Müze, Galeri, Sanat Merkezlerini ve Sanat Eserlerini
IŞIKLANDIRMA SİSTEMLERİ
Prof. Hasan Pekmezci
Özet:
Sanat, bireysel ve toplumsal estetik etkileşimin önemli araçlarından biridir. Sanatçının ortaya koyduğu eserini toplumla ya da kendisi dışındaki insanlarla buluşturması sanat eyleminin karakteridir. Bütün dünyada bu buluşturmada müzeler, galeriler ve sanat merkezlerinin önemli görevler üstlendiği görülür. İster sayılan bu kurumlarda olsun, ister bireysel anlamda evlerde ve kişisel koleksiyonlarda olsun; bir sanat eserinin sunulması belli koşullar altında ve belli ışık sistemleri içinde gerçekleşmektedir. İşte bu koşullardan biri ve en önemlisi sanat eserinin korunmasına yönelik doğru önlemleri de içeren ışıklandırma sistemleridir. Işıklandırma sistemlerinin doğru ışık ve doğru ekonomik ışık kaynağı seçimi ile eserin nesnel özelliklerine zarar vermeyecek koşullarda gerçekleşmesi gerekir. Çünkü bir sanat eseri bireysel yaratma olmasına karşın toplumsal ve kültürel boyutu ile geleceğe taşınması gereken miras durumundadır. Bu yazı müze, galeri, sanat merkezleri ve sanat eserlerini ışıklandırma konusuna dikkat çekmek üzere hazırlanmıştır.
Sanat eyleminin üç önemli ayağı bulunmaktadır. Sanatçı, sanat eseri ve sanat eyleminin ve sanat eserinin sunulduğu izleyici/toplum. Sanat eserlerinin insanlarla buluşmasında ve topluma sunulmasında da dünyanın her yerinde müze, galeri ve sanat merkezleri görev üstlenir. Öyle ki bu mekânlar, kültür miraslarının korunması ile birlikte; ulusal ve uluslararası alanda kültür aktarımı yönünden önemli iletişim ve eğitim merkezlerini oluşturur. Kimi düşünürlere göre müzeler toplumların çeyiz sandıklarıdır. Kimilerine göre de tarihsel ve toplumsal bellek merkezleridir. Ayrıca bu zenginlikler ulusların övünç kaynağı ve saygınlık odaklarıdır.
Bu nedenle bu görevin yerine getirilmesi ve sanat eserlerinin topluma sağlıklı koşullar altında sunulması hem eser, hem de izleyici açısından son derece önemlidir. Bu sunumda yer alan eserlerin ışıklandırılması konusu, bu alanın en gerekli koşullarından birini meydana getirir.
Galeri, müze ve sanat merkezlerinin ışıklandırılması ve bu amaçla kurulan ışıklandırma sistemleri; belli disiplinler içinde araştırma, inceleme, yöntem deneyimleri ve ışıklandırma teknikleri ile elde edilen verilerle yapılması gereken önemli bir alandır. İster, sayılan bu mekânlarda; ister evlerde, kişisel koleksiyonlarda olsun; sanat eseri aydınlatma işlemleri, bu tür birikimlerle sağlanan sonuçlar doğrultusunda uygulanması gereken çeşitli sorumluluklar gerektirir. Ancak günümüzde bu konu yukarıda sayılanlardan çok; birbirinden görme, bu güne kadar yapılanları ve ortaya konan örnekleri yineleme bağlamında sürüp gitmektedir. Genellikle de her yeni galeri, herhangi bir “acaba” sorusuna gerek duymadan; “özgün ve amacın gerçekleşmesine daha uygun” bir arayış sorgulamasına girmeden kendisine sunulanlarla yetinmektedir. Hatta bu konuda ”bir bilen” ne derse o bir zorunluluk olarak yerine getirilmekte, uygulanan sistemin doğrusu-yanlışı, getirisi-götürüsü hesap edilmemektedir. Günümüzün sanata ilgi uyandıran ortamında kişisel eser biriktirme alışkanlıkları gittikçe yaygınlaşmaktadır. Çeşitli şekillerde elde edilen eserlerin evlerde, büro ve ofislerde sergilenmesinde de aynı aksaklıklar görülmektedir. Doğal olarak eski alışkanlıklar ve tekrarlar kendi içinde var olan çeşitli olumsuzlukların ve yanlış uygulamaların da devam etmesi anlamına gelmektedir.
