İDSO'nun 24 Şubat Cuma akşamı Fulya Sanat Merkezi'nde verdiği konserini Fransız şef ve piyanist Jean Bernard Pommier yönetti. Konserin aynı zamanda solisti de olan Pommier, konserde Ludwig van Beethoven'in Op.15, 1 numaralı Do Majör Piyano konçertosunu seslendirdi. Programda ayrıca bestecinin Op.43 Prometheus'un Yaratıkları başlıklı bale uvertürü ve Op.67, 5 numaralı Do minör Senfonisi yer alıyordu. Başkemancı koltuğunda bu hafta Özgecan Günöz Kızılay vardı.
BU HAFTANIN BAŞLIĞI.
Bu hafta İDSO programının tamamını Beethoven'e ayırınca bu durum bende ister istemez Beethoven üzerine çekilmiş en güzel filmlerden biri olan Immortal Beloved - Ölümsüz Sevgili'nin başlığını çağrıştırdı. Başarılı aktör Garry Oldman'ın Beethoven'i canlandırdığı filmde hem Beethoven'in yaşamı hem de bugüne kadar bir muamma olarak kalmış aşkı anlatılmıştır.
Söz konusu Beethoven olunca müzik başka anlamlar taşımaya başlıyor bana göre. Bir dönemin sonunu ve başka bir dönemin başlangıcını bulabildiğimiz Beethoven'in eserleri her biri ayrı hikayeye ve ayrı dönemsel olaylara taşıyor bizi. Fransız Devrimi gibi dünyanın kaderini değiştiren bir olayı yaşamış olmasından tutun da, Mozart - Goethe ve Napoleon gibi isimlerle kesişen hayatını ve en önemlisi giderek sağırlaşmasına rağmen doğaüstü bir yetenekle yazdığı eserleri düşündüğümüzde Beethoven'e asla "sadece besteci" gözü ile bakmamız mümkün bile değildir. Bu nedenle kayıtlarımda Beethoven her zaman ayrıcalıklı bir yer almaktadır.
UVERTÜR.
Şef Jean Bernard Pommier'in kariyerine baktığımızda müziğin duayenleri ile çalıştığını görüyoruz. Dört yaşındayken başladığı piyano eğitimine Paris Konservatuarında devam eden sanatçı 1960 yılında Berlin'de ve 1961 yılında Paris'te gerçekleştirilen yarışmalarda kazandığı ödüller sayesinde tanınmaya başlamış. 1962 yılında Moskova Çaykovski Yarışmasında finalist olması ve buradan 1. Mansiyonla ayrılması onu uluslararası platforma taşımış. Herbert von Karajan, Bernard Haitink, Pierre Boulez, Riccardo Muti, Kurt Masur, Zubin Mehta ve Daniel Barenboim gibi çok önemli şeflerle konser veren sanatçı aynı zamanda orkestra şefi olarak San Fransisco, Paris Orkestrası, Fransa Radyo Filarmoni, Kraliyet Filarmoni, Salzburg Mozarteum Orkestrası gibi orkestraları yönetmiş. Oda müziği çalışmaları da yapan Pommier, bu alanda da Isaac Stein, Itzhak Perlman, Jean-Pierre Rampal gibi ünlü müzisyenlerle konser vermiş.
Prometheus'un Yaratıkları Uvertürü ile konsere başlayan İDSO, genel olarak eseri hatasız seslendirdi. İlk başta birinci kemanlarda biraz erkencilik olmasaydı daha iyi tınlayacaktı. Beethoven'in tek bale eseri olan iki perdelik Prometheus'un Yaratıkları İtalyan balet ve koreograf Svatore Vigano'nun siparişi üzerine üzerine yazılmış. İlk olarak 1801 yılının Mart ayında Burgtheather'de sahnelenmiş.
ŞEFLİK-SOLİSTLİK.
Konserin ikinci eseri olan Do Majör 1. Konçerto Beethoven'in yetenekli öğrencisi Kontes Anna Luise Barbara von Keglevics'e ithaf ettiği aslında birinci olmayan ancak yayıncı tarafından bir numaraya alınmış bir eserdir. Konçerto ilk olarak 1789 yılının Ekim ayında Prag'da kendisi tarafından seslendirilmiştir.
