2017 yılının bitmesine az bir süre kala, umutlarımızı 2018’e bırakıp güzel günleri hayal etmeye başladık bile. İmkan bulabilen şanslı kişilerden biri olarak yılın son günlerini aile buluşmasına ayırmak üzere İstanbul dışında olduğum için, bu hafta yazımda İDSO konseri olamıyor maalesef. Bunun yerine yılın son yazısını biraz dertleşmeye ayırmak istiyorum.
Malumunuz, bu yılın son aylarında 2008 yılından beri ne olacağı tartışılıp duran Atatürk Kültür Merkezi’nin akıbeti nihayete erdi ve açıklanan proje ile birlikte AKM’nin planlanan şekli kamuoyuna sunuldu. Tartışmalar süredursun, bana göre hiçbir şey yapılmaması yerine böyle bir projenin yapılması kötünün iyisidir. Tabii proje açıklansa da, AKM’nin içinde yer alan kurumlar bu yeni binaya (Devlet Tiyatrosu, Devlet Opera ve Balesi, İstanbul Senfoni Orkestrası) geri dönecekler mi bilmiyorum. Bu konuda kesin bilgiye ulaşamadım, ulaşan varsa benimle paylaşırsa sevinirim.
AKM’nin kapatılmasıyla birlikte adeta sokağa atılan, nerede konser, etkinlik yaparsanız yapın mantığı ile kalakalan kurumlar, doğal olarak başlarının çaresine bakmak durumunda kaldılar. İDSO ile yıllarımızı paylaştığımız için onların durumu üzerinden gidersem, Üsküdar’da bulunan eski TEKEL binası içinde kendine Devlet Tiyatrosu ile yer bulan orkestra, provalarını burada yapmaya başlamıştı. Daha önceki yazılarımda da değindiğim gibi, orkestralar provalarını elbet uygun olan yerlerde yapabilirler, ancak provaların normal olarak konser verilecek sahnede yapılması gerekir. Çünkü orkestra, şef ve solist akustik olarak konser vereceği ortamı bilmek, buna göre bir duyum sağlamak ister. Konser mekanında yapılacak bir tek genel provanın yukarıda saydığım şeyleri sağlaması pek mümkün olmaz. Yeni AKM binasının projesi herhalde sanatçıların tüm ihtiyaçları düşünülerek inşaa edilecektir diye umuyorum.
İDSO’NUN 2017 KARNESİ.
Orkestranın bu yıl verdiği konserler, geçen yıla oranla daha odaklanmış görünümdeydi. Orkestra yönetimi bu yıl da tercihini genelde çalışmayı sevdiği şeflerden yana kullanmış. Bana göre iyi bir durum, her hafta değişik bir şefle çalışacaksanız en azından tanıdığınız şefler olması evladır. 2017-18 konser sezonunun ilk yarısında dinlediğimiz solistlerden daha önce dinlediklerimiz bizi şaşırtmazken (iyi anlamda) ilk defa dinlediğimiz solistlerin kalitesi de geçen yıla göre daha iyi durumdaydı.
Orkestra bu yıl tarihinde bir ilk gerçekleştirerek Güney Amerika’da kısa bir turne yaptı. Şef Milan Turkovic yönetiminde kemancı Vadim Repin ve Rebekka Hartmann gibi usta iki isme eşlik eden orkestra, Brezilya, Peru, Arjantin ve Şili’de 6 konser verdi. Orkestranın tarihinde bir ilk olan bu turne, orkestra yönetiminin zorlu çabaları ile gerçekleştiği için kendilerini bu başarı için tebrik ediyorum. Yine de böylesine solistlerle yapılan bir turnenin neden kayıtları yapıl(a)madı sorusunu da sormamış olayım, zira orkestra kadrosunun tamamını maddi yetersizlikten götüremediklerini biliyorum. İşte bu durum bir tonmayster olarak beni çok üzüyor. Ülkemizin 2017’de yaşadığı ekonomik sıkıntıların bütçelere yansıması normal bir durum olmakla birlikte, adında “Devlet” olan bir kurumun bu tip büyük bir kültür çıkartmasını destekleyecek kurum ve kuruluş bulmak zorunda bırakılmadan, Devlet tarafından desteklenmesi ve bu işin de kısıntıya gidilmeden yapılması gerekirdi. Böyle bir konser turnesi yapıldıktan sonra bunun albümleştirilmesi ve DVD yapılarak Kültür Bakanlığı’nın başarılı bir işi olarak sunulması gerektiğinden bahsetmiyorum bile.
