Ankara Goethe Enstitüsü’nde 30 Mayıs 2016 tarihinde, bir dans gösterisi yapıldı. Gösteri “Arka Bahçe” (“Der Hintergarten”) adıyla “7+ Dans Projesi” (“Tanzproject 7+“) ‘nin ilk çalışması olarak sunuldu. Proje Ankara Goethe Enstitüsü’nün desteğiyle gerçekleşmiş. Projeyi gerçekleştiren sanatçılar arasında yaratıcı ve dansçı olarak MDT Dansçılarından Aslı Güneş Sümer, Bürge Kayacan, Deniz Alp, Deniz Kılıçlı, Müge Güleşen, Yıldız Kaplan; müzik çalışmasında Emre Kesim yer almışlar. Proje Asistanı, Zeren Topçu. Goethe Enstitüsü’nün ön-tanıtım yazısında projeyi gerçekleştirenlerin arasında dans sanatçısı Selçuk Göldere, kontrtenor Kai Wessel ve piyanist Robert Siegel’in de adları geçiyor.
Yazar Frances Hodgson Burnett’in (1849-1924) “The Secret Garden” (“Gizli Bahçe”) adlı 1911 yılında yazdığı ünlü bir çocuk kitabı vardır. Burnett “bahçe” üzerine şöyle demiş: “If you look the right way, you can see the whole world is a garden” (“Eğer bakmayı bilirseniz, aslında bütün dünya bir bahçe”).
Acaba arka bahçelerde neler oluyor ? Bazen hararetli tartışmalara doğru giden hiç bitmeyecekmiş gibi görünen bahçe sohbetleri, sohbetler yanında vaz geçilmez içecekler, yiyecekler, bahçede oynanan oyunlar, bahçede yürümeler, koşmalar bahçeye gelen gizemli görkemli kuşlar arka bahçelerin dinamiğini oluşturuyorlar. Bu arka bahçeler acısıyla tatlısıyla minyatür bir dünyaya dönüşüveriyorlar. Goethe Enstitüsünde sunulan “Arka Bahçe” de izleyicilerin aklına bunları getirdi.
Ankara Goethe Enstitüsü epey bir zaman onarım çalışmaları nedeniyle Atatürk Bulvarı’ndaki yerinde değildi. Bu “Arka Bahçe” gösterisi yenilenmiş Goethe Enstitüsü’nü de tanıtmış oldu. Kalabalık bir izleyici topluluğu gösteri salonunu doldurmuş, salondaki iskemleler dansçıların dans mekanına çok yakınlaşmıştı. Dansçılar beyaz bir dans zeminini yine beyaz bir arka perdeyi ve beyaz bir tavanı arka bahçenin dekoru olarak seçmişler.
Beyaz tavandan aşağı doğru sarkan 1024 adet (tavanı belli bir oranda kaplasın diye bu sayı gerekmiş) dansçılar tarafından elle yapılmış sarı gerberalar (papatyanın en büyüğü ve en gösterişlisi) bu bahçeyi şenlendiriyorlardı. Bahçede bir masa etrafında iskemleler, masada çay termosu, kırmızı çay kupaları, bahçe zemininin değişik köşelerinde çakıl taşları belleklerdeki araka bahçeleri yeniden görüntüye getiriyorlardı.
