Bu kez köşeyi şiir kaptı.
Yaz bitti! Ama ne yaz!... Geçmiş güzel yazlar şiirlerde kaldı. Geçmişin hüzünlü güzleri bile öyle… Yine de geçmiş güzellikleri unutmamak gerek. Bu kez şiir gelmek istedi köşeye, köşeyi güzelleştirmek istedi.
İki eski dostu buyur ettim seve seve…
Önce Oktay Rifat’tan Kedili Gece:
“Gece on ikide bahçeye çıktım;
Kedi de arkamdan bahçeye çıktı.
Deniz çarşaf gibiydi, anlatılmaz,
Yıldızlar kedinin gözleri gibi.
Kara dut oracıkta duruyordu,
Gölgesiz, ürkek, hemen oracıkta;
Kedi üstünden bana bakıyordu.
Sizleri düşündüm, acımsı, buruk.
Kuşlar öttü, vapurlar düdük çaldı.
Yoksa bana mı öyle geldi!”
Yine Oktay Rifat’la bu kez “Ayla Gezinti”ye çıkalım…
“Ağaçlar ki atlar gibi ayak üstü
Uyurlar, başlarında düş torbaları,
Dalgın, el ele geçiyorduk uykulu
Ağaçları. Bulutları geçiyorduk,
O yerde ben gökte, el ele, göz göze,
Ağır ağır kayıp giden bulutları.
Döküyordu akçıl, gümrah saçlarını
Denize, o yerde ben gökte, el ele;
İçiyordum yıldızlı, gecesel sütü
Dudaktan, omuzdan, en yüksek memeden.”
Güz hep yaşamın sonunun yaklaştırdığını çağrıştırmış. Güz şiirimiz de güzel bir geçmişten gelsin- bu kez Turgut Uyar’ın dilinden…
“biten bir yaz’a
benim kararlılığım bir sonuca idi
sular içirdim olmadı ben anamı isterim
herkes bir kıyısından tuttu çekti büyüttü kenti
köprüler geçirdim olmadı ben anamı isterim
bir karışçık sularda büyüttüm her şeyi
uğrulardan kaçırdım olmadı ben anamı isterim
kimseler tutmadı elimden koskoca bir yaz bitti
yaylalara göçürdüm olmadı ben anamı isterim
kalbim koskoca bir yaz bitti kalbim
aklımdan neler geçirdim olmadı ben anamı isterim”
“Yazlarımız bitmeden”, yeni “güzel şiirler”e esin verecek günlere erişebilmek dileğiyle…