Ülkemizde genel olarak görülen uygulamalardan yola çıkarak; müze, galeri ve sanat merkezlerinin ışıklandırmasındaki mevcut uygulamaları, temel sorunları ve beklentileri birkaç başlık altında toplamak olasıdır:
Raylı sistem ışıklandırma aparatları ve bunlara bağlı spotlarla resim ya da sanat objesinin aydınlatılması,
Duvarda ve bağlantıları tavanda sabit ama ışık kaynağı bölümü hareketli spotlarla aydınlatma (Hacettepe Üniversitesi Ahmet Göğüş Sanat Galerisi-Ankara)
Tavana yansıtmalı-endirekt ışıklı florasan lambalara ek olarak hareketli spot lambalarla aydınlatma (Gazi Üniversitesi Çağdaş Sanatlar Müzesi-Ankara)
Mekânın bütün tavanına belli bir sıra ile dizili dörtlü florasan grupları ile aydınlatma (Halkbank Nenehatun-Ankara Sanat Galerisi örneği)
Duvara monte edilen ve tabloya üstten veya yandan ışık verecek şekilde ayarlanan apliklerle ve spotlarla aydınlatma (Gözde sanat Galerisi-Ankara)
Tavana belli aralıklarla gömmeli, tekli sabit spotlarla aydınlatma (Dizayn Plasa-Ankara)
Tavana gömmeli, tekli spotlarla birlikte; hareketli, sarkaç sporlarla aydınlatma (Nurol sanat Galerisi-Ankara)
Muhafazalı-hareketli florasan lamba aparatları ile aydınlatma. (M. Ayaz Müzesi Örneği)
Tavana gömmeli fakat kendi içinde hareketli spotlarla aydınlatma (Dış İşleri Bakanlığı Sanat Galerisi örneği ve Gazeteciler Cemiyeti Sanat Galerisi)
Tavana belli bir sıra içinde monte edilen Florasan lamba grupları ile aydınlatma (Soyut Sanat Galerisi, Halk Bankası Nenehatun Sanat Galerisi ve Beytepe Jandarma Müzesi örneği)
Sayılan uygulamaların tümü önceden uygulananlara bakılarak gerçekleştirilen aydınlatma düzenekleridir. Oysaki ışıklandırma-aydınlatma, sadece nesnenin üstüne ışık yönlendirmeden ibaret değildir. Bunun getireceği birçok olumlu-olumsuz etkenler söz konusudur. Bu nedenle, ışık kaynakları, ışık aparatları ve bunların çok çeşitli alternatifleri başlı başına birer inceleme konusu olmalıdır.
Çeşitli örneklemeler içinde günümüzde ülkemizde de yaygınlaşmakta olan müze, galeri ve sanat merkezlerinin ışıklandırılmasının birkaç yönden ele alınması zorunluluğu bulunmaktadır. Bu gerçekleştirilirken:
Işıklandırma sistemlerinin ışıklandırılan nesneye etkisi; etki alanında bulunan nesnelerin ısı, ışık şiddeti ve ültraviyole ışınları açısından durumu, kullanılan ışığın aydınlatılan nesnelerin renklerini soldurması ile olan ilişkisi, görsel amaca ve görsel etkiye katkısı,
Bu sistemlerin homojen bir ışık yaymaya, eserin bütün görsel etkisi ile görülebilirliğinin sağlanmasına veya amaçlanan ışıklandırmaya uygunluğu,
Işıklandırma sistemlerinin enerji tasarrufu, genel ısınma-bir başka tanımla ve son yılların terminolojisi ile “küresel ısınma” yönünden insan sağlığı, doğa ve çevre koruma açısından değerlendirilmesi,
Işıklandırma sistemlerinin sağlıklı aydınlatma yanında ekonomik boyutu, kullanılan araç ve gereçlerin; lamba, spot, ray gibi aydınlatma aygıtlarının kolay temini ve ekonomik boyutu-tasarrufu göz önünde bulundurulmak zorundadır.