2017 kaybettiğimiz değerli insanlarla da çok iyi bir yıl olarak hatırlanmayacak. İDSO’nun en acı günü kuşkusuz, orkestranın viyola grubu üyesi Hakkı Çakar’ı yitirdiği gün oldu. Konsere çıkmadan hemen önce benimle mutlaka şakalaşan Hakkı ağabeyin yokluğu, her zaman hissedeceğim bir durum maalesef...
ARŞİV HAFIZADIR.
İDSO ve TRT uzun süredir işbirliği içinde olan iki Devlet kurumu. Bu işbirliği sayesinde yayınlanan Bir Konser programları da (Çarşamba günleri İDSO, Cuma günleri de canlı olarak CSO) yıllardır bu iki orkestraya hem yayıncılık anlamında hem de yapılan kayıtların orkestraların arşivlerine yaptığı katkı anlamında büyük önemi var. Bu yıl kesin olmamakla birlikte İZDSO’nun kayıtları da yayınlanabilir, umuyorum İzmir’deki yapımcı ve tonmayster arkadaşlarım bu konuda bana iyi haberleri vereceklerdir.
Yıllar içinde gelişen teknoloji ile birlikte arşivleme teknikleri de gelişti ve artık yapılan kayıtları bozulmadan saklama imkanına sahip olduk. Makara bant teknolojisini sonundan yakalayan biri olarak, o dönemde çektiğimiz sıkıntılar şimdi komik gelse de, o günler için başlı başına bir dertti. Öncelikle, konserlere koltuğumuzun altında yedek bantlar da dahil olmak üzere, bir kaç kilo tutan makara bantlarla gitmek, her konser için kullanılmamış makara bant bulmaya çalışmak (maalesef TRT kurumu bile olsanız ithalatı sıkıntılı materyal olduğu için) daha sonra kaydedilen bantları uygun ortamda saklamak hep bir dertti bizim için. Bunların kopyaları çıkarılsa bile, her yerde bunu çalacak alet olmadığından, uygun ortamda saklamazsanız (rutubet dengesi, ısı ve benzeri etkenler) makaralar birbirine yapışıp çalınmaz hale geldiğinden, teyp kasetlerine aktarsanız kalitesi oldukça düşeceğinden arşivlemek her zaman sıkıntıydı.
Neyse ki dijital çağla birlikte arşivleme konusu artık sorun olmaktan çıktı. Hard disklere yapılan kayıtlar sayesinde hem yüksek kalite kayıt yapma imkanına hem de bu kayıtları görece olarak sonsuza kadar saklama imkanına kavuştuk. Ayrıca bu kayıtları solistlere, şeflere ve orkestraya bir “tık” ile nerede olurlarsa olsunlar ulaştırabiliyoruz.
DİNLEYİCİNİN ÖNEMİ.
Bu yılın son yazısında dinleyici için de yer ayırdım. Geçen yıla oranla dinleyicinin konserlere olan ilgisi fazlalaştı. İDSO sonuç olarak kar amacı güden bir kurum değil ama dinleyicisi az olan bir orkestranın da ne kadar verimli olacağı tartışılır. Bu nedenle orkestra sahneye çıktığında orada olan dinleyici ne kadar fazlaysa yapılan işin kalitesinin de o kadar artacağı malum. Sanatla uğraşan insanlar, yaptıkları işin izleyiciye/dinleyiciye ulaşmasını isterler doğal olarak. Yani sanat, sanatçılar ve sanat kurumları siz olmazsanız olmazlar, olamazlar.
2018’de ekonomi ne olur bilemem ama harcamalarınızı sanattan keserseniz geleceği olmayan bir ülke olacağımızı biliyorum. Düşünmeye, sorgulamaya ve daha iyisine ulaşmaya çalışmak ister inanın ister inanmayın sanatla mümkündür, çünkü sanat bunları amaçlar. Bunlar olmadan da gelişmiş toplum olmaktan söz edemeyiz.
Gelecek yılın bu yılınızdan daha iyi olması dileği ile gelecek haftaya kadar sanat dolu günleriniz olsun. İyi yıllar.