İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası'nın 4 Mart Cuma akşamı Fulya Sanat Merkezi'nde verdiği konserini şef İbrahim Yazıcı yönetti. Kemancı Tuncay Yılmaz, Soprano Selva Erdener ve Kanuni Ahmet Baran'ın solist olarak katıldığı konserde Bela Bartok'un 2. Keman Konçertosu ve Turgay Erdener'in Afife Bale Süitinden Seçkiler yer alıyordu. Başkemancı koltuğunda çoğu zaman olduğu gibi Ayşe Özbekligil vardı.
ÜÇ KONÇERTO GÜCÜNDE KONÇERTO ÇALMAK
Kemancı Tuncay Yılmaz ile tanışıklığımız uzun yıllar öncesine gider. Atatürk Kültür Merkezi'nde verdiği bir konser sonrası tanışmamız ile başlayan müzikal dostluğumuz güzel kayıtlara da vesile olmuştur. Bunların içinde 2006'daki Dünya Mozart Yılı kapsamında verdiği bir konseri de CD yapmayı başardık. Başardık diyorum çünkü çok az basılma fırsatı bulan klâsik müzik albümleri içinde hele ki canlı konser kaydını albümleştirmek ülkemizde maalesef gerçekten zor bir iş.
Geçtiğimiz yıl Tuncay ile yaptığımız bir konuşma sırasında kendisinin gelecek yıl plânlarından bahsederken Mozart'ı yorumlamayı sevdiğini bildiğimi ancak bir süre Mozart'a ara vermesi gerektiğini söyledim. Mozart gerçekte ne kadar zor yorumlanan bir besteci olsa da, bazen sanatçı dostlarımı başka kulvarlarda da zorlamayı seviyorum, bu nedenle kendisinin de çalmayı çok sevdiğini bildiğim Bartok kartını oynadım. Bu geceki kayıttan sonra iyi ki de bu kartı oynamışım dedim.
Beni tanıyanlar çok iyi bilir, Bela Bartok söz konusu oldu mu benim için akan sular durur. Bunun nedeni belki de bilinç altımda babamın plâklarını ilk karıştırdığım yıllarda elime geçen Bartok'un Yaylı Çalgılar, Vurmalı Çalgılar ve Çelesta İçin Müzik plâğını hayranlıkla dinlemem mi yoksa Bartok'un Türkiye ziyaret sırasında bu ülkenin halk müziği araştırmalarına yaptığı katkılarından dolayı mı bilemiyorum. Sebebi her ne olursa olsun Bartok benim için bir idol...
EN UZUN KONSER
4 Mart konser programı sanırım İDSO'nun bu sezon verdiği en uzun konser olmaya aday bir programa sahipti. Bartok'un arkasından Turgay Erdener'in eserini çalmak Bartok eşliği yapmak kadar zor değilse de konsantrasyonu yüksek tutmak açısından orkestra için zorlayıcı bir durum oldu. Ancak bu gece hem şef İbrahim Yazıcı hem de İDSO zoru başardı diyebiliriz.
Tuncay Yılmaz bu konçertoyu ilk kez 20 yaşındayken seslendirmiş. Daha sonra on yıl ara ile iki defa daha seslendirdikten sonra bu gece sahneye geldiğinde eminim ilk günkü kadar heyecan hissetmiştir.
Konçertoyu dinlememiş olanlar için şunu rahatlıkla yazabilirim ki Bartok'un aslında birinci konçertosu olan ancak daha sonra bulunan diğer konçerto nedeni ile ikinci olarak adlandırılan bu konçerto, bir kemancı için gerçekten zorlayıcı eserlerin arasında rahatlıkla ilk beşe girebilecek konçertolar arasında sayılabilir.
12 ton armonisi üzerine yazılmış konçerto, içinde barındırdığı inanılmaz yapı ile yorumlanması güç ve orkestra eşliği de bir o kadar dikkat isteyen bir eser. İbrahim Yazıcı'nın bu geceki şefliği ile göz doldurmasının ana nedenlerinden biri de orkestraya gerçekten hakim olan yönetimi oldu diyebiliriz.