Müze, galeri ve sanat merkezlerinin ışıklandırılmasında bu sayılanların her birinin çok önemli etkileri bulunmaktadır. Geçmişte şu ya da bu şekilde yapılan aydınlatma ihtiyacının artık çağdaş teknikler ve sistemler içinde yeniden ele alınması ve yeni yol ve yöntemlerin araştırılarak kullanılması zorunluluk haline gelmiştir.
Yukarıda sayılan “ışıklandırma” ölçütlerinin ayrıntılı incelenmesinde:
Işıklandırma sistemlerinde kullanılan aydınlatma araçları, genellikle akkor-opal lambalar, çeşitli ampuller, ültraviyole ışıklı spotlar, florasan lambalar, LED ışık sistemleri gibi çeşitli wat ve güç seçenekleri içinde sistematik olarak gruplanabilir. Bunların bir bölümü ışıkla birlikte az ya da çok ısı yayan özelliklere sahiptir. Bir bölümünün ısı şiddeti yanında, ışık ya da başka bir anlatımla aydınlatma şiddeti çok yüksektir. Böylece aydınlatılmak istenen nesnelere karşı bir kısmı yumuşak bir ışık ve az ısı verirken; bir kısmı şiddetli ışık ve çok fazla ısı yayabilmektedir.
Etkili ve yararlı bir görsel amaç için sunulan sanat eserinin ısı ve ışık altında alabileceği değişkenliklerin ve nesne üzerinde bırakabileceği etkilerin çeşitli boyutları ile incelenmesi ve tartışılması gerekir. Örneğin:
Isı etkisi ile meydana gelebilecek çeşitli biçimsel bozulmalar: Yoğun ısı etkisinin sürekli değişkenliği içinde aydınlatılan nesnenin ve özellikle tabloların yapısında genleşme ve büzülmeler söz konusu olacaktır. Bir yanı ile organik, bir yanı ile de inorganik bir yapıda olan tuvalin ve üstündeki boya tabakasının çatlaması, gevşemesi, kabarması, zaman içinde de karakterinin bozulması kaçınılmazdır.
Doğrudan eser üzerine yöneltilen kontrolsüz ışık etkisinin renklerin solmasına neden olması: Üst maddede değinilen dönüşümü olmayan yapısal bozuklukların, çatlamaların ve dökülmelerin yanı sıra çok önemli bir husus da eserlerin pigment karakterli orijinal renklerinin solmasıdır. Böylece eserin orijinalliğinin bozulmasına neden olabilecek renk kayıplarının çok yönlü olarak ele alınması gerekmektedir. Özellikle her rengin doğal gün ışığı ve yapay ışık altında belli bir dayanma gücü ve fiziki ömrü bulunmaktadır. Şiddetli ışık etkisinin renk solmalarına neden olduğu ya da renklerin zamana karşı dayanabilme karakterlerine zarar verebildiği genel olarak herkesçe bilinmektedir. Örneğin, renkli kumaşların güneşte solması gibi. Ayrıca bu konu, üzerinde özel olarak çalışanların ve biz eğitimcilerin yaptığımız somut deneylerden de bilinmektedir.
Bunun için şöyle bir deney herkes tarafından kolayca yapılabilir: Renkli bir fon kâğıdı ya da elişi kâğıdı alınır. Bu renkli kâğıdın bir bölümü siyah bir kâğıtla kapatılır, açık kalan bölüm gün ışığına bırakılır ve 24 saat bekletilir. Siyah kâğıt kaldırıldığında ışık gören bölümün renginin az veya çok değiştiği görülür. Bekleme süresi uzatıldığında gün ışığının soldurma özelliği çok daha net olarak görülecektir. Bu deney, çeşitli yağlıboya, akrilik boya ve suluboya ile resimlerde de denenebilir. Kâğıtlara ve tuval yüzeylere yapılan deneme resim çalışmalarının gün ışığı veya çeşitli lamba türleri altında test edilmesi mümkündür. Tutarlı bir sonuç elde edebilmek için deneylerin hepsinin günün belli saatleri içinde yapılması ve bekletme sürelerinin aynı tutulması gerekir. Yapılan deneylerde doğrudan ve dolaylı ışık kaynağının etkileri gözlemlenir. Bu araştırmalar her düzeydeki okulda öğrencilerin somut gözlemlerine cevap verebileceği için ilgi ile izlenir. Bu çalışmalar tarafımızdan 1970’li yıllardan itibaren değişik resim teknikleri üzerinde çeşitli ışık kaynaklarının etkilerini gözlemlemek için yapılmıştır.
