İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’nın 16 Şubat 2018 Cuma günü Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda verdiği konserini Murat Cem Orhan ve Kamil Özler yönetti. Genç kuşak caz şarkıcılarından Evrim Özşuca TRT Hafif Müzik ve Caz Orkestrası (İHMCO) eşliğinde konsere solist olarak katıldı. Başkemancı koltuğunda bu hafta Ayşe Özbekligil vardı.
BİR KONSERİN MİKROFON ARKASI.
TRT Radyo 3 postasında yayınlanan efsane programlar içinde rekoru Yavuz Aydar ve Şebnem Savaş'ın Stüdyo-FM programı elinde tutsa da, Radyo-3 adını aldığı 1975 yılından sonra kesintisiz olarak haftada bir yayınlanan programlar içinde Bir Konser, 2080 haftalık yayın süresi ile rekoru elinde bulunduruyor.
İstanbul Radyosu'nun yapımcılarından ve program müdürlüğü de yapmış, rahmetli Üstün Duruel'in başlattığı Bir Konser programı, İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası'nın haftalık konserlerini kaydederek, bunu kısa açıklayıcı bilgilerle dinleyicisine ulaştırmayı amaçlayan bir program olma özelliği taşıyor. Şu anda Cuma günleri Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nın konserleri Ankara Radyosu tarafından canlı olarak yayınlanmaya devam ederken, İzmir Radyosu'nun Bir Konser programı ise maalesef yayından kalkmış durumda.
Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı'nın dolduran yüzlerce kişi, konserin ikinci yarısı başladıktan sonra sahneye gelen orkestra üyesi ve orkestra müdür yardımcısı Sayın Hülya Özalaşar'ın "Bu akşam İDSO ve TRT İstanbul Radyosu'nun işbirliğinde 40. Yılı kutluyoruz" anonsunu duyunca şaşkınlığını gizleyemedi. Türkiye'nin köklü iki kurumunun bu işbirliği, yüzlerce konserin yayınlanmasını, konserlere gidemeyen dinleyiciye ulaşmasını, Türk bestecilerin ve yorumcuların performanslarının arşivlenmesini sağladı. Özellikle dijital kayda geçtiğimiz 2007 yılından sonra bu arşivleme işi daha sağlıklı ve ömürlük oldu diyebilirim.
DİNLEYİCİ KOLTUĞUNDAN MİKROFON ARKASINA.
Radyo-3'ün FM bandından yayın yapması ile evlerimize yeni radyolar girdi. Babamın aldığı, plakçalarlı yeni radyonun eve gelişini hala bugün gibi hatırlarım. Yeni bir radyo ve yeni bir dünya gelmişti eve. Radyo-3, klasik müzikten, caz müziğine, pop müzikten etnik müziğe başka bir dünya sunuyor, biz de bu dünyanın içinde kendimize bir yer buluyorduk her gün.
Radyoculuğa ve tonmaysterliğe giden yolun taşlarının, aslında eve gelen yeni radyo ve İDSO konserleri olduğunu anlamam ise yıllar sonra oldu. 1993 yılında kapısından içeri girdiğim İstanbul Radyosu, gerçek anlamda "radyonun içindeki küçük adamların" vücut bulduğu yerdi. Leyla Uzman, İrkin Aktüze, Sebla Özveren, Faruk Yener, Üstün Duruel, Nejat Çetinok, Selçuk Ak, Engin Ege, Gaye Çağlayan, Nurhan Olcayto, Servet Serdaroğlu ve şu anda adını sayamadığım onlarca usta isim gerçekten karşımdaydı.
"TRT bir okuldur" sözünün boş bir söz olmadığını burada bir kez daha gördüm. Genç yapımcılara hiçbir yardımı esirgemeyen bu ustalar, yeri geldiğinde bizi bilgilendiren, yapımlarımızda bir hata varsa bunu düzelten ve yol gösteren deniz fenerleri oldular. Konservatuarda okuduğum dönem dahil olmak üzere, klasik müzik tarihinin en önemli bilgilerini, Radyo-3'e hazırladığım programlarda öğrendim desem yanlış olmaz herhalde.
Yapımcılıktan tonmaysterliğe geçişim ise yine Bir Konser programı sayesinde olmuştur. Her hafta hazırladığım programı kaydeden tonmayster ağabeylerim, "senin teknik konulara ilgin var, neden tonmayster olmayı düşünmüyorsun?" diye sormaları üzerine giriştiğim tonmaysterliğin 21. yılının bitmiş olması ise ayrı bir konu.
