Altus Kültür Sanat’ın Tanıtma Fonu’nun desteğiyle düzenlediği, her ay bir büyük dünya piyanistini konuk ettiği Ankara Piyano Festivali, Başkent’in müzik yaşamına önemli katkı sağlamaya başladı. Volodos, Zacharias, Pogolerich, Boganyi gibi isimlerden sonra Rudolf Buchbinder, 2 Nisan gecesi CSO salonunda, “ en titiz Beethoven yorumcusu” nitelendirmesini nasıl hak ettiğini dinleyiciye üç sonatla kanıtladı.
Avusturyalı piyanist Rudolf Buchbinder (d.1946) seçtiği üç sonatı yazılış tarihlerine göre sıralayarak seslendirdi. Önce No:8 Do minör “Patetik” Sonat’la başladı. Beethoven’in 8. Sonatının kendi koyduğu adı “Grande Sonate Pathetique” dir. Buchbinder, “Grave-Allegro di Molto e con brio” tempodaki birinci bölümde biraz tutuk göründü ve birkaç pis nota da bastı. Ama ağırbaşlı girişten sonra hızlı temponun şehvetine kapılmadan dengeli biçimde icrayı sürdürdü.
İkinci eser, Beethoven’in en popüler piyano işi sayılabilecek, “Ayışığı” adını yayıncısının uygun gördüğü No:14 Do diyez minör "Sonata quasi una fantasia" başlıklı sonattı.
Alışılmışın dışında “Adagio sostenuto”, ağır tempoda başlayan ve seslerin uzatılmasıyla etkileyici lirik bir atmosfer sağlamayı amaçlayan sonatın daha ilk ölçülerinden itibaren Buhbinder’in Beethoven uzmanlığı ortaya çıktı. Duyarlı bir pedal kullanımıyla bestecinin amaçladığı atmosferi bizlere yaşattı. Tuşenin yumuşaklığı ve tınının şiddetine ayar verişi hârikaydı.
İkinci yarıda ise Beethoven’in “Appassionata” diye bilinen No:23 Fe minör sonatını dinledik. Buchbinder, Ayışığı’ndaki etkinliğini bu sonatta da gösterdi. Yoğun alkışlara olgunlukla karşılık verdi.
Kulise son çıkışı sırasında iki elinin de parmaklarını açıp kapaması dikkati çekti. Yoksa çalmayacak mıydı? Belki de bis parçasına hazırlık yapıyordu! Sahneye tekrar döndü ve “Transcriptions by Johann Strauss” anonsuyla Yarasa operetinin müziğini çalmaya başladı.
Epey parmak cambazlığı içeren parçayı keyifle dinlerken, aklıma müziğin piyano indirgemesini kimin yapmış olabileceği aklıma takıldı. Yazıyı yazarken kontrol ettim ve Alfred Grunfeld (1852-1924) adına ulaştım. Grunfeld, başta Yarasa opereti olmak üzere Strauss’un çeşitli valslerini piyanoya indirgemişti. Biraz araştırınca Buchbinder’in bu piyano uyarlamasını, pek çok turnesinde bis parçası olarak tercih ettiğini gözlemledim. Ne de olsa “Viyana dayanışması” diye düşündürtüyor insana...
Buchbinder’in çalış güzelliğinin derinliklerinde araştırmacılığı ve bir Viyanalı olarak özgün kaynaklara ulaşabilme olanaklarını sonuna kadar zorlaması yatıyor. Piyanistin, Beethoven’in 32 piyano sonatının 38 farklı edisyonuna da sahip olması, bir kısmının özgün el yazmalarını da koleksiyonunda bulundurması, araştırmacılığı ve koleksiyon tutkusuna güzel bir örnek. Buchbinder, araştırmalarının sonucunu icrasına etkisiz-katkısız yansıtarak ortaya en rafine yorumu çıkartıyor. Belki Beethoven’in de döneminde çaldığı gibi çalıyor.
Buchbinder, sahne duruşu, giyimi, dinleyicinin tezahüratına ölçülü ve saygılı karşılık verişiyle tam bir “Viyana Beyefendisi”. Piyano başında icrasının ve yoğunlaşmasının gerektirdiği mimik ve hareketler dışında “artistik” görünmeye prim vermeyen tarzıyla, 20. yüzyıl büyük piyanistlerinin sürdürümcülerinden... Konser sonrası fuayede CD’lerini imzaladı, masasının önünde uzun bir kuyruk oluştu.