Bu zamana kadar yapılan çalışmalarda genel olarak varılan belli sonuçlar bulunmaktadır: Bunlar yukarıda değinilen savların temel kaynağı ve dayanağıdır. Kontrolsüz ve bilinçsiz kullanılan ışıklar, şiddetli renk solmalarına, tuval üzerinde çatlamalara, kabarmalara, yüzey ve madde bozulmalarına, neden olmaktadır. Sağlıksız ışıklandırmalarda boya kalitesi ne olursa olsun; kısa ve uzun vadede etkilenme mutlaka söz konusudur. Buna karşılık bilinçli olarak kullanılan dolaylı-endirekt ışıkların çok uzun vadede kalitesiz boyalarda biraz daha belirgin olmakla beraber, kaliteli boyalarda daha az renk kaybına neden olduğu görülmüştür. Bu deney doğrudan resim veya obje üzerine gelmemek koşulu ile florasan lambalarla ve sarfiyatsız opal lambalarla yapıldığında, çok uzun yıllar içinde gözle fark edilmeyecek ancak özel incelemelerle anlaşılabilecek kadar az renk kaybı söz konusu olabilmektedir.
Günümüzde renkler üzerinde ışık şiddetinin teknolojik-fiziksel ve organik-inorganik etkisinin araştırmaları uzman kurumlarca yapılabilmektedir. Işık mühendisliği, fizik mühendisliği dalları bu araştırmaların yoğun olarak yapıldığı alanlardır. Yine günümüzün önemli gerçeklerinden biri de ihtiyaca cevap verebilecek yönde yeni teknolojik sonuçlara ulaşabilme olanaklarıdır. İyi planlanan ihtiyaçlar, yeni durumlara gerekli çözüm fırsatlarını da yaratmaktadır. Ancak burada bir konuya dikkat çekmekte yarar olacaktır. Işık mühendisliği ya da iç mimari alanında kazanılan birikimler iyi aydınlatma, çağdaş aydınlatma araçlarından yararlanma, estetik etkiler yaratma gibi alanları kapsayabilir. Ancak ışık mühendisi olmadığı halde, sanat alanından bir yetkilinin alana ilgisi ile elde ettiği birikimi, deneyimleri ve teknik bilgileri de mutlaka hesaba katılmalıdır. Salt ışık mühendisliğinin ve iç mimari tasarım bilgilerinin sanat eserlerini aydınlatma alanında yeterli olamayacağı göz ardı edilmemelidir. Özellikle sanat merkezlerinin, müzelerin ve galerilerin ışıkları ve ışıklandırma sistemleri de bu kapsamda ele alınmalıdır.
Bu yazının görselleri olan örneklerde görüleceği gibi günümüzde uygulanmış öyle olumsuz ışıklandırma örnekleriyle karşılaşılabilmektedir ki sanat eserlerinin bunlardan zarar görmemesi mümkün değildir. Bu nedenle sergilenen ya da sergilenmek üzere sunulan nesnelerin özelliklerinden kaybetmemesi; renk ve biçim açısından görebileceği zararların en aza indirilebilmesi için gerekli önlemlerin alınması artık zorunluluk haline gelmiştir.
Yapılan inceleme ve araştırmalarla, uygulamalı deneyimler içinde sergilenen nesneye en az zarar verebilecek ya da bu zararı sıfırlaştırabilecek birkaç seçenek bulunmaktadır:
İster yapay, ister doğal ışık türleri ile aydınlatmada aydınlatılan nesneye/tabloya doğrudan-direkt ışığın kesinlikle verilmemesi,
Işıkların dolaylı-yansıtmalı-endirekt olarak iyi hesaplanmış bir mesafeden ve açıdan verilmesi,
Isı yayan ışık türlerinin kesinlikle kullanılmaması,
Özel etkili ışık, tek kaynaklı, mevzi ışık gibi aydınlatmalara; çok özel obje aydınlatmaların dışında yer verilmemesi,
Bütün aydınlatmalarda homojen etki yapacak, eser üzerinde patlamalara neden olmayacak ışık kaynaklarının kullanılması,
Gün ışığından doğrudan eser üzerine gelmemek koşulu ile azami derecede yararlanma yollarının aranması,
Enerji tasarrufunun çok yönlü gerekliliği göz önünde bulundurularak tasarruflu lamba sistemlerinden tercih edilmesi gerekmektedir.
