İDSO'nun 27 Ocak tarihli Haliç Kongre Merkezi'nde verdiği konserini Roberto Gianola yönetti. İtalyan piyanist Maurizio Moretta konsere solist olarak katıldı ve Frederic Chopin'in Op.11, 1 numaralı mi minör piyano konçertosunu seslendirdi. Programda ayrıca Piotr İlyiç Çaykovski'nin Op.36, 4 numaralı fa minör senfonisi yer alıyordu. Başkemancı koltuğunda bu hafta Özgecan Günöz Kızılay vardı.
BAKANLIK BU HATADAN DÖNMELİ.
Orkestranın Haliç Kongre Merkezi'nde verdiği ilk konserinin ardından yazdığım yazıda belirttiğim gibi, orkestra göçebe edildiğinden beri mekân olarak seçilmiş "Senfoni Orkestrası Konserleri" için açık ara en kötü yer neresi diye sorsanız hiç düşünmeden Haliç Kongre Merkezi derim.
Öncelikle İstanbul'un Sütlüce mevkii bir kongre için doğru yer olabilir, ancak klasik müzik dinleyicisi için maalesef en yanlış yer. Konser dinleyicisi profiline bakıldığında müdavim dinleyicinin yaş ortalaması yüksektir. Genç dinleyici ise konser sonrasında merkezi bir konumda bulunuyorsa, başka aktivitelere devam etmek ister çünkü gençler az zamana çok şey sıkıştırma eğilimindedir. Orta yaş ve üzeri dinleyici de konserden sonra bir an önce evine gitmek ister.
Haliç Kongre Merkezi bu anlamda hiç uygun olmayan bir konumda. Geç saatlerde toplu ulaşımın zayıf olduğu bir yerde arabası ile gelmeyen dinleyici zaten konsere gelmek istemeyecektir. Genç dinleyici de yukarıda saydığım nedenler doğrultusunda buradaki konserleri tercih etmez.
İşin dinleyici boyutunu geçtikten sonra bir de orkestra boyutuna bakarsak, konser vermek için planlanmayan bu salonda orkestranın ne doğru dürüst bir sahne aydınlatması, ne akılcı kulis aydınlatması ne de bu iş için planlanmış sahnesi var. Akustik yalıtım neye istinaden yapılmış, paneller konferans için mi yoksa müzik için mi konumlanmış belli değil.
Kulisin dışarı açılan kapıları ise kablolar yüzünden kapanmadığı ve sahneye çıkarılacak ekipman giriş kapısının altında da boşluk olduğundan Haliç'in tüm rüzgarı sahne arkasından sahneye esip durmaktaydı. Bu arada havanın eksi değerlerde olduğu düşünülürse, nefesli ve vurmalı grubunun sahneye palto ile çıkmasına ramak kaldı diyebilirim. Onların arkasındaki panoda kayıt yaparken dağcı montumla oturduğumu belirteyim. Bunu yaparken bir taraftan da karanlıkla boğuşmak ayrı bir heyecan oldu hem benim, hem de bir tarafı karanlık bir tarafı ise tam gözünüze konumlanmış spottan kör olan orkestra üyeleri için...
Bu soğuk faktörü tüm enstrümanları doğrudan etkiledi tabii. Bu hafta solist olan piyanodan nefesli çalgılara kadar her enstrümanın akordu kesinlikle tutmadı.
Bakanlığın Haliç Kongre Merkezi'nde kalan üç konserinin acilen başka bir salona taşıması gerekiyor, zira bu salon herkese işkence çektirmekten başka bir işe yaramıyor. Gelen solistlerin, sayısı yüzü geçmeyen dinleyiciye konser vermekten mutluluk duyacaklarını da sanmıyorum. Umuyorum Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü bu hatayı bir an önce düzeltirler.
SOĞUĞUN ETKİSİ Mİ YOKSA BAŞKA NEDENLER Mİ?
Bu hafta genç bir şef ve şeften daha yaşlı bir solist vardı konserde. Genç şef Roberto Gianola ülkesinde olduğu kadar uluslararası alanda da etkin bir şef. Keza bu haftanın solisti Maurizio Moretta kazandığı Viotti Piyano Yarışmasından sonra adını uluslararası arenada duyurmuş.