Jean Bernard Pommier'yi ilk defa dinlediğim için genel Beethoven yorumunu ilginç buldum diyebilirim. Alıştığımız sert Beethoven yorumu yerine daha sıcak ve tuşe olarak daha yumuşak bir Beethoven vardı. Akıcı bir yorum olmakla birlikte yine de solist-orkestra uyumu zaman zaman sekteye uğradı gibi duyuldu. Birinci bölümü biraz tanışma olarak düşünürsek Pommier'nin yorumculuğu bana göre ikinci ve üçüncü bölümlerde ortaya çıktı.
Aynı zamanda şef olarak da sahnede olan Pommier, orkestrayı rahat idare edebilmek adına sahneye dik olarak yerleşmiş ve kapağı çıkarılmış piyano ile çaldı. Akustik olarak salona nasıl yansıdı bilmiyorum ancak bir tonmaysteri olarak kapağı çıkarılmış piyano ile kayıt yapmayı pek sevdiğimi söyleyemem. Bir süs unsuru olmayan kapak, özellikle kuyruklu piyanolar için akustiğin olmazsa olmazıdır ve duymayı beklediğimiz tonun en önemli unsurlarından biridir. Bugün kayda yansıyan, orta sesleri yüksek ve çok dolgun olmayan bir piyano tınısıydı.
KADER KAPIYI BÖYLE ÇALAR.
Konserin ikinci yarısında Beethoven'in 5. Senfonisi seslendirildi. Akşam üzeri yapılan genel prova sırasında dinlediğim senfoni bana konser için heyecan verdi. Pommier'nin yönetiş biçimi ve orkestraya hakimiyeti gerçekten iyi görünüyordu. Özellikle nüanslar ve küçük ağırlaşmalarla senfoniye kendi dokunuşlarını yaptığı görülmekteydi.
5. Senfoni için çeşitli hikayeler anlatılmıştır. Bunlardan biri ne kadar doğrudur bilmiyorum ancak Beethoven'in en sıkışık durumda olduğu bir günün gecesinde kapısı çalınır (meşhur ta-ta-TA) ve kapıyı açar. Gelen kişi ona bir eser siparişinde bulunacak kişi ya da onun mesajını ulaştıran bir uşaktır. Emin olmamakla birlikte o meşhur girişin bir kapı çalınması olduğu ve Beethoven'in "Kader kapıyı böyle çalar" dediği bilinmektedir.
İşte o meşhur giriş maalesef konserde olmadı...
Birinci bölümün çeşitli yerlerinde duyduğum senkron hataları maalesef tam güzel giden bir arabanın zaman zaman bozuk yola rastlaması gibi his verdi. Bugün İDSO genel anlamda iyi bir konser çıkardı, genel olarak orkestranın son dönemlerde daha iyiye giden bir grafik çizdiği de aşikâr. Ancak bugün olan durum gibi dört dörtlük bir yorumu uzun zamandır duyamıyorum; mutlaka bir yerlerde ufak bir şey (ama önemli ufak bir şey) o noktaya bir çizik atıyor.
Bugün 5. Senfoni genel anlamda olması gereken havaya sahipti. Beethoven'in o kararlı, güçlü ve zaman zaman acı ifadesi Pommier tarafından orkestraya çok iyi yansıtılmıştı. Ancak dediğim gibi, gruplar arasındaki senkron kaçması, bir iki yerde nefesli grubunda entonasyon sorunu dört dörtlük bir yoruma ket vurdu.
Sonuç olarak, uzun bir aradan sonra Fulya Sanat Merkezi'nde dinleyicisi ile buluşan İDSO, hem solistin kalitesi hem de Beethoven'i iyi hazmetmiş bir orkestra düşünüşü ile mutlu eden bir konsere imza attı. Dinleyicinin ofsayt alkış yapmaması ayrı bir güzellikti, belirtmeden geçemeyeceğim.
İDSO gelecek hafta yine cezaya gidiyor, Haliç Kongre Merkezi'nde izlemenizi tavsiye edeceğim bir konser ve solist var. Naci Özgüç yönetimindeki orkestra ünlü viyolonselci Alexander Rudin ve ülkemizin önemli piyanistlerinden Gökhan Aybulus'a eşlik edecek.
Gelecek haftaya kadar sanat dolu günler diliyorum.
Mehmet Sungur
25 Şubat 2017