Saydığımız önerilerle birlikte aşağıdaki haberler ve çeşitli örgütlerin tedbirleri de düşünüldüğünde; ışıklandırma sistemlerinin yeni baştan ele alınması ve bunun yeni düşünceler içinde uygulanabilmesi önemli bir zorunluluk haline gelmiştir.
Avustralya’da ampul yasağı (Milliyet Dış Haberler Servisi, 21 Şubat 2007)
“Dünyada 125 yıldır kullanılan akkor ampulleri sera gazı salınımını azaltmak için Avustralya’da yasaklanıyor. Ülkede üç yıl içinde tamamen florasan ampul kullanılacak ve faturalar da yüzde 66 azalacak.
Küresel ısınma önlemi:
Avustralya, küresel ısınmayla mücadele kapsamında, insanlığın 125 yıldır kullandığı akkor ampulleri yasaklamaya hazırlanıyor. Avustralya hükümetinin açıklamasında atmosfere sera gazı salınımını azaltmak için üç yıl içinde akkor ampullerin ortadan kaldırılmasının planlandığı bildirildi. Çevre Bakanı Mallcolm Turnbull, 2009’da akkor ampullerin yerini daha etkili olan florasan ampullerin alacağını belirterek, “ o aşamada akkor ampul alamayacaksınız, çünkü enerji standartlarını karşılamıyor” dedi. Turnbull, uygulama sayesinde 2012 ‘de şu anki emisyondan 800 bin ton daha az gazın atmosfere salınacağını ve elektrik faturalarında yüzde 66’ya varan bir azalma olacağını ifade etti.
Avustralya, ABD ile birlikte sera gazı salınımını azaltma hedeflerini belirleyen Kyoto Protokolünü imzalamayan ülkeler arasında yer alıyor.”
Bir başka haberde de:
“Dünya İklim Konseyi’nin (IPPC) de açıkladığı gibi küresel ısınmaya karşı en etkili önlem; enerji tasarrufu. Kullandığımız otomobil, evlerimizde yaktığımız elektrik; dahası satın aldığımız çoğu eşyanın üretiminde harcanan enerji, küresel ısınmaya karşı kişisel katkımızı gözler önüne seriyor. Peki, evlerimizde ve iş yerlerimizde yaktığımız elektrikle nasıl bir tasarrufa gidebiliriz?” (Vatan 3, “Aydınlatma”.13 Nisan,2007)
Spiral tasarruflu elektrik ampulleri. Florasan lambaları.
“Bu ampuller yüzde 80 enerji tasarrufu sağlıyor. Evinizdeki üç akkor ampulü tasarruf lambaları ile değiştirmekle 195 kg karbon gazının atmosfere salınması önlenmiş oluyor”.
Bunlara ABD’de 2009 yılından itibaren Akkor lambaların yasaklandığını, tasarruflu forasan ve lambaların önerildiğini eklemek gerek.
“Doğru yerde, doğru ışık”
Küresel ısınma dünyanın geleceğini tehdit ediyor. Türkiye Kyoto’yu İmzala, imza kampanyası başlıyor!