Moretta konserde Frederic Chopin'in Op.11, 1 numaralı mi minör piyano konçertosunu seslendirdi. İlk olarak 1830 yılının Ekim ayında bestecinin solistliğinde ve Carlo Evsio Soliva yönetiminde Varşova Milli Tiyatrosunda seslendirilen eser dinleyici tarafından başarıyla karşılanmıştır. Aslında bestecinin ikinci konçertosu olmasına rağmen fa minör konçertosu bu konçertodan sonra basıldığı için bir numaralı konçerto olarak anılmıştır.
Chopin'in doğal olarak piyano odaklı besteleme stili bu konçertoda fazlasıyla hissedilse de orkestra ile olan dengesi fa minör konçertoya göre daha fazladır.
Piyanist Maurizio Moretta prova sırasında sakin yapısına rağmen piyanoyu forze eden bir piyanist görünümü çizdi, ki konserdeki performansı da sakinlik dışında biraz böyle oldu. Salonun esen rüzgarı mı yoksa dinleyicinin azlığı mı etkiledi kendisini bilmiyorum ama Chopin dışında her şeyi dinledik diyebilirim.
Her zaman dediğim gibi, ilk kez dinlediğim bir solisti tek performans ile yargılayamam ama bu performans bu çapta bir solist için bana göre fazla amatördü. Ezber hataları nedeniyle bir ara durmasından korktuğum Moretta neyseki bunu yapmadı ama bu hatalar çalışındaki sakinliği alıp götürdüğü için Chopin dinlemek yerine vurdulu kırdılı bir film izlemiş gibi hissettim.
Bu cefalı mekâna gelmiş olan dinleyici en azından solisti biraz daha dinlemek adına bis isteyince Moretta bu defa Chopin'in bir noktürnünü çaldı. En azından bu yorumun daha Chopin olduğunu söyleyebilirim. Ancak bu sefer de kulisin arkasından giriş çıkış yapan temizlik elemanlarının kapıları gümlete gümlete kapatması esere damga vurdu. Kuliste bekleyen şef Gianola'ya bu konserde nasıl bir tablo çizdiğimizi siz düşünün.
HİÇ TANIMADIĞINIZ BİRİNE MÜZİK YAPMAK.
Bestelediği senfonilerin her birine tıpkı Beethoven gibi imzasını atan Çaykovski, 4. Senfonisinde de bu geleneği bozmamış ve o sert ama içinde fırtınalar kopan mizacını notalarına yerleştirmiştir.
İlk olarak 1878 yılının Şubat ayında Nikolai Rubinstein yönetimindeki Moskova Senfoni Orkestrası tarafından Moskova'da seslendirilen eser, bestecinin de hamisi olan ve Çaykovski'nin hiç tanışmadığı Nadejda von Meck'in siparişi üzerine bestelenmiş. Karamsar ilk bölüm, romantik ikinci bölüm, heyecanlı üçüncü bölüm ardından Patetik Senfonisini andıran ama karamsarlık yerine daha vurgulu son bölüm ile 4. Senfoni en azından kendine has bir üslup oluşturmuştur.
Çaykovski ve von Meck hiç görüşmese de, aralarında platonik bir ilişki olması muhtemel bu iki isim ilginç biçimde müzik tarihini etkilemiş bana göre. Altı haftalık evliliğini bitiren Çaykovski'nin hemen ardından von Meck'le tanışmış olması da kaderin ilginç bir oyunu olmuş.
İDSO bu hafta her türlü olumsuzluğa rağmen şef Roberto Gianola ile iyi kontak kurmuş. Gerek Chopin eşliğinde gerekse gecenin ağır topu Çaykovski'de orkestra doğru iş çıkardı. Son ik haftadır nefesli grubunun performansı da yükselen bir grafik çiziyor, lütfen nazar değmesin. Özellikle bakır nefesliler son bölümde parlak bir tını sergileyerek Çaykovski tonunu tam olarak verdiler diyebilirim.
Dinleyicinin ofsayt alkışları, kongre merkezi görevlilerin umursamaz kapı trafiği, sahneye esen keskin soğuk rüzgar, sahne üzerindeki anlamsız ışıklandırma ve az dinleyiciye rağmen İDSO'nun Çaykovski performansını 1 Mart Çarşamba akşamı TRT Radyo 3'te yayınlanacak "Bir Konser" programında dinleyebilirsiniz.
Herkese sanat dolu günler diliyorum.
Mehmet Sungur
27 Ocak 2017