İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası yeni sezona görkemli bir konserle başladı. Orkestra yönetimi bu yıl da konser mekanı için, tarihi dokusu ve atmosferi ile kendine özgü akustiği olan Aya İrini Müzesini seçti.
Konser izlemek için Aya İrini Müzesine gittiğimde, sahnenin ışık tasarımı gözlerimizi aldı. İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin emekli ışık tasarımcısı Ahmet Defne’nin, ışık demetlerinden oluşan, sütunlar şeklindeki, değişik renklerdeki ışık tasarımı, konserin ambiansına önemli derecede katkı sağlamıştı. Ellerine sağlık Ahmet Defne.
Konserden önce bir plaket töreni vardı. İDSO yönetimince, orkestra konserlerine 14 yıldır verdikleri destekler için DenizBank Genel Müdürü Hakan Ateş’e bir teşekkür plaketi Müdür Sezai Kocabıyık tarafından verildi. Daha sonra söz alan DenizBank Genel Müdürü Hakan Ateş, ‘’14 yıldır sürdürdükleri sponsorluk destekleri ile klasik müzik seyircileri ile gençlere esin kaynağı olduklarını, bu desteği devam ettireceklerini belirterek, hele ki Berlin Filarmoni Orkestrası’nın daha önceki konsermaysterliğini yapan Guy Braunstein bu akşam orkestramızın şefliğini yapacak ve Amihai Grotz da solistliğini yapacak olması mükemmel bir şey. Harika bir program ve seyirci, nefis bir ortam, çok güzel bir gece. 14. yılımız kutlu olsun, nice yıllara diyorum.’’
Konserin ilk eseri W.A.Mozart’ın, Türk Konçertosu olarak da adlandırılan, K.V. 519, 5 numaralı La Majör Keman Konçertosu idi. Mozart’ın 15 yaşında bestelediği bu konçerto, 5 adet keman konçertolarının sonuncusu olan, olabildiğince canlı ve çok çalınan bir eserdir. Birinci bölüm (allegro aperto) solo ve tutti işbirliği şeklinde, kontrpuanlarla örgülüdür. Bu parçanın hem solistliğini hem de orkestra şefliğini yapan Guy Baunstein, orkestra ile güzel bir birliktelik kurarak, son derece naif ve zarif bir şekilde bu bölümü tamamladı. Romantik bir bölüm, hatta ilk romantik başlangıcı olan 2. bölüm (adagio) de solist ve orkestra birlikteliği ile başarılı bir şekilde tamamlandı. Üçüncü bölüm ise (allegro) menuetto tempo ile başlayıp Alla Turca’yı andıran ritimlerle devam eder. Bu zarif bölümü de hem solist hem de solistin yöettiği orkestra başarılı bir şekilde tamamlayarak seyircilerden hak ettiği alkışları aldı.
Konserin ikinci eseri İngiliz çağdaş bestecilerinden William Walton’un viyola konçertosu idi. Bu konçertoya da solist olarak, Berlin Filarmoni birinci viyolacısı Amihai Grosz katıldı.
William Walton’un viyola konçertosu, ilk bestelendiği ve birkaç kez yorumlamanın ardından, 1937de son düzeltmeleri yapılarak tekrar yorumlanmıştır. Konçerto üç bölümlüdür. Birinci bölüm (andante comodo) ağır tempoda başlayan, melankolik havasında, oldukça sakin bir yapıdadır. Birinci tema ile orkestra teması, birlikte olarak, yükselme ve alçalmalar oluştururlar. İkinci bölüm (con moto preciso) teknik açıdan daha güç, daha canlıdır, zaman zaman şarkı formuna bürünür. Üçüncü ve son bölüm (allegro molto) oldukça hızlıdır, fagotun başlattığı temayı, sonradan viyola üstlenir. Bu, icrası zor ve teknik gerektiren konçertoyu, İDSO eşliğindeki Berlinerphilarmoniker birinci viyolacısı solistimiz gerçekten çok rahat ve güzel seslendirdi. Öylesine güzel arşe dokunuşları vardı ki, seyirciden önemli diyebileceğimiz bir alkış aldı. Konser sırasında yanımda oturan, İDSO eski viyola sanatçısı, Müdürü ve öğretim üyesi Özer Sezgin, ‘’ben bu konçertoyu konservatuar bitirme sınavında çalmıştım ve bununla mezun oldum, şimdi o günler gözümün önüne geldi’’ dedi.
Aradan sonra başlayan ikinci yarıdaki eser ünlü Bohemyalı Besteci Antonin Dvorak’ın op. 88, 8 numaralı sol majör senfonisi idi. Bu yaz İDSO çok başarılı bir Güney Amerika turnesi yapmıştı. Bu turne programında yer alan eserlerden birisi de Dvorak Sekizinci Senfoni idi. İDSO yönetimi, bu turnedeki eselerden biri olan senfoniyi, kendi seyircisiyle paylaşmak için açılış konserine eklemişti. İyi de olmuş. Bu senfoni daha önceleri 4 numaralı olarak biliniyordu. Ancak, daha sonraları, bestecinin tüm eserleri derlendiğinde bu senfoni sekizinci sıradaki yerini almıştır. İlk yorumu 1890 yılında Prag’da yapılan senfoninin, yapısal olarak Haydn-Mozart tarzı (hızlı, yavaş, dans ve hızlı) vardır. Birinci bölüm olan (allegro con brio) hızlı tempodadır. İkinci bölüm (adagio) ağır tempoludur. Üçüncü bölüm (allegretto grasioso) Bohemya’da bir kır havasındadır. Son bölüm (allegro ma non troppo) trompetin sunduğu fanfarlı bir melodi ile başlayıp, viyolonsellerle devam eden pastoral yapılı hızlı bir bölümdür. Arkasından birinci bölüm teması da duyulur. Daha sonra alçalma ve yükselme ile eser son bulur. Konseri yöneten kemancı ve şef Guy Braunstein son derece başarılı, orkestra ile uyumlu birlikteliği ile defalarca alkış alarak sahneye davet edildi. Son derece mütevazi, alçak gönüllü, bir de o kadar sanatçı kimliği ile, klasik müzik dinleyenlerin gönlünde yer etti.
Konserden önce fuayede kahve içerken sohbet ettiğim Braunstein’e tebrikler ve başarılar dedim. Bana ‘’acele etme, henüz erken, konser bitsin, ne olur, ne olmaz’’ diye espiride bulundu.
2015 Haziranında Prag’a gittiğim zaman, orada Çek bestecilerinin müzelerini de ziyaret etmiştim. Bunlardan biri de Dvorak Müzesi idi. Müzeyi ziyaret ederken, niçin bizde böyle müzeler yok diye çok üzülmüştüm.
Konserle ilgili zihnimde oluşan düşünce şu: İDSO açılış konseri gerçekten son derece başarılı, hatta olması gerektiği gibi oldu. Bu nedenle yorum yazmak o kadar zor ki. Olumsuz hiçbir şey olmadı, her şey harikaydı.
İsmail Hakkı Aksu