Böyle giderse küresel ısınmadan kaynaklanan susuzluk, kuraklık, açlık, seller, kasırgalar, deniz seviyelerinin yükselmesi, iklim göçleri, hastalıkların yayılması ve daha birçok felaketle çocuklarımızın ve diğer canlıların üzerinde yaşayacağı bir gezegen kalmayacak. Bizler de önümüzdeki yılları, küresel ısınmanın bugünden görülen belirtilerini çok daha ağır yasayarak zorluk içinde geçireceğiz. Dünya bugün hemen sera gazı salımlarına dur demezse, 10 yıl sonra geri dönmek için çok geç olacağını önde gelen bilim insanları ısrarla vurguluyor. Fosil yakıtların, yani petrol, kömür ve doğalgaz kullanımının bu hızda sürmesinin küresel ısınmanın en
önemli sorumlusu olduğunu da herkes biliyor. Oysa dünya hükümetleri hala ciddi bir önlem almıyor. Bizler, küresel ısınmayı durdurmak için herkesi; kendisinin, çocuklarının, dünyanın ve ülkesinin geleceğini düşünen herkesi elinden gelen her şeyi yapmak için duyarlı olmaya çağırıyoruz. Kyoto Protokolü 1997 yılında imzalandı ve bundan tam 2 yıl önce, 16 Şubat 2005’de yürürlüğe girdi. Kyoto Protokolü, yükümlülük altına giren ülkelerin sera gazı salımlarını azaltmasını öngören uluslararası bağlayıcı bir antlaşma. Kyoto’nun öngördüğü hedefler çok kısıtlı ve yetersiz. Dünya ülkeleri küresel ısınmayı durdurmak için Kyoto Protokolü’nü kat kat aşan indirimler yapmak, önlemler almak zorunda. Ancak Kyoto yine de küresel ısınmayı durdurmak için atılacak bir ilk adim. Ne var ki, bugün en fazla sera gazı üreten ülke olan ABD Kyoto Protokolünü imzalamaktan ve yükümlülük altına girmekten kaçıyor. Dünyanın geleceğini ipotek altına alıyor” (Vatan 3, “Aydınlatma”.13 Nisan,2007)
**
Yukarıda görüldüğü gibi dünyadaki gelişmeler zaten bu doğrultuda çalışmalar yapılmasını zorlayıcı örneklerle ortaya koymaktadır.
Devlet erkinin girişiminin etkili hale gelebilmesi ve konunun yaşama geçirilmesi bu alandaki bilinçli kesimlerin gerekli çabayı göstermeleri ve gerekli duyarlılığı yaşama-uygulamaya geçirmeleri ile mümkündür. Bu gerçekleşmediği sürece müze, galeri ve sanat merkezlerinin ışıklandırılması sorunu da çoğu ideal düşünceler ve hayati gereklilikler gibi teoride kalmaktan öte gidemeyecektir. Nitekim son on yıldır bu konuda çalışmalar yapılmakla ve konuya dikkatler çekilmekle birlikte yeni açılan galeri ve sanat merkezlerinde konuya dikkat edilmediği gibi en kötü ve en olumsuz sistemlerin devreye sokulduğu görülmektedir.
Mühendislik sistemleri ve İç Mimari alanı yukarıda da değinildiği gibi bu konuya sadece ışıklandırma açısından yaklaşmakta, konunun sanat eseri ve sanat eserinin karakterine uygun ışıklandırma ve sunum boyutu göz ardı edilmektedir. Bu görev daha çok görülen ve ortaya konan çeşitli örnekler gibi gösterişli, çarpıcı, farklı gibi hedefler amaçlanarak planlanmaktadır. Bu konuyu kuşkusuz en iyi bilecek olanlar en azından danışma mercii olarak görülmesi gerekenler, sanat eseri ortaya koyanlar ve bu alanda uluslararası gelişmeleri somut gözlemlerle ve araştırmalarla takip edenlerdir.
Son yıllarda çokça tartışılan küresel ısınma sorunu ve bunun getireceği doğal yıkımların etkileri her kesimin daha duyarlı olması için önemli çağrıları, önlemleri gerekli hale getirmektedir. Bu kapsamda bizde de Elektrik İşleri Etüt İdaresi Ulusal Enerji Merkezi çeşitli afişlerle ve görsel malzemelerle toplumu bilinçlendirme çalışmaları ve eğitim kampanyaları yapmaktadır. Aşağıdaki sloganlar bu kurumun çalışmalarından alınmıştır:
Tüketilen toplam elektrik enerjisinin %25’i aydınlatma için harcanmaktadır.
Etkin enerji tasarrufu lambaları söndürmekle değil, gerekli minimum “aydınlık şiddetleri” sağlamakla yapılır.
Florasan lambalar daha verimli ve uzun ömürlüdür.