Kayıt sırasında özellikle şef partisyonundan takip ettiğim konçertoda ne Tuncay Yılmaz ne de orkestra ufak tefek aksilikler dışında önemli aksilikler yaşamadı ki, bir Bartok seslendirmesinde bu kadar az sorun gerçekten ender rastlanacak bir durumdur.
Modern eserlerde yorum verebilmek klâsik dönem eserlerine göre daha zor bir iştir. Müzikal olarak insan kulağının çok âşina olmadığı armonilerden insanı mutlu edecek tınıları çıkartmak için eseri iyi hazmetmek ve teknik pasajları yutturmamak gerekir. Bu geceki performansta hem Tuncay Yılmaz hem de İDSO bu iki gerekliliği en üst düzeyde yerine getirdi.
Açıkcası hem solisti hem de orkestrayı zorlayacak eserlerin başarılı bir icrasını kayıt etmek sanırım tonmayster için gerçekten keyif verici bir durum...
AFİFE SÜİTİ
Konserin ikinci yarısında seslendirilen Turgay Erdener'in Afife Bale Süitinden Seçmeler başlıklı eser benim ilk kez kayıt ettiğim ve dinlediğim bir eserdi. On bölümden oluşan eser için seçtiğim başlık, kayıt sırasında eserin bana hissettirdiği duyguların neticesi.
Turgay Erdener her ne kadar bu eseri bir bale için bestelemişse de bana kalırsa orkestral versiyonunu da yapmış olması gerçekten doğru bir seçim olmuş. Özellikle Geleneksel Türk Müziği çalgılarından kanunun kullanılması ve bu çalgının Batı çalgıları ile sentezlenmesi çok sesli Türk müziği için önemli bir çalışma.
Erdener'in eserine verdiği başlıklar ile bestelediği müzik o kadar uyumlu olmuş ki, eseri dinlerken gözünüzü kapadığınızda hissettiğiniz şeyler gerçekten o başlıklar...
Özellikle "Tango: Bir Tuhaf Parti" başlıklı bölümde Erdener'in neden daha fazla tango eseri bestelemediğini düşünmedim değil. Bize ait bir müzik türü olmasa da geçmişte bu alanda verilen eserlere baktığımızda gerçekten başarılı örneklere rastladığımız Tango, bugün bestecilerimizin es geçtiği bir tür ve bu gece dinlediğimiz Afife Süitinde böyle bir bölüme rastlamak gerçekten ilginç oldu.
Soprano Selva Erdener'i sadece bir bölümde dinlemiş olsak da eseri bir bütün olarak düşündüğümüzde kanun taksiminin ardından esere dahil olması ve ardından yavaş yavaş orkestranın girmesi eserin düzenlenmesi açısından dinleyiciyi başka başka dünyalara götürdü diyebiliriz.
Kanun partilerini seslediren Ahmet Baran kendi tekniğini yaratan bir isim olarak öne çıkıyor. Daha önce dinlemediğim ancak geri plânına bakıldığında gerçekten önemli işlere imza atmış bir yorumcu. Bunu da taksim sırasında fazlasıyla ortaya koydu.
Afife Bale Süitinden Seçmeler bana kalırsa dikkate değer eserlerden biri...
ORKESTRAYA VEDA EDENLER
Gecenin kuşkusuz sanırım en hüzünlü ama bir o kadar da gururlu anı orkestraya veda eden viyolacı İsmail Temel ve Klarnetçi Cevdet Tokkuşoğlu için olmuştur.
Kayıt yapmaya başladığım yıllardan bu yana tanıdığım isimlerin birer birer emekli olması doğal olarak içimde bir burkulmaya neden oluyor. Ancak müziği ve sanatı ruhlarında hisseden kişilerin emeklilik dönemini bir kenara atılmak değil, yaşamının bir başka dönemi olarak gördüklerini de biliyorum. Bu nedenle hem İsmail Temel'e hem de Cevdet Tokkuşoğlu'na yeni hayatlarında mutluluk diliyorum.
Gelecek haftaya kadar herkese müzik ve sanat dolu günler...