Uluslararası piyanistimiz, besteci Fazıl Say, kendisine uygulanan eserlerinin seslendirilmemesine yönelik ambargo ve değişik kişi ve kuruluşlarca muhatap olduğu muameleyi değerlendiren son bir “durum değerlendirmesi” yaptı. Genç şef Cemi'i Can Deliorman'ın davasını geri çekmesini “güzel bir davranış, olgunluk” olarak nitelendiren Fazıl Say'ın, bazı davranışları hakkında özeleştiri de yaptığı “durum değerlendirmesi” aynen şöyle:
“Sizi asla yormak istemiyorum. Farkındayım yorucu...
Küçük bir ricam var, bu yazıyı onlara paylaşmanız. Çünkü ben onların düşmanca tavırlarından dolayı ya onları bloklamışım zamanında, ya da onlar beni bloklamış. Kendilerine son durumu iletmek isterim, bu yazıyı ayrıca 500 bin kişilik grubuma paylaşmak da istemiyorum, insanları kişisel şeylerle yormamak lazım...
Büyütmeyelim..
Bu yazı devlet çoksesli korosuna yöneliktir, benimle 20 yıldır müzik yapmış Orkestralara yöneliktir ve konservatuvarda yıllarca beraber okuyup, sonra işte bu olaylarda dostluğumuzun zedelenmiş olduğu eski dostlarımadır.
İçtenlikle düşündüklerimi yazmak isterim.
Ve onlar da okusunlar isterim;
1- CEMİİ CAN ; Genç şef Cemii Can Deliorman bana açtığı davayı bu sabah geri çekti..
Bu güzel bir davranıştır. Olgunluktur. Genç şefi kutlarım. Bu işi tırmandırmak kimseye yarar sağlamazdı. Benim yazdığım metinler, Rengim Gökmen, Naci Özgüç, İbrahim Yazıcı, Serenad Bağcan, İklim Tamkan gibi dostlarımızın kendisiyle haftalarca süren mülakatları sonunda bu pozitif sonuca vardık. Hepsine de içtenlikle teşekkürler. Çok iyi bir iş yaptılar...
Bizim işimiz konser salonlarında, adliye koridorlarında değil... Hiç bir sanatçı, Mahkeme salonunda daha iyi sanatçı olmuyor. Egosunu bir dakikalığına tatmin etmek dışında hiç bir gelecek yaratmıyor.
Bir kısır döngüde, düşmanlıklar arttıkça artıyor.. Cemii yanlış yönlendirildiği kişilerin oyununa daha fazla gelmedi.. Bir duyarlılık gösterdi.
İnanır mısınız; Cemii 'yi ilk kez bu sabah "iyi bir insan ve masum bir genç sanatçı" olarak gördüm, anladım, ilk kez.. Onunla bir dostluğumuz, müzikal birlikteliğimiz olacak mı bilmiyorum. Zaman gösterecek... Cemii , piyon olarak kullanılacaktı , onu bundan vazgeçirmeyi başardık..
2- DEVLET KOROSU; "Çok sesli koro" ile ilişkimiz tamamen bitti. Burada "ne kadar güzel konserler verdiğimizi" hatırlarsak, sadece mâzide kalan , -bir de youtube videolarında- bir müzik dostluğumuz var, ne kadar keyifliydi, sahnede önde Genco, arkada onlar, iyiydi, ne kadar değerliydi, ne kadar özel ve özgündü halbuki.. Ben bu geçtiğimiz yıl yaşanan polemiklerde korodan pek çok dostumu kaybettim. Buna çok üzgünüm. Filiz benim tam 35 yıllık arkadaşımdı. Kaybettik birbirimizi. Bu dostluklar öyle bir zehirlendi ki bir daha asla eskisi gibi olmaz. Onarılamaz..
Yaşananları "Kurumlardaki sanatçılar benim üstümden yürüyerek , eserlerimi de çiğneyerek menfaat elde etmeye çalıştılar" olarak okuyorum, başka türlü okumam mümkün değildir, sebep de yoktur..
Bakın ben isyankâr bir insan olabilirim, olmasam nasıl bir sanatçı olurdum? "Nüktedan" yazılarım olabilir, "hararetli" konuşan bir insan da olabilirim ama bu, 35 yıl önce de böyleydi, değil mi?
Sanatın iyi olması tarafında olduğum için, haksızlıklara baş kaldırdığım için böyle oldu hep.
Bana yapılan ambargoyu bildikleri halde, sessiz kalan bu insanlara dayanışma sorduğumda -kabul ediyorum ki, bu beklentimi duygusal ve sert ilettim bu bir hatadır bunu kabul ediyorum- ama cevap olarak beni "kınadılar" .