Bir akkor lambayı kompakt florasan lamba ile değiştirdiğinizde aydınlatma maliyetiniz%80 azalacaktır.
Enerjiyi verimli kullanarak çevreyi koruyabilirsiniz.
Atmosferde uzun sürede çok küçük bir sıcaklık artışı bile iklim değişikliğine neden olmaktadır”.
Görüleceği gibi devletler de bazı evrensel sorunların farkına vararak gerekli önlemleri alma zorunluluğunda kalmaktadır.
Bizlerin de en azından kendi alanımızda yukarıda sayılan öneriler doğrultusunda ve genel gereksinimler çerçevesinde gerekli çalışmaları yaşama geçirmede elimizden geleni yapmamız önemli bir sorumluluktur.
*
Burada konumuz olan aydınlatma sorunlarının değerlendirilmesi açısından Ankara’da bulunan bazı galeri ışıklandırmaları üzerinde yapılan bir araştırma, önemli bilgiler verebilecektir.
A galerisinde:
35m2’lik bir salonda 35 Spot lamba.
Sürgülü özel tavan aparatları ve sürgülü sisteme bağlı hareketli spotlar.
Spot fiyatları: Yüksek.
Her bir spotun verdiği ısı: 50-60 cm mesafede eli rahatsız edecek kadar fazla.
Spotların ömrü: Çok kısa ve zaman zaman elektrik kesilmeleri gibi olumsuzluklara dayanıksız.
Harcanan elektrik miktarı:
Bir spot lamba=100wx35 adet lamba=3500 w=Bir saatte harcanan elektrik miktarı.
Bu galeride spotlar çok fazla elektrik yaktığı ve salonu çok ısıttığı için önlem olarak izleyici galeriye girerken lambaların açılması, izleyici çıkar çıkmaz lambaların söndürülmesi yoluna gidilmekte, sadece yönetim masasının üstünde normal bir lamba açık bırakılmaktadır.
B galerisi:
Galeri kendi içinde girintili çıkıntılı bir mekâna sahip. 50 spotla aydınlatılıyor. Tavan basık. Bu nedenle insanların baş hizalarında lambaların ısısını hissetmeleri mümkün. 50 adet spot, kış mevsiminde bile insanı bunaltacak kadar sıcaklık veriyor salona. Spot düzenekleri ile resimlerin asıldığı duvar arasındaki mesafe çok az. Işık açısı bu nedenle çok dar, ışık şiddeti tamamıyla resimlere yönelik. 50cmx50cm bir resimde bile ışık dağılımı dengesizliği ve her resmin üzerinde ışık patlamaları var. 50 adet lambax100w=5000 w elektrik harcaması.
C galeri:
Bir üniversitemizin Çağdaş Sanatlar Müzesi olarak düzenlenen sergileme mekânları z şeklinde uzunca bir koridor ve bu koridora bağlı iki küçük ve bir büyük salon. Aydınlatma işlemi tavana yerleştirilen florasan grupları ve sarkaçlı-sürgülü spot lambalarla yapılmaktadır. Florasan grupları hariç 160 spot lamba bulunmaktadır. Her lamba 100w olduğunda harcanan elektrik miktarı 160x100w= 16000 W olabilmektedir.
Bu mekân spot lamba yerine aynı sayıda florasan lamba ile aydınlatılsaydı; 160x40w=6400w olacaktı. Kaldı ki 100 florasan lamba bile bu mekânı aydınlatmaya yetecek ışığı verebilecektir. Bu durumda 100x40w=4000 w. Bir anlamda üçte/bir elektrik sarfiyatı ve üçte/iki elektrik tasarrufu demektir.
D galeri:
Tavan yüksek. 5 metreye x 10 metre gibi dar uzun bir galeri. Ön giriş dar kenardan. Üç duvar resimler için çok uygun. Işıklandırma tavandan. Tavanda onar cm aralıklarla duvar boyu sıralanmış ikili florasan armatürleri. Her armatürde seperatörler olduğu için homojen bir ışık yayılımı var. Yine her armatürde bir sarı bir beyaz ışık dizilimi düşünüldüğünden gün ışığı etkisi sağlanmaktadır.
Duvarlardaki resimlerde ışık kümelenmesi veya ışık patlaması: Yok.