Bu nedenle, Bir Konser programının hayatımı değiştirecek ve bana yeni bir yol açacağını 1993 yılında söylemiş olsalardı, sanırım buna pek inanmazdım. Dün gece sahnede verilen plaketi almadan önce söylediğim "Tanrıyı güldürmek isterseniz, gelecek planlarınızdan bahsedin" sözü buna istinadendi. İDSO ve TRT İstanbul Radyosu'nun bu 40 yıllık işbirliği, İstanbul Radyosu Müdürü Sayın Dr. Kenan Bölükbaş, Çoksesli Müzikler Müdürü Gülruy Köşker ve İDSO müdürü Sezai Kocabıyık'ın plaketlerini alması ile kutlanmış oldu.
KLASİK VE CAZI BULUŞTURAN KONSER.
İDSO bu hafta konser temasını 14 Şubat Sevgililer Günü nedeni ile "Sevgililer Günü Konseri" olarak seçmişti. Orkestrayı ilk yarıda Murat Cem Orhan yönetti ve orkestra, Çaykovski'nin Op.71, Fındıkkıran Bale Süitinden "Çiçeklerin Valsi" ile Romeo-Jülyet Fantezi Uvertürünü seslendirdi.
Murat Cem Orhan, 1981 yılında İzmir'de dünyaya gelmiş. 9 Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuarı Şan bölümünü bitirdikten sonra İzmir Devlet Operası'nda görev alan sanatçı, 2004 yılında da İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı'nda Prof. Güzin Gürel ile master yapmış. Opera dışında, bestecilik ve şefliğe de ilgi duyan Orhan, 2012 yılında Antonio Pirolli ile şeflik çalışmaya başlamış. Murat Cem Orhan çalışmalarını orkestra şefi olarak sürdürüyor.
Dün gece seslendirilen iki Çaykovski'de de, Murat Cem Orhan'ın orkestra ile iyi bir prova süreci geçirdiğini söyleyebilirim. Özellikle yaylı grubunun birlikteliği, bu hafta çok iyi tınladı. Tehlikeli korno ve fagot soloları ise hatasız seslendirildi.
Efsanevi aşk hikayesi Romeo ve Jülyet, tarih boyunca edebiyattan, müziğe, tiyatrodan sinemaya kadar bir çok sanatçıya esin kaynağı olmuştur. Dramatik aşk hikayesinin müzikteki en önemli yansıması ise kuşkusuz Çaykovski'nin Fantezi Uvertürüdür. İDSO'nun yaylı grubu, eserin birliktelik gerektiren hızlı bölümlerinde bu hafta neredeyse kusursuzdu.
CAZIN GENÇ VE YETENEKLİ SOLİSTİ.
Cuma gecesi gerçekleşen konserin ikinci yarısı ise hem içeriği hem de solisti ile sevgililer günü konserine yakışan bir yapıdaydı. İDSO ile birlikte sahneye gelen İHMCO, Kamil Özler yönetiminde birbirinden güzel düzenlemeleri seslendirdi. Bu arada caz orkestrası ve senfoni orkestrası için tüm düzenlemelerin de Kamil Özler tarafından yapıldığını da belirteyim.
İDSO ve İHMCO bu güzel düzenlemelerde caz müziğinin genç ve yetenekli sesi Evrim Özşuca’ya eşlik etti. 2005 yılında Nardis Caz Klübünün düzenlediği yarışmayı kazanarak Estonya’yadaki yarışmaya katılma hakkını elde eden Özşuca, buradaki yarışmada da hem halk hem de büyük jüri ödülünü kazanmış.
Konserde seslendirdiği parçalardaki yorumu ve sahneyi kullanma becerisi ile göz dolduran Evrim Özşuca, zaman zaman yorumundaki tınıyla bana Nükhet Ruacan’ı anımsattı. Çok erken kaybettiğimiz Nükhet ablamız eğer bu konseri dinleyebilseydi, sanırım o da aynı keyfi alırdı.
Cuma gecesi gerçekleşen bu konserden sonra şunu bir kez daha gördük ki, dünya standartlarında bir caz orkestrasına sahip olan TRT kurumu, kadrosuna kattığı genç sanatçılarla, gelecekte çok önemli konserlere imza atmaya devam edecek gibi görünüyor. Özellikle İDSO ile işbirliğine devam ederlerse, tıpkı yeni yıl konserleri gibi sevgililer günü konserini geleneksel hale getirebilirler. Kaldı ki dinleyici bu işbirliğinin devamını beklediğini coşkulu alkışları ile gösterdi.
Gelecek hafta bulununcaya kadar herkese sanat dolu günler diliyorum.
MEHMET SUNGUR
17 Şubat 2018