Asıl mesele olan ambargoyu, sansürü bilinçli olarak es geçtiler.
Bunu başka türlü algılamamız mümkün değildir... Bir kurum olarak, (ya da kurumun tüm bireyleri olarak) tüm kamuoyuna (Bunu yaptıkları tek - ilk ve son kişi Fazıl Say'dır!!) bu "kınama" metnini ilettiler, bu olacak bir şey değildir, görülmüş bir şey de değildir, varılacak nokta bu değildir, sanatçı duruşu olabilecek herşeyi, hepsini çiğnediler.
Ben bir sabah uyandığımda ajanspress'ime baktığımda dostum olan insanların beni kınadığını "Yeni Şafak ve Akit gazeteleri"nden okudum..
İşte hatâların vardığı sonuçlar bunlardır... İftiralar ve hatâlarla dolu o metinde; "Metin Altıok ağıtını Fazıl kendi sansürledi " ," Nazım Oratoryosu Antalya'da programdan kaldırılmadı" yazmışlar, "sansür yoktur" yazmışlar, kınamalarında, bana "ahlaksız" demişler, benimle "bir daha çalışmama kararı" almışlar.. Bunu 3500 medya mecrasına yolladılar...Sonuç?
Buna sevinenler kim bellidir. Bu olayların tanıkları ve birinci derece şahitleri delirdi, okuduklarına inanamadılar.
Ama iş işten geçmişti... Çok yazık oldu her şeye. Çok yazık oldu dostluklara... Anılara bile yazık oldu...
3- DÜŞMANLAR;
En büyük sorunumuz hazımsızlık, düşmanlar, kıskançlık.."Güya eleştirenler" vesairesi...
Bakın, her tür genç sanatçı ile projelerim var, hep oldu. Mesela NAZIM HİKMET KOROMUZDA 60 genç şan solisti vardır, hepsi arkadaşımdır, meslektaşımdır , koronun yaş ortalaması 26, güzel müzik yapıyoruz, bir şeyi daha iyi yapmaya çalışıyoruz. Onlara solist olarak da her fırsatta şans veriyorum, Değil mi? Onun dışında nice nice CD ler üretiyoruz..
Piyano çalan, keman çalan, 15 kadar genç yeteneği sosyal medyadan yaptığımız duyurular ve destek konserleri sayesinde yurtdışında okutuyoruz. Okutamadıklarımızdan azar işitiyoruz, yardım ettiklerimiz var, yardım etme fırsatını bulamadıklarımızdan ise tuhaf bir düşmanlık görüyoruz. Türkiye garip memleket, egoların önüne geçmek zor, para isteyen, piyano isteyen, konser isteyen herkesden bunalmış vaziyetteyiz, ben bunları verdiğim konserlerle çok çalışarak karşılamaya çalışırken, bir de muhatap olmak zorunda kalıyorum, azarlar işitiyorum, yine de insanlara inanıyorum ve onları seviyorum, her şeye rağmen... Festivaller, konserler. Bir aydınlanma için ışık yakmaya çalışıp duruyoruz.
Dost ya da düşman olmak bir seçimdir arkadaşım.
Yap seçimini.
Ne yaparsan yap. Şu yukarıda okudukların, şu yaşanılan buhran, sadece yaptıklarının sonucudur. Pis bir zehir akıtmanın hasarıdır. Tek elde edilen budur. Bozulan dostluklar, sinsilik, varılan nokta insan olamamaktır.. Ben gençler için, Türkiye'deki müzisyenler için elimden geleni yaptım, onlara yol gösterdim, Avrupa'da konserler verdik, Türkiye'de her yere götürdüm, oda müziği yaptık, eserlerimin kayıtları dünyanın en iyi orkestraları tarafından yapılmıştı ben yine de Türk orkestrası olsun dünyaya yayılan CDler DVD ler, internet görüntüleri istedim, bunu istedim, ve bu düşüncelerimle hareket ettiğim yerlerden de hemen kovuldum, atıldım. Bu ülkedeki aydınlanmayı, sanatsal filizlenmeyi dünyaya göstermek istedim.. Karşılığında eserlerim siyasi olarak bloklandı hâlâ da bloklanmış durumdadır, ve dostluklarımı da kaybettim... Yapacak hiç bir şey de yok şu aşamada. Genç dostlarımla karanlıkta yola devam edeceğiz.. Durum budur.. Ne diyeyim bu düşmanlara? Ellerinize sağlık!!ÇOK İYİ ETTİNİZ!!!”
Fazıl