Işık kaynaklarının oluşturduğu ısı: Yok.
Resimlerin yüzeyinde dengeli bir ışık yayılımı var ve renklerde değişme: Yok. Bu durum duvarda asılı tablo yerinden indirilmeden kamera ile çekim yapıldığında daha somut sonuçlar veriyor. Çekilen resimlerin büyütülmesi halinde bile olumsuzluklara rastlanmıyor.
Elektrik tasarrufu: 25 Armatürx2 florasan (40’lık)=50 florasan x 40w=2000w.
Şayet bu mekân spot ışıklandırma ile aydınlatılsaydı: 50 Spotx100w’lık=5000W ışık harcanacaktı. Spotların 150w gücünde seçilmesi halinde bu rakam=7500w olacaktı. Florasan lambalarla harcanan 2000w’lık elektrik enerjisine karşılık, spot lamba ile ışıklandırma arasında en iyimser hesapla 3000 w fark var. Böylece florasan lamba ile aydınlatmanın ne kadar ekonomik bir ışıklandırma olduğu görülmektedir.
Lamba tasarrufu: Galeri yönetimince yapılan tespitte bir florasan lambanın en az altı ay ömrü olduğu, bir sergi dönemi boyunca ancak bir-iki lambanın patlayabildiği belirtiliyor. Bir başka galerimiz de florasan lambaların yıllardır değişmediğini vurguluyor.
Bu verilerin spot aydınlatma ile karşılaştırılmasında eser aydınlatma özellikleri yanında ekonomik kazanımlar da önemli yer tutmaktadır. Bir spot lambanın fiyatı, çoğu zaman birkaç florasan lambanın fiyatını bulmaktadır. Kaldı ki son yıllarda bu alanda çok kaliteli, ekonomik ve çeşitli uzunluklarda florasan lambalar üretilmektedir.
Ayrıca florasan lambaların yanında LED aydınlatma teknolojisinde çok mesafe katedilmiştir. Estetik kalitesi yüksek, sıralı, serpme-Flat Panel LED, Florasan tipli (Profil LED) seçenekler üretilmektedir. Flat Panel LED’lerin aralıksız olarak duvardan duvara yerleştirilmesiyle çok homojen bir aydınlatma sağlamaktadır. Özellikle doğrudan eser aydınlatma yerine, eserle birlikte mekân-ortam aydınlatma için başarılı bir seçenektir.
Bu veriler doğrultusunda birkaç öneriyi sunmakta yarar olacaktır.
Galeri ve sergi mekânının bütün tavanına resim asılacak duvardan en az 60cm mesafede gömme veya sıva üstü ikili ya da dörtlü seperatörlü florasan armatürü veya LED düzeneği dizilmelidir.
Lambaların bir beyaz ışık ve bir sarı ışık dizisi ile sıralanması gün ışığı verecektir.
Çok büyük sergileme salonlarında fotosel kullanılmalıdır.
Özellikle büyük boyutlu eserlerin sunumunda eserlere düşen ışık dağılım dengesi pozometre ile kontrol edilmelidir. Yurt dışında yaptığımız incelemelerden gözlemlerimizle biliyoruz ki önemli sergilemelerde bir tablonun dört köşesinden pozometre ile ölçümler yapılabilmektedir.
Salonlar büyüdükçe florasan lamba grupları veya LED aydınlatma gruplar tavanda aralıksız olarak dolaşmalı, gerektiğinde ikinci ve üçüncü sıra olarak artırılmalıdır.
Sonuç:
Müze, galeri ve sanat merkezlerinin aydınlatılmasında dünyadaki gelişmeler paralelinde ülkemizde de gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir. Klasik, alışılagelmiş aydınlatma yöntemleri yerine, sergilenen eserlere zarar vermeyecek, izleyenlerin gözlerini yormayacak ve eserlerin görsel açıdan eşit ışık dağılımı içinde görülmesini sağlayacak aydınlatma sistemleri uygulanmalıdır. Bu gereklilikler sanat merkezlerinin eserleri korumaya ve görselliğe dayanan etkileme amacına daha tutarlı olarak hizmet etmesi anlamına gelecektir.
Prof. Hasan Pekmezci