Bir etkinlik hakkında yazmak için mutlaka ona tanık olmak gerekir mi? Evet, işin doğrusu budur! Ama bazen tanıklık etmediğimiz halde, herkesin çekişme içinde olduğu ortamda işbirliğinin güzel bir örneği sergilenmiş ve doğru kaynaklardan bilgi alınmışsa, o etkinlik hakkında yazmayı da görev bilirim.
Üç ana kentin dışındaki büyük kentlerimizin konservatuvarlarından da verimli işler çıkıyor. Bunlardan ikisi, Uludağ Üniversitesi Devlet Konservatuvarı ile Mersin Üniversitesi Devlet Konservatuvarı.
Bu iki konservatuvar, Uludağ’ın geliştirdiği araştırma projesi kapsamında güçlerini birleştirip bir bale projesini yaşama geçirdi ve halkla paylaştı. P. İ. Çaykovski’nin Fındıkkıran balesinin ilk temsili Bursa’da 2 Nisan 2016 cuma akşamı verildi.
İki konservatuvar projenin müzik ve bale kısımlarını paylaşmıştı. UÜDK Gençlik Senfoni Orkestrası’nı Şef Dağhan Doğu yönetiyordu. Sahne üstü ise MÜDK Bale Anasanat Dalı ve Özel Diyaroğlu Bale Okulu öğrencilerinden oluşuyordu. Eseri MÜDK Bale Anasanat Dalı Başkanı Yağmur Arınlı ile Mersin DOB Sanatçısı Mahmut Akyol sahneye koymuşlardı.
Eserin diğer yaratıcı işleri şöyle paylaşılmıştı: Kostüm Tasarım: Yağmur Arınlı, Işık: Mahmut Akyol, Bale Repetitörleri: Kalibek Kozhmuratov, Elena Kritza. Dekor Tasarım: Barış Gençler, Ahmet İşler, Dağhan Doğu.
Fındıkkıran, Bursa’nın en büyük salonu olan Belediye’ye ait, Atatürk Kültür Kongre Merkezi’nin (Merinos) Osmangazi salonunda sahnelendi. Salonun sahneyi görebilir koltuk kapasitesi 1630 kişi... Kullandığım fotoğraftan nasıl tıklım tıklım dolu olduğunu göreceksiniz. Herkes terör kurbanları için ayakta, saygı duruşunda.
Bursa’daki dostlarım salonda 1750’yi aşkın izleyici bulunduğunu, merdivenlere de oturulduğu, Atatürk KKM yetkililerinin de 500 kadar izleyiciyi kapıdan döndürmek zorunda kaldıklarını anlattılar.
İki perde olarak sahnelenen Fındıkkıran’da, Bursa Filarmoni Derneği’ndeki dostlarımdan öğrendiğim kadarıyla, UÜGSO, Dağhan Doğu’nun yönetiminde profesyonel bir orkestrayı aratmamış. Doğrudur, o orkestrayı üç yıl kadar önce dinlemiştim, bir potansiyeli bulunuyordu. Şimdi o dönemde çalanlar yaşca büyüdü ve fiziksel olarak gelişti, aralarına yeni öğrenciler de katıldı. Dağhan Doğu’yu taa, Bilkent’teki kontrabas öğrenciliği günlerinden tanırım, şeflik alanında yaptığı çalışmaları, İngiltere’deki iki yılı bir yıla sığdırma başarısı gösterdiği şeflik master çalışmasını ve yaptığı konserleri bilirim. UÜDK’nın özverili müdürü İsmail Göğüş, bu genci bir anlamda “kapmakla” üniversitesine, konservatuvarına büyük katkıda bulundu.
Mersin’in bale öğrencilerinin de, yaşlarının küçüklüğüne karşın sahnenin altından başarıyla kalkmış olmaları da çok memnuniyet verici. Kendi çocuğu da müzik eğitimi almakta olan Mersin DOB sanatçısı Mahmut Akyol’un da üniversiteye ve böyle bir işbirliğine destek vermesini bir toplumsal sorumluluk olarak değerlendirmekte yarar var. Demek ki, herkes hem orkestra, hem dansçılar boylarından büyük bir işin altından kalkma becerisi göstermişler.
Yazıma çok sayıda fotoğraf kullandım. Gençlerin gözündeki ışığı, mutluluk ve umut pırıltısını göreceksiniz. Bize ( yâni hükümetlere, üniversite yönetimlerine, yerel yönetimlere, devlet sanat kurumlarına) düşen, bu pırıltıyı söndürmek, onları umutsuzluğa düşürmek değil, aksine gözlerinin daha çok parlamasını sağlayacak ortamı onlara hazırlamaktır.
Aslında bu bir ilk değil. Geçen yıl da UÜDK GSO, gene bir ortak proje olarak Hacettepe Üniversitesi ADK Şan Bölümü’yle ortaklaşa J. Strauss’un Yarasa operetini Bursa ve Ankara’da seslendirmişti. O zaman da, Bursa’da Merinos’a ulaşmak isteyenlerin çokluğu nedeniyle trafiğin tıkandığı ve temsilin 15 dakika geç başladığını duymuştum.
Burada üzerinde durulması gereken iki konu var:
1)Bursa’daki dinleyici-izleyici potansiyeli:
Bursa Bölge Devlet Senfoni Orkestrası, haftalık olarak 500’ün altına düşmeyen bir sürekli dinleyici topluluğu yakalamış durumda. Bazı konserlerde bu sayı bini buluyor, hâttå aşıyor.
UÜDK’nın kent içinde verdiği temsillere iki yıldır gösterilen büyük ilgiyi rakamlar ortaya koyuyor. Hadi “yasa gereği” konservatuvarlar bilet satamıyor, etkinlik ücretsiz yapılıyor. Ya Ankara DOB’un bir hafta sonra Nilüfer Tiyatro Festivali kapsamında, Hamlet eseri ile Bursa’ya gelip 1600 seyirci ağırlamasına ne demeli? Hâttâ biletler tükenince ufak çapta karaborsa bile olmuş, tıpkı Moskova’da Bolşoy’un kapısında olduğu gibi!
2)Konservatuvarlar, DOB, Yerel Yönetim işbirliği:
Sanat alanındaki eğitim kurumları arasında iyiniyetli işbirliği ve dayanışmanın ne denrli önemli olduğu ortaya çıkmış durumda. Bölümleri ve öğrenci sayıları ile nitelikleri uygun konservatuvarların bu tür projeler geliştirmeye devam etmeleri, hem öğrencilerin gelişimi, hem de verimlerinin halkla buluşması açısından önemli.
Buna, en büyük sanatçı kaynağını konservatuvarlardan yetişenler arasından yaptığı seçmeyle bulan Devlet Opera ve Balesi’nin desteklemesi, yerel yönetimlerin gerek salon, gerek lojistik destek vermesi, Bursa örneğinde olduğu gibi eklenmeli.
Bu değerlendirmeyi, perşembe günü açıklanması beklenen “Yeni Kültür Paketi”nde neler yer aldığını bilmeden yaptığımı vurgulamalıyım. Paket, sanatların ve sanatçıların gelişimine açık hükümler içeriyorsa, bu tür işbirliklerine, dayanışmalara olanak sağlıyorsa ne âlâ...
Not: Uludağ-Mersin işbirliği ürünü Fındıkkıran, 25 Nisan'da da Mersin Kültür Merkezi'nde sahnelenecek.