İzleyiciler arasından yavaş yavaş bahçe zeminine doğru gelen bir dansçı iskemlelerden birinde oturup iyice arkasına yaslandıktan sonra diğer dansçılar da masa etrafında toplanmaya başladılar. Bir dansçı masanın sağ tarafına gelen merdiven trabzanından muzipçe aşağıya kayarak diğer dansçıların arasına karıştı. Dansçılar masa etrafında, üstünde, yanında değişik hareketler yaparken zaman zaman iki dansçı masanın üstünde oturuyor, zaman zaman bir dansçı masanın üzerinden perende atarak masanın öbür tarafına geçiyor, zaman zaman dansçılar iskemlelerde çay sohbetlerine dalıyorlardı. Çay servisi yapan ve dans zeminine ilk delen dansçı “çay” diye yüksek sesle ikramda bulunuyordu. Bitmeyen sohbetlerin yanında “çay” tüketimi devam ediyordu. Bu masa-iskemle-dansçı kullanımı ünlü dans tiyatrosu sanatçısı Pina Bausch’un masalarını ve iskemlelerini hatırlatıyordu. Bu bahçede dansçılar salıncakta sallanmadılar ama bahçede çeşitli görüntüler yarattılar. Bahçede oynadılar, gezdiler, koştular, yerde yuvarlandılar. Bahçe anılarıyla ( belki de bahçe özlemiyle) dolu genç, çocuk, yetişkin insanları canlandırdılar. Bahçede ip atlamadılar ama sek sek oynadılar, çakıl taşlarıyla haşır neşir oldular, çakıl taşı sesleriyle dans ettiler, taşlardan oluşan çemberler içinde tir tir titrediler (burada dansçının vücudundan sanki elektrik akımı geçiyor gibi bir durum oluştu). Gözleri siyah bir eşarpla kapatılan dansçı körebe oyununu hatırlatırken dansçı gözleri kapalı oldugu için dehşet içinde kaldı. Bir ara bahçeye iki muhteşem siyah kuş geldi, etrafı inceledi, zaman zaman su içip gagalarını yukarıya kaldırdı.
Zaman zaman dansçılar beyaz zeminde sonsuz enerji gerektiren dinamik hareketler sergilediler. Bir ara çay servisi yapan dansçı kocaman bir şapka ile yavaş yavaş dolaşmaya başladı.Ünlü Fransız yazar Jean Giradoux’nun (1882-1944) 1945 yılında yazdığı “La Folle de Chaillot” (“Chaillot’nun Deli Kadını”) adlı oyununda olağan-dışı Kontes Aurelia kocaman çiçekli şapkalarıyla Paris’in Chaillot semtinde gezerken, bir kafede iş adamlarının dünyayı nasıl yaşanmaz bir hale getireceklerini duyunca bunlara karşı savaş başlatır ve bir çay partisinde (ki “Alis Harikalar Diyarında” da böyle bir deli-dolu sahne vardır) yandaşlarıyla bu iş adamlarını mat ederler. Bir ara iş adamlarından biri “Arka bahçenizde bir badem ağacı mı yoksa bir petrol kuyusu mu olsun isterdiniz?” diye petrol kuyularına olan ilgisini belirtir ve kesinlikle “arka bahçeler” i istemez. Bu “Arka Bahçe” de de kocaman şapkasıyla dolaşan dansçı bahçenin sanki bir koruyucusuydu.
Kısa tablolardan oluşan bu dans çalışmasında aslında tablolar birbirinden bağımsız parçalar değildi. Masa başından kalkıp çay sohbetlerinin dansçıları götürdüğü anılara, öykülere giden dansçılar birbirleriyle çekiştiler, şakalaştılar, çakıl taşlarıyla oynadılar. Sonunda yine çay masasına döndüler. Sohbet hararetliydi. Sohbet yoğundu. Konuşulan dil dans diliydi, vücut diliydi, şekilden şekile giren yer yer ters köprüler kuran, yer yer yerde sürünen, yer yer birden bire yere düşen vücutlar zaman zaman sözcükler kullandıysalar da kendi vücut dilleriyle “Arka Bahçe” nin öykülerini izleyicilerle paylaşırlarken dengeli, tutarlı, devamlılığı olan hareket çalışmaları sergilediler. Dansçılar çay masasına döndükleri zaman çay sohbeti “keşke daha devam etse” dedirten bir anda sona erdi. Yazar Burnett’in de dediği gibi belki aslında bütün dünya bir “bahçe” ve Goethe Enstitüsü’nün desteğiyle hazırlanmış olan “Arka Bahçe” çalışması da bu “Arka Bahçe”lerde ne gibi “dünyalar” ın yaratıldığını dans diliyle çok anlamlı ve başarılı bir şekilde görüntüye getirdi.
Doç.Dr. Necla Çıkıgil
31 Mayıs 2016