Özgeçmişinde pek çok ödül bulunan henüz 34 yaşında bir viyola solistini, zaten sınırlı olan viyola repertuarının önde gelen eserlerinden Walton Konçertoyu bellekten mi çalmasını beklersiniz, yoksa notayla mı? Doğrusu eğer orkestracı değil ve solistlik kariyerini sürdürme iddiasındaysa, bilinçli dinleyicinin solistin bellekten çalmasını beklemesi doğaldır.
Bilkent Senfoni Orkestrası'nın 20 Şubat Cumartesi geceki konserinde öyle olmadı. BSO'nun tanıtımında , “yükselen bir yıldız olarak her kesimden övgü toplamakta, Avrupa’nın saygın konser salonlarına ve festivallerine konuk olmaktadır” denilen Fransız kemancı Lise Berthaud (d.1982), William Walton’un (1902-1983) konçertosunu notadan çaldı. Üstelik, daha önce bu konçertoyu dinlediğim pek çok viyolacıdan iyi çaldı. Gayet müzikaldi, hiç pis ses yapmadı. Eserin eşlik partilerinde önemli soloları bulunan fagotta Ozan Evruk da alkışı hak etti.
Gecede yolları BBC'de kesişmiş iki kişiden biriydi viyolacımız. BBC'nin orkestrasıyla da konser vermişti, 2013'de de yeni kuşak programına seçilmişti. Bu kez davet edilen konuk başkemancı da, BBC Senfoni Orkestrası'nın deneyimli konzertmeisteri Stephen Bryant'dı.
BSO'yu Sırp şef Vladimir Kulenoviç (d. 1980) yönetiyordu. Müzisyen bir ailenin çocuğu olarak, piyanoyla müziğe başlayan, küçük yaşında şeflik çalışmalarına da girişen. Sonra da eğitimine bu konuya hasreden Kulenoviç, 20 yıldır Amerika'da yaşıyor ve klasik müzik camiasında giderek aranan bir şef oluyor. Kurt Masur'la dört yıl çalışmış, önemli şeflerin öğrencisi olmuş Kulenoviç'in ardında pek çok festival, ödül bulunuyor. Bunları hak etmiş olduğunu da BSO'yu yönetirken gösterdi.
Gustav Mahler'den ( 1860-1911) “Blumine/ Çiçek Tanrıcası” seçimini kim yaptıysa kutlarım. Çünkü Türkiye'de az bilinen ve daha önce seslendirilip seslendirilmediği konusunda açık bilgi olmayan bir eser. Özelliği Mahler'in “Titan” başlıklı 1. Senfonisinin Andante tempodaki bölümü olması. Ancak Mahler çeşitli eleştiriler üzerine bu bölümü düzeltme çalışmaları sırasında senfoniden çıkartmış. Şimdi bazı şefler genellikle bu bölümü bağımsız olarak konserlerin uvertür parçası olarak çaldırıyorlar.
Bölümün özelliği, trompet, obua ve kornonun sacayağında yumuşak biçimde ayakta durması. BSO'nun seslendirmesinde de trompette Renato Lupu, obuada Selçuk Akyol, kornoda Laszlo Gyarmati sololarıyla eseri başarıyla taşıdılar.
Eğer Julian Lupu'ya ne oldu da birinci trompeti konuk sanatçı olarak oğlu Renato çaldı diye merak ettiyseniz söyleyeyim. Baba Lupu, tromboncu Peter Körner'le birlikte yurtdışında önemli bir trombon festivalinde konser vermek üzere izinliler.
Konserin ikinci yarısı için Richard Strauss'un (1864-1949) Op. 24 “Ölüm ve Değişim” başlıklı, senfonik şiir türünün daha ileri bir adımı olarak gördüğü, kendi deyimiyle ses şiiri türündeki eseri seçilmişti. Türü gereği tek bölümden oluşan eserin seslendirilmesi sırasında, zaten şu sıralar memlekette kol gezmekte olan ölümü duyumsadık. Strauss'un ölüme yatmış bir insanın yaşamını gözden geçirmesini konu alan bu karamsar ses şiirinin seslendirilmesinde tüm üflemeli grupları görevlerini kusursuzca yaptılar. Genç şef Kulenoviç de, âdeta barok dönemdeki saray danslarından birini yaparcasına hayli artistik ama zorlama olmayan hareketleriyle dikkati çekti.
Konserin dinleyici kalitesi de yüksekti. Walton konçertonun bölüm aralarında alkışlayan çıkmadı! Ama buna karşın salonda konser boyunca gözünü cep telefonundan ayırmayıp hababam mesaj gönderip paylaşım yapan birkaç kişi dikkati çekti. Onlara dinleyici ya da izleyici değil, ancak “salonda bulunucu” diyebilmek mümkün herhalde!
Fotoğraflar: Şefik Kahramankaptan