Bir sinema düşünün ki, hep kaliteli ve sanat değeri olan filmleri vizyonuna alıyor. Bu yüzden seyircisi de, belli bir kültür düzeyinin üstündeki kişilerden oluşuyor. İşte bu tanıma uyan bir sinema salonu vardı Beyoğlu’nda, Emek Sineması. Sadece film de değil, konser dahil, birçok etkinlikler de yapılmıştı Emek Sinemasında. Onarım sürecini önceki yazımda anlattığım için, şimdilik ona değinmeyeceğim. Sadece son İDOB konserinden bahsetmek istiyorum.
İDOB’un açılış konserinin ikincisine Grand Pera Emek ev sahipliği yaptı ve bundan hiçbir ücret talep etmedi. Gurur duyulacak bir şey bu. Keşke başka salonlar da bu hassasiyeti gösterebilseler.
DOBGM Genel Müdürlerinden ve Grand Pera kültürel faaliyetlerinin Genel Sanat Direktörü ve Emek Sanat ve Kültür Vakfı’nın Genel Müdürü Remzi Buharalı İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin bu açılış konseri için davet ettiğinde, memnuniyetle kabul ederek gittim. Gerçekten Avrupai bir ortamla karşılaştım. Caddeden binaya girerken başlayan nezih karşılama, tüm katlarda görevlilerin olması, her birinin, gelenleri hoş bir şekilde ağarlaması görülecek bir şeydi. Emek Sineması fuayesi, yandaki panoların açılmasıyla genişlemiş, alan açılmış ve gelen izleyicilere kaliteli hoş geldiniz ikramı ile bir kokteyl hazırlanmıştı. Biri birinden leziz tatlar sunuldu. Sıra konser saatine gelince salona girdim. Gözümün önüne, 1960’lar ve 70’lerde Şan Sineması, Atlas Sineması geldi. Emek Sineması’nda da bazı konserler olmuştu. O zamanlar, salon yokluğundan konserler buralarda yapılırdı. Düşünsenize, tamamen film izlemek amacıyla yapılmış salonda konser izliyorsunuz. İster istemez akustik sorunlar kendini hissettiriyordu. Ama olsun, en azından bir klasik müzik konseri izlebiliyorduk. İşte bu salona gelince hep bunlar gözümün önünden geçti. Biraz da yaşlandığımı hissettim.
Emek Salonunun sahnesi derinliği dar olduğu için koroya yer yoktu. Bu nedenle bu konserde koro yer alamadı. İDOB’un bu konserinde, çoğunlukla genç sanatçılar yer almışlardı. Bu sorumluluk bilincinde sahneye çıkarak şarkı söylediler. Ancak kendilerine ve görevlerine olan inançları sayesinde iyi bir performans ortaya çıktı. Sanatçıları tek, tek anlatmaya gerek duymuyorum. Bütününe baktığımızda son derece başarılı idiler. Bu tip konserler, genellikle, gençler için bir çeşit sınav, yöneticiler için ise onları değerlendiren jüri gibi olmaktadır.
Sadece teknik açıdan bir şey hissettim, o da şu. Burası aslında bir sinema salonu; mimarisi ve donanımı da ona göre yapılmış. Bu yüzden, buradan, konser salonu akustiği beklemek gereksiz ve anlamsız. Yerlerin de halı olması bir etken. Buna rağmen, biraz da salonun çok büyük olmaması nedeniyle fazla ses kaybı olmadı. Seyirciler son derece memnun kaldılar, bu memnuniyetlerini de alkışlarla gösterdiler.
Ne güzel değil mi, istenirse oluyormuş. Ben burada sayın Remzi Buharalı’yı yürekten alkışlamak istiyorum. İDOB’a sahnesini ve salonunu ücretsiz verdiği gibi, seyirciler için de mükemmel bir kokteyl resepsiyonu hazırladığı için. Üstelik bu ev sahipliği bu sezon iki kez daha tekrarlanacak.
Remzi Buharalı da, bu birliktelikten son derece memnun kalmış ki, şu duyguları paylaştı:
“ Grandpera Emek Salonunda muhteşem bir konserle 2016-2017 konser sezonunu açan İstanbul DOB'nin kıymetli sanatçılarına, Genel Müdürlüğümüze, Müdürümüz Suat Arıkan ve tüm kıymetli çalışma arkadaşlarına (Ali Sönmez ), basınımızın kıymetli temsilcilerine ve sonunda da bizleri yalnız bırakmayarak bu güzel akşamı taçlandıran değerli sanatseverlere teşekkürlerimizi bir borç biliririz. Emek hepimizin… "Unutulmaz anlar anılara, Grandpera'da dönüşür..."
İşte, memnuniyetini böyle dile getiriyor Sayın Buharalı. Ben de bu birlikteliğin daha uzun yıllar ve daha sıklıkla süreceği inancımı taşıyorum. Bu birlikteliğe kim emek, katkı ve destek verdiyse özellikle özel sektör sermaye temsilcilerinin bu projede olduğu gibi kültür ve sanatı sahiplenmelerini bekliyor teşekkür ediyorum. Buna çok gereksinmemiz vardı.