanların aksine , üretmek ve daima yaratmak için verdiği emeğe ayrıca teşekkür ediyorum ve gurur duyuyorum! Bravo!
Beri Bedelahmi / Viyana
Editörün Notu: Beri Bedelahmi, İstanbullu, sanat ve müziksever, öğrenimini Viyana'da sürdüren genç bir arkadaşımız. Fazıl Say, önceliklerinin başında geliyor. Beri, zaman zaman, Viyana'da tanıklık ettiği sanat olayları üzerine portalimize yazacak.