Pek çok beste, eskiden asillerin, günümüzde ise kurumların siparişi sonucu ortaya çıkıyor. Bu konuda Avrupa’da yerleşik bir gelenek var. Ankara’nın kültür-sanat yaşamına her zaman önemli katkı vermiş olan Alman Kültür Merkezi /Goethe Institute de, binasını yeniledikten sonra yeniden hizmete açarken bu geleneği sürdürdü.
Bakın nasıl?
Alman Kültür Merkezi’nin yeni müdürü, Tokyo’dan Ankara’ya atanan Raimund Wördemann, bakıyor ki Berlin’de genç yaşına karşın hayli ünlenmiş bir Türk bestecisi yaşıyor. “Madem Ankara’daki merkez yenilenmiş ve resmî bir açılış yapacağız, burada grubuyla birlikte seslendirilmek üzere bu Türk bestecisine bir eser siparişi vermek en iyisi” diyor.
Bu bestecimiz, Almanya’da tanınırlığı giderek artan, sürekli sipariş alan, bir yandan operalar, müzikli gençlik oyunları, bir yandan kendi grubu için füzyon parçalar yazan Sinem Altan, grubu da kendisinin de piyanist olarak yer aldığı Olivinn.
Sinem ve grubunu, 16 Nisan 2016 akşamı, Ankara Goethe Enstitüsü’nün Atatürk Bulvarı 131 adresinde, yenilenmiş binasının resmî açılış tören ve davetinde izledik. Sinem Altan açılışa özel, "Fliegenkönnen / Uçabilmek “ başlıklı yaklaşık 10 dakikalık bir neoklasik oda müziği parçası bestelemişti. Parça tümüyle kendi piyanosu ve Olivinn’i oluşturan Begüm Tüzemen Özgür Ersoy (bağlama/duduk/mey) ve Axel Meier’in (Bateri-Vurmalılar) yetenekleri, özellikleri dikkate alınarak yazılmıştı.
Parça, ağıt havasında bas mey, bendir ve hazırlanmış piyano eşliğinde başladı, yavaştan tizlere doğru yükselişe geçti. Bağlama ve piyanonun birlikte seslendirdikleri notalar âdeta kanat çırparak gökyüzüne yükselen kuşları anlatıyor. Zaten parçanın adı da “Uçabilmek” değil mi?
Soprano Tüzemen, Avusturyalı çağdaş şair Peter Truschner’in şiirini, o inanılmaz sesiyle altodan dramatik soprano arasında gidip gelen geniş yelpazede okuyor.
Sinem’e bizim algımızın ötesinde, kendisinin nasıl bir öykü üzerine eseri bestelediğini sordum. “Parçanın giriş bölümünde Anadolu bozkırında yoktan varedilen Ankara’nın doğuşunu” simgelemeye çalıştığını” belirterek, “ Parçam, hem aramızdan erken giden ve veda edenleri, hem de yeryüzünde uçmayı çabalayan tüm yürekleri selamlıyor” diye anlattı.
Hepsi çalgılarında birer usta üç müzisyen ve nezleye-gripe vız gelen sesiyle klasikten caza müthiş bir yetenek olan sopranonun, bundan sonraki programı tam bir “füzyon”du. Sinem Altan, Schubert’ten Brahms’a kimi bestecilerin eserlerini, bizim halk türküleriyle birleştirerek ilginç bir müzik ortaya çıkarmıştı.
Olivinn bu programı seslendirirken salondaki Türk ve Alman dinleyicilerden büyük tezahürat gördü. Schubert’in ünlü "Forelle“si ile Anadolu Türküsü "Hekimoğlu“nun olağan dışı birlikteliği, büyük alkışı alan parçalara bir örnekti.
Konserden önce hayli uzun süren bir protokol konuşmaları bölümü vardı. Burada, terör kurbanları için bir dakikalık saygı duruşunda bulunulduğunu belirtmeden geçmeyelim.
Ağustos’ta Ankara’da bir yılı dolacak olan Büyükelçi Martin Erdmann, Goethe Enstitüsü Genel Sekreteri Johannes Ebert, Goethe Enstitüsü Ankara Müdürü Raimund Wördemann, Türk Alman Kültür İşleri Kurulu Derneği Başkanı Prof. Dr. Süleyman Yıldız ve kıyacağı nikahlara yetişmek için kurdela kesiminden sonra kısaca konuşup ayrılan Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen oluşturuyordu konuşmacıları...
Taşdelen özellikle Çankaya’nın Mustafa Kemal Atatürk’ün, Cumhuriyet’in ilçesi olduğu vurgusunu yapıp, fuayede yer alan Alman mimarların Ankara’daki binalarını yansıtan özel çekim fotoğraflara vurgu yaptı. Salondaki Almanlara da esprili biçimde “Oy hakkınız olmasa da kapımız ve gönlümüz sizlere de her zaman açık” mesajını verdi.
Kim ne dediye girmeden tüm konuşmalardan bazı satırbaşlarını vermek istiyorum:
“Kültürün kalbi burada atıyor. Müziğin sesi buradan yükseliyor”
“Burası, güvenli, korkudan arınmış bir ortamda özgürce sanatın icra edildiği ve özgürce tartışmaların yapıldığı bir mekân olsun”
“Sayın Büyükelçi, tüm Almanya’nın tanıdığı bir büyükelçi. Sürekli haber bültenlerinde yer alıyor!” (Gülüşmeler)
“Dijital kütüphane çok değerli. Alman dili eğitimi gören 4 üniversiteden 1500 öğrenci öncelikle buradan yararlanıyor”
“İstanbul’da ikinci Goethe Enstitüsü Kadıköy yakasında açıldı.”
“2023, Cumhuriyetin 100. yılı için projelere gelecek yıl başlıyoruz.”
“Mülteci kampları için de programlarımız var”