1968 yılıydı galiba. Bir temsil varmış; çok gülünüyormuş. Gittik. Devekuşu Kabare Tiyatrosu'nda: 'Astronot Niyazi'.
Gittiğimize gideceğimize bin pişman olduk. Çünkü çok fazlaydı... Yok olamaz; bu kadarı da fazla; hayatımda hiç gülmediğim kadar güldüm. Olamaz. Her şeyin fazlası zarar.
Bir grup arkadaştık. Antraktı (ara) zor ettik. Dışarı çıktığımızda içimizde biriken tüm gülme yükünü atabilmek için ayaklarımızı yere vura vura çığlık çığlığa gül Allah gül. Hoplayarak, zıplayarak. Bir sinir boşalması adeta. Tabii sonra hemen tuvalete koştuk ki tuh! Kuyruk var. Tabii bu kez başka türlü yerimizde zıplamaya başladık.
Zeki Alasya ile Metin Akpınar. İlk defa seyrettiğimiz ve bu temsille tanıdığımız sanatçılar oldu. Bir daha da hiç ayrılmadık; ömür boyu kah tiyatrolarda, kah televizyonlarda kah kasetlerde hep onlarla olduk.
Çalıştığım yerde bir ablamız vardı. Onların kasetlerini devamlı dinler dururdu. Masasının üzerinde bir mini kasetçalar vardı. Ezberlemişti. O söylüyor arkasından Metin ayni şeyleri söylüyor; gene ablamız söylüyor bu kez Zeki ayni şeyleri tekrarlıyordu. Bir ara acaba bu dialogları yazan bu ablamız mı yoksa Haldun Taner mi diye kuşkuya da düşmedik değil hani!
'Kendi karımla mı konuşuyorum?' diye telefonda karısına seslenen zengin çapkın maganda mesela. Mesela, mesela, biri bir yanlış yapsa ablamız hemen ses veriyordu, 'oradan öyle mi anlaşılıyor?'
Yani işte böyle. Zeki- Metin ikilisi dünyamıza bir girdiler pir girdiler.
Vefat etmiş.
Alasya'nın yokluğu ile bir devrin daha kapandığını acı acı hissettik. Belleklerimiz kazınıyor. Birer birer yıkılan güzelim tarihi binalar, çocukluğumuzun geçtiği masal diyarları. Tıpkı Ortadoğu'daki talan gibi; müzeler, kütüphaneler, anıtlar; kadim izler yok ediliyor. Yıldız savaşları devam mı ediyor?
Bir büyük 'üst akıl' İslamın içini boşaltmakla mı meşgul? Dinin sadece şeklini alıp özünden soyutlamak. Ahlakı övüp ahlaklı olmamak örneğin. İlaveten şu Ortadoğu vahşetleri...
Türk örf ve adetlerine uymuyor gerekçesiyle bazı sanat etkinlikleri kaldırılıyor. Ölünün arkasından kötü konuşmak Türk örf ve adetlerinde var mıdır? Dinde var mıdır?
Seçim sathı mailindeyiz diye Alasya'nın vefatı dahi dolaylı olarak siyasi bir malzeme oldu çıktı. Masonmuş. Masonlar kendilerini herkesten üstün görürlermiş. Yani, 'bunlar böyle işte, halk düşmanları' demek istiyorlar. Masonlar, aydınlar, solcular, sol tandanslılar, laikler, ateistler... İşte biz sizi aşağı gören bunlara karşıyız ey halkımız, demek istiyorlar.
'Alasya'nın cenazesi camiden kaldırılır mıymış?'... Benim bildiğim masonlar prensip olarak deizme yakındır. Ateistleri localarına kabul etmezler. Tabii tarihin derinliklerine, efsanelerine kadar gidecek olursak masonluk Hazreti Süleyman'ın tapınak inşası olayına kadar gider.
Müslüman doğan herkesin cenazesi, kendisi aksine vasiyet etmedikçe, camiden kaldırılır. Nokta.
Dinlerin, filozofilerin hepsinin hedefi nefsi yenmektir. Nefis, 'ben' demektir. 'Ben'i kaldırıp 'öz'e dönmek... Dinleri, filozofileri sadece şeklen uygulamak nefsi besler, 'öz'den uzaklaştırır. Yani olaya şeytan karışır.
Metin Akpınar'a uzun ömürler dilerim.
Zeki Alasya'ya hakkımız :
'Helal Olsun!'
monad balkan, 11 mayıs 2015 ankara