Ulusların bilge insanlarının bir niteliği de düşüncelerinin, yaklaşımlarının onyıllar sonra bile, yeniden yeniden doğrulanmasıdır, gelecek kuşaklara da yol göstermesidir. Ozan Ceyhun Atuf Kansu böylesi bir bilgedir, düşünürdür. Şiirlerinde güzelduyusal kaygı, düzey ile iletilmek istenen insancı öz at başı gider. Kansu’nun kişiliğinde ve sanatında uzaktan “kurtarıcılık”, “devrimcilik” taslamak yoktur. Hekimlik mesleğinde halkına daha yararlı olmak amacıyla, hiç ikileme düşmeden Turhal’a göçer; Turhal Şeker Fabrikasında hekimlik yapar. Çocuk hekimidir. Canla başla çalışır; o çok sevdiği çocukları sağaltır. Belli günlerde halka, bedel almadan sağlık hizmeti verir. Salgında yaşamlarını yitiren çocukların acısını derinden yaşar. Bu acı şiirlere dönüşür onun namuslu kaleminde. Annelere seslendiği sağlık kitapçıkları da yazar. “Şimali Şarkiye Doğru”, “Kızamık Ağıdı” gibi şiirleri bu dönemde doğar.
Bir yanıyla da öğretmendir; halk eğitimcisidir, aydınlanma öğretmenidir. Köy öğretmenine mektuplarla seslenir. Onların halkla, tarihle, insancılıkla, gelecekle güçlü bağlar kurmalarını amaçlar.
Bilge Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Söylev’i Ceyhun Atuf Kansu’nun derinlikli çözümlemeleri ışığında daha da boyutlanır. Kuşkusuz diğer düşün, aydınlanma yazıları da böyledir. Söylevi Okurken, Türk Devriminin anlaşılmasında anahtar işlevindedir. Okurken o büyük devrimcinin yanında olursunuz. Duygu ile bilinç sarmaş dolaştır. Yüreklenirsiniz, özgürlük, barış, bağımsızlık yolunda.
Ceyhun Atuf Kansu’nun sanat evreni, Atatürkçülüğün yeryüzü devrimi gibi geniştir, katmanlıdır. Dünyanın hemen tüm başkaldırı savaşımları, insan onurunun, gururunun şahlanış hareketleri Kansu’nun şiirinde, denemelerinde yerini bulur. Şiir özgürlüktür, onurdur, eşitliktir, ekmektir.
Türkiye gibidir Kansu’nun şiiri. Yurdun demiryolu, kasabası, köyü, istasyonu, “Bağımsızlık Gülü”nün her cephesi, adım adım, Sakaryası, Çanakkalesi, şehit şehit, gün gün, yurt sevgisinin, doğa tutkusunun, bilgisinin güzelliğinde buluşur bu yetkin şiirde.
Dost canlısı oluşu, Ceyhun Atuf Kansu’yu yazınsal dostluklara da önem vermeye götürür. Yakınlarda yitirdiğimiz usta Yaşar Kemal’e “yaylaların sözlüğü”, “çiçekçedir anadilin” diye seslenir. Onu güzellerken, şiirlerken şöyle yazar:
…
Kalkıp bir gün Binboğa’nın dağlarından
Türkçeyi bir çam ağacı gibi taşıyan değil misin
Başkalarının yaz ateşine, sevinin nar ağacına.
Ya bir kekikli kaya değil midir
Ardında tüter Dadaloğlu’nun barutu
Karışır sendeki özlemlerin yarpuz kokusuna.
Günümüz nasıl da ak koyunun, kara koyunun, soylu ile soysuzun, yurtsever ile işbirlikçinin belli olduğu günler… Ceyhun Atuf Kansu’nun “Bağımsızlık Gülü”ndeki, “Söylevi Okurken”indeki günlerdeyiz yeniden. Ulusal güçlerin karşısında düşman daha sinsi, daha yılan.
Kuvayımilliye nedir, Atatürkçü olmak nedir, Kurtuluş Savaşı nedir çok iyi bilmeli, yürekten bilmeli.
Ne mutlu ki Ceyhun Atuf Kansularımızın yarattığı devasa birikimimiz var.
16 Mart Kıyımında üniversiteli gençlerin öldürülmelerine yüreği dayanamadı.
17 Mart 1978’de aramızdan ayrılan Türkçenin sevdalı, savaşımcı ozanı Ceyhun Atuf Kansu’yu yitirişimizin yıldönümünde büyük saygıyla, özlemle anıyorum.