İDSO'nun 20 Ocak 2017 Cuma akşamı Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı'nda verdiği konserini geçen hafta olduğu gibi İsrailli şef Lior Shambadal yönetti. İzlandalı kemancı Judith Ingolfsson konsere solist olarak katıldı ve Ludwig Van Beethoven'in Op.61 Re Majör Keman Konçertonu seslendirdi. Programda ayrıca Johannes Brahms'ın Op.73, 2 numaralı Re Majör Senfonisi yer alıyordu. Başkemancı koltuğunda Ayşe Özbekligil vardı.
Orkestrayı Lior Shambadal'ın bu hafta da yönetmesine gerçekten sevindim. Geçtiğimiz hafta orkestranın oturuş düzeninde radikal değişiklik yapan Shambadal, bu hafta da aynı radikal düzenine devam etti. Bu hafta birinci kemanlar yerlerinde dururken karşılarında viyolalar vardı. Birinci kemanının yanında ikinci kemanlar ve viyolonseller bulunurken, kontrbaslar da viyolalarla komşu oldu.
Bu oturuş düzenini orkestra benimser mi bilmiyorum ancak salona ve mikrofonlarıma yansıyan sesin çok tatminkar olduğunu söyleyebilirim. Umuyorum bundan sonra oturuş düzenini bu şekilde korurlar.
Bu hafta İDSO Kuzeyden gelen bir soliste ev sahipliği yaptı. İzlandalı bir baba ve İsviçreli bir annenin çocuğu olarak dünyaya gelen Judith Ingolfsson, keman çalışmalarına henüz üç yaşındayken başlamış. Beş yaşında ilk konserini İzlanda Ulusal Televizyonu'nda İzlanda Senfoni Orkestrası ile vermiş ve bir kaç hafta sonra da bu orkestra ile radyo kaydı gerçekleştirmiş. 1980 yılında Amerika Birleşik Devletleri'ne göç eden Ingolfsson ailesinin bu yetenekli kızı, 14 yaşındayken Curtis Müzik Enstitüsü'ne kabul edilmiş ve burada Jascha Brodsky ile çalışmaya başlamış. 1998 yılında Indianapolis Uluslararası Keman Yarışması'da kazandığı altın madalya ile profesyonel kariyerine başlamış.
Konser öncesi kuliste rastladığım Ingolfsson, bana gerçekten pozitif bir imaj verdi. Gülümseyen yüzü ile Kuzey'in soğuk havasını hissetmeyeceğimizin işaretini verdi sanki...
Beethoven'in Re Majör Keman konçertosu İDSO'nun uzun süredir yıllık programında yer almıyordu, en azından 4-5 yıldır diyebiliriz. Bu nedenle bugün programda Beethoven'in oluşu kayıt öncesi keyfimi yerine getirdi.
KATIKSIZ BEETHOVEN
On üç yaşından bu yana tanıdığı, yetenekli kemancı ve Theater an der Wien'in şefi ve başkemancısı olan Franz Clement'in isteği üzerine konçertoyu besteleyen Beethoven, eseri 1806 yılında tamamlamış. Hatta bir rivayete göre konserden iki gün önce tamamlandığı öne sürülen eseri, Clement prova yapmadan çalmak zorunda kaldığı ve kadansı da doğaçlama yaptığı öne sürülmüştür.
Açıkcası üç büyüklerden biri olan Beethoven'in bu eseri yapı olarak klasik Beethoven eserlerinden biraz daha farklı gelir bana. Piyano konçertolarını düşünürsek keman konçertosu sanki Beethoven'in kendine biraz dışarıdan baktığı devrimsel eserlerinden biridir. Timpani solo ile başlayan başka bir esere o dönemde rastlanmayacağı gibi “şeytan aralığı” olarak tabir edilen artmış dörtlü aralığını yine o dönemde kullanmak bile eserin ne kadar çağ ötesinde olduğunu gösterir.
Ingolfsson sahneye çıktığı andan itibaren konçertoya ne kadar hakim olduğunu dinleyiciye hissettirdi. Teknik zorlukları sakinlikle karşılayıp, kemanı sanki üçüncü bir koluymuş gibi kullanan sanatçı, hem teknik hem de yorumsal anlamda aldığı ödüllerin boşuna olmadığını da ispatladı.
Yaylı çalgı çalanların çoğunlukla sıkıntı yaşadığı oktav sesleri neredeyse yüzde doksan sekiz doğrulukla çalan Ingolfsson, benim ve İstanbul dinleyicisinin uzun zamandır hasret kaldığı solistlerden biri oldu. Gereksiz vibrato ile Beethoven'i sulandırmayan sanatçı, konçertonun sonunda gelen yoğun alkışa Johann Sebastien Bach'ın Re minör Saraband'ı ile karşılık verdi. Beethoven'deki sadeliği Bach'ta da duyduktan sonra kesinlikle sadeliğin kutsanma olduğuna inancım arttı.
BABASINI GEÇMEYE ÇALIŞAN OĞUL.
Konserin ikinci yarısında İDSO, Johannes Brahms'ın Op. 73, 2 numaralı Re Majör Senfonisini seslendirdi.
Eserin bestelenmesi aşamasında ilginç bir not var ki, bana "Babasını geçmeye çalışan oğul" başlığını yazdırdı. Brahms'ın ilk senfonisini 21 yılda besteleyip bir de uzun süre seslendirilmesi için beklediğini düşünürsek, sadece bir kaç ay sonra gelen bu ikinci senfoni hep gölgesinde kalmaktan korktuğu Beethoven'in izinden giden Brahms için bir rahatlık ve başarmışlık göstergesi olmuştur diye düşünüyorum.
Zor bir işin ardından (1. Senfoni) Avusturya Alplerinde geçirdiği yaz tatilinin ürünü olan 2. Senfoni gerçekten de dinleyenlerin aklına bunun bir Pastoral senfoni çağrışımı yapması boşuna değil. Özellikle üçüncü bölümde bu Pastoral tınılar fazlasıyla duyuluyor.
İDSO bu hafta hem konçerto eşliğinde hem de senfonide neredeyse hatasız iş yaptı diyebilirim. Bunda en büyük katkı kuşkusuz şef Lior Shambadal'ın tabii ki. Gerek orkestranın oturuşunu değiştirmesi, gerekse yorumu ile orkestranın hakimi olduğunu göstermiş oldu. Bu hafta nefesli grubunu geçen haftaya göre daha başarılı buldum. En azından Schubert maratonunun sonunda düşen performans bu hafta Brahms'ta başımıza gelmedi. Demek ki zorlayıcı eserlerin programlarda artması gerekiyormuş bunu anladık.
SONUNDA DİNLEYİCİ BİLE İSYAN ETTİ
Caddebostan dinleyicisinin sabrı ne yazık ki bu hafta Lütfi Kırdar dinleyicisinde yoktu ki her bölüm arasında gelen ofsayt alkışlar konsantrasyonun uçup gitmesine neden oldu. Hatta sebebi bu alkışlar mıdır bilmiyorum ama bir dinleyicinin bağırarak protesto etmesi sanırım bu nedenleydi.
Bu isyan konserin havasını Kuzeye çevirse de bu hafta hem solist hem de program bana göre fazlasıyla doyurucuydu. Gelecek hafta orkestra maalesef Haliç Kongre Merkezi'nde olacak. Göçebeliğin son noktasında kendilerini yalnız bırakmayacağınızı umuyorum.
Herkese sanat dolu bir hafta diliyorum.
Mehmet Sungur
20 Ocak 2017