Meksika’nın kültür tarihinde önemli bir yeri olan devrimci kadın ressam Frida Kahlo’nun (1907-1954) acıklı yaşam öyküsünü, Ankara Devlet Opera ve Balesi’nin değerli bir parçası saydığım Modern Dans Topluluğu’ndan izledim. Müzik eşliğindeki “dans dili”yle anlatılan bu her yönüyle müthiş sahne eserini seyrederken kendimi başka bir dünyadaymış gibi hissettiğimi belirtmeliyim.
Birincisi, eserin müziklerini iki Meksikalı çağdaş besteci Jose Pablo Moncayo ve Arturo Marquez’in yanı sıra, genç bestecimiz Can Aksel Akın yazmıştı.
İkincisi, Can Aksel Akın, “Ön oyun” ve 14 sahneden oluşan eserin “Ön oyun” ve dört sahnesini bestelemekle kalmamış, en başa bir de “açılış müziği” eklemişti.
Üçüncüsü, Can’ın bestelediği bu müzikler, eserin özgün müziklerine son derece güzel yedirilmişti.
Öte yandan, Frida’nın müziğine asıl can katan, orkestranın başarısıydı! Ankara Devlet Opera ve Balesi’nin orkestrası, kuruluşundan bu yana zaten hep övünç duyduğumuz düzeyli bir orkestramızdır. Eserin sonunda seyircinin genç orkestra şefi Burak Şatana’nın yanı sıra, orkestrayı temsil eden başkemancı Tayfun Bozok’u ısrarlı alkışlarla sahneye çağırması da bu başarı geleneğinin sürüp gittiğini gösterir.
“Frida”nın çok başarılı bulduğum koreografi ve rejisini Özgür Adam İnanç üstlenmiş, Füsun Ataman ise dramaturg olarak başarıya imza atmıştı. Dekorları Aykut Öz, kostümleri Tülay Usta özenle hazırlamıştı. Sahne ışıklarındaki etkileyici başarıyı ise Emin Saraçoğlu’na borçluyduk.
“Genç Frida”yı Aslı Güneş Sümer, “olgunluk çağındaki Frida”yı Funda Mete, Frida’nın bir kez boşanıp ikinci kez evlendiği Diego Rivera’yı Kerem Ünal İnanç üstlenmişti. “Ölüm” rolündeki Deniz Alp ise rolünü öyle bir inançla yapıyordu ki, artık epeyce moruklamış olduğum için mi nedir, üstelik önde oturduğumdan olacak, kimi sahnelerde basbayağı ürküntü duydum.
Gerçekliği yansıtması bakımından ilginç rollerden biri de Meksika’ya kadar kaçmış olan ünlü teorisyen Troçki’ydi. Zaten bu eserde eksikliği hissedilen sanatçı yoktu. Sayayım: Danslarıyla Frida’nın babasını Hakan Odabaşı, annesini Zeynep Olcayto, kız kardeşi Cristina’yı İlke Sayıner Güleç, küçük kız kardeşi Mathilde’yi Nazlı Dirin, Frida’nın ilk göz ağrısı Alejandro’yu Emrah Keskin temsil ediyordu. Öteki roller adına dansçılar kadrosuna katılanların adlarını yazacak olsam, üstüne üstlük, 8 dansçıdan oluşan “grup kızlar”ı ve 10 dansçıyı kapsayan “grup erkekler”in adlarını da ekleyerek böylece yazıyı uzatıp dursam, patron acaba ne der?
Bu denli zengin bir kadronun dans ettiği bir sahnede akla durgunluk veren uyumu düşünün ve bu işin içinden olağanüstü bir yaratıcı başarıyla çıkan koreografın kafasındaki sanatsal sorunları nasıl incelikle çözümlediğini düşünün… Ankara’da Modern Dans Topluluğu’nun sergilediği üstün sanatsal başarı, günümüzde epeyce genişlemiş olan dans hayranı çevreleri, opera salonunu tıka basa dolduracak ve alkıştan inletecek kadar önemli işler başarıyor.
Üzüldüğüm sadece bir nokta var, onu da sanata saygı gösteren üslûbuyla dikkat çeken Kültür Bakanı çözümleyebilir: Devlet Opera ve Balesi’nin çeşitli birçok kentteki birimlerinde görev yapan “sözleşmeli” sanatçıların emekleri karşılığında aldığı ücret, onları aşağılamaktan başka hiçbir anlama gelemez. Böyle olduğu için de o sanatçıların şahsında opera ve bale sanatı düpedüz aşağılanmaktadır. Hiç kuşkumuz olmasın: Devlet kurumlarımızda “sözleşmeli” olarak bu zor duruma düşürülen sanatçıları, lâyık olduğu yere yükseltecek bir Kültür Bakanı, sanata verdiği değerle tarihe geçecektir.