1) Ahmet Hıdır
resim ve seramik sergisi
16-28 eylül 2014
dibeklihan
(0532-5277649 ortakent yakaköy bodrum)
Ahmet Hıdır, Bodrum'a yerleşmiş sanatçılardan; Bodrumart Derneği üyesi. Dibeklihan'da açtığı resim ve seramik sergisine gittik. Sergi, Yıldız Kenter salonlarında yer alıyor. Yıldız Kenter hemen bütün Türkiye'nin sevip saydığı bir tiyatro sanatçısı. Onu anmak ne güzel. Ruhunun gezindiği galeride sergilenen eserler eminim onun manevi katkısıyla daha bir sanat oluyorlar.
Sergi açılışında Sanatçının seramik hocalığını yapmış ülkemiz seramik dünyası duayenlerinden Ayfer Karamani de hazırdı.
Ahmet Hıdır, sergisinin adını 'parçalı bulutlu' koymuş. Yani 'müphem' (flu)...
İnsancıklar... Ön yargılarla, şartlanmışlıklarla, ev, aile, din, mahalle baskılarıyla her yönden sımsıkı sımısıkı sarılmış, bağlanmış, özgür olmayan, kendine yabancılaşmış insancıklar... Serginin teması bu.
Peki insanlar farkındalık içerisindeler mi? Kendi kendilerini, özlerini tanıyorlar mı? Hayır. Görünmez zincirlerle bağlı, kıskıvrak yakalanan bir vahşi hayvanın kafese kapatılmış olması gibi bir yaşam içerisinde debelenip duruyorlar. Kendi kendileriyle, birbirleriyle kavgalılar. Davaları var. Davaları nedir onu da bilmiyorlar.
Ürünleriyle değil kendileriyle övünmek istiyorlar. Ürünleri kimliklerinin bir parçası.
Kozmos bir bilgisayar oyunu kurmuş, oyun tiryakisi bir çocuk misali eğlenip duruyor.Elinin altında Iphone (ya da I pad) her gittiği yerde eli ve gözü orada.Tüm yaratıklar bu oyunun aktörleri. Kendilerine verilen rolü kozmos kurulduğundan beri oynayıp duruyorlar. Herkes, herşey hep ayni şeyi yapıp duruyor; yiyorlar, ürüyorlar, doğuyor, ölüyorlar. Değişen hiçbir şey yok. Robotlar kendilerini sahici sanıp bir de kendileri robotlar yapıyorlar. Akıllı telefonlar, akıllı binalar... gibi.
Kozmos eğleniyor. Her yaratık yaşamda kalma savaşımı vermek üzere programlanmış. Birbirlerini yiyerek yaşamak zorundalar.
Tüm yaratıkların özü aslında kozmosun ta kendisi. Kendi yazdıkları oyunu oynuyorlar. Ne yazık ki bu oyunu kendilerinin yazdığını unutmuşlar. Bir üstün varlık kendilerini yarattı diye bütün sorumluluğu ona atıyorlar. Farkındalık bu işte. Kendinin ne olduğunu hatırlamak.
Hatırlamak ve oyunu bilerek, çocukların mahallede kendi aralarında anında ve spontane senaryolar üreterek oynadıkları gibi, güle oynaya oynamak. Bıkınca, doyunca yani ergen olunca bu oyunu oynamayı artık bırakmak ve bilgisayarın dışına kapağı atmak.
Sonrası? Sonrası ötevaroluş.....
Seramik heykeller ve resimler zincirleri içerisinde kıvranan insanlarla dolu. Sanatçının elinden çığlık gibi fırlayarak oluşmuş eserler.
2) Geçelim bir diğer etkinliğe:
Evet, ART 212 Sanat ve Kültür Platformu.
Tarih; 20 eylül cumartesi.
Bu galeri yeni açıldı. Dördüncü sergilerini yapıyorlar. Geçen yıl yapılan Avenue Bodrum adlı modern bir komplesin içerisinde bir sanat merkezi. Geniş, büyük, insana galeri zevkini doyum doyum veren bir mekan.
Ben bu kompleksin ayırdında değildim. Bir arkadaşım vasıtasıyla gittim; 'yav burası ne zaman yapılmış?' demekten kendimi alamadım. Bodrum'dayım, farkında olmadan yeni yeni yerler ortaya çıkıyor. Bir sene sonra filan 'Aaaa, bu da nereden çıktı?' diyorsun. Hayat hızlı, Bodrum ondan da hızlı. Hani Güney Amerika'da bir ülkede yerlilerin rehberliğinde ormanda yol alan kaşifler ara sıra mola veren yerlilere soruyorlarmış, 'Yav ne diye durdunuz?' Yerlilerden cevap, 'Vücudumuz ruhumuzdan hızlı gitti; ruhumuz geride kaldı; onu bekliyoruz.' Yani ruh ile bedenin hızını senkronize (eşzamanlı) kılıyorlar. Bodrum'da buna da imkan yok. Ruhlarımız çoook çok gerilerde kaldı. Bekleyemiyoruz. Tık nefes olduk.
Pek kadim dostlara da rastladık sergide. Sonra da Konacık'daki 'Kırçiçeği' lokantasında hep birlikte bir tatlanmaya uğradık.
Serginin adı, 'Cumhuriyet Dönemi Ressamları Sergisi'. Kimler yok ki. Bildiğimiz, sevdiğimiz, saydığımız ressamların tamamına yakını hep bir arada. Bir şölen. 100 tane büyük sanatçı. Cumhuriyeti kuran en değerli taşlardan. Cumhuriyet tüm branşların heyecanıyla, çabasıyla kişisel karşılıklar beklenmeden el emeği, göz nuruyla kuruldu. İşte bu büyüklerimiz de bu kahramanlardan. Kahramanı olmayan kuruluşlar kurumlaşamıyor. Çok şükür böyle kahramanlarımız var.
Bu değerli koleksiyon, Galerinin sahibi koleksiyoner Aydın Polatcan'dan. Küratör İlker Çalışkan'mış.
Bambaşka bir akşam yaşattılar. Eskilere gittiiiik geldik.
monad balkan, 20 eylül 2014 bodrum