Heykel sergisi, 'Özgürlük Rüzgarı'
1 Ağustos -15 eylül 2015
İSİS Sanat Galerisi, Atatürk Caddesi, Yalıkavak/Bodrum
0530 941 64 10; [email protected]
Ünlü 'Bodrum Özgürlüğü' söyleminden anladığımız, kanunsuz özgürlükler değil, ayıpsız özgürlükler. Önyargıların sıfırlandığı, toplum ve mahalle baskılarının mavi koyların koynunda yakamozlaştığı, engin hoşgörünün enginlere yelken açtığı bir gönül keyfi.
Bodrum'un rüzgarı meşhur. Ya kulaklarda patlıyor, ya boyun ve omuzlarda, kulunçlarda yahut yanaklarda şakaklarda. Felç bile yapabiliyor. Geçen yaz birçoklarımızın nedense hep sol kulağı arızalanmıştı. Kimi görsem sol kulağında bir pamuk. Neden sağ değil de sol? Bir türlü anlaşılamadı. Acaba araba kullanırken sol pencereden gelen rüzgar mı sebep oluyor? Yahut denizde yüzerken rüzgar genelde nedense sol yandan eserek kulağa mı çarpıyor bilmiyorum. Belki de mitolojide Siren adı verilen deniz kızlarının büyülü, kulağı sağır, insanı deli eden şarkılarını rüzgarların kulağımıza üfürmesinden mi olmuştuk böyle? Neyse bu yaz Siren kızlarına rastlamadık.
Hem özgürlük, hem rüzgar... Bodrum'da açılan bir sergiye en iyi gidecek isim olmuş 'Özgürlük Rüzgarı'.
Birkaç kez elektrikler kesildi. Yaşamımda ilk kez bir sergi açılışında böyle bir şeyle karşılaştım. Mutlu oldum; sıradışı bir olaydı. Mumlar yakıldı. Loş ve hoş.
Yaşama anlam katan öğelerin başında sıradışılık geliyor. Sıradışı demek heyecan demek, anlam demek. Elektriklerin kesilmesi de serginin özgürlüğüne özgürlük kattı; her sergi başladığı gibi bitecek değil ya... Bu da beklenmedik bir olaydı. Sanat da ne kadar sıradışı olursa o kadar sanat oluyor.
Toplumların robotik olması istenir ki aman ha sıradışına çıkmasınlar. Çünkü sıradışılığın kontrolü zordur. İşte bunun için otoriter rejimler ve inanç biçimleri sıradışılığa diğer bir deyişle hayata karşı amansız bir savaş verirler.
Arditti deyince yaşamımın çocukluk yıllarında piyano çalışırken 'Arditi'den Zeller'e Kadar' adlı ve popüler salon parçalarından seçmeleri kapsayan nota albümünü anımsamadan edemedim. Ama bu tek 't' harfiyle yazılan Arditi idi; Luigi Arditi; Sultan Abdülmecid zamanında İstanbul'a gelmiş ve Sultan için 'Inno Turco' adlı parçayı bestelemiş. Bu parça daha sonra Londra'yı ziyaret eden Abdülaziz'in huzurunda icra edilmiş.
Mozart'ın 'Türk Marşı'nı biliyoruz. Ayrıca Donizetti Paşa'nın İkinci Mahmut için 'Mahmudiye' ile Abdülmecit için bestelediği 'Mecidiye' marşları var. Donizetti, ilk Türk Bandosunu (Mızıkai Hümayun) kurmuş ve kendisine Paşa unvanı verilmiş.
Türkiye'nin Batılılaşma serüveni İkinci Mahmut'la başlıyor; Atatürk'le radikal bir şekilde son nokta konuyor. Karşıdevrimciler ta İkinci Mahmut öncesine dönmek istiyorlar. Kavga bu.
Biz gelelim heykel sergimize. Inno Turco, Mahmudiye, Mecidiye parçalarının yerine canlı canlı karşımızda 'Yahya Dai Quartet Caz' vardı. Caz müziği, parçaları iyi ve isabetli seçildiğinde sergilerde eserlere ayrı bir hava katıyor. Bu sefer de öyle oldu.
İSİS Sculpture & Design adlı sanat galerisinin sempatik ve sıcakkanlı sahibesi heykeltraş Ayşin Öztürk İşeri tüm zerafetiyle aramızda dolaşıyor. Bir ortam ziyafeti içerisinde buluşuyoruz tüm sanatseverler.
Heykeltraş Nadia Arditti'yle tanışıp bir özlü sohbete dalıyorum. İstanbul'da doğmuş; küçük yaşlarda İsviçre'ye yerleşmiş. Sekiz yıldır Çanakkale'de Asos'da yaşıyormuş. Oraları çok seviyor. Bodrum'a sergi için geldiğinde kalabalık, trafik, gürültü, hengâmeden ürkmüş kalmış. Eee eskiden Bodrum da âsude idi. Bodrum'dan Ankara'lara, İstanbul'lara döndüğümüzde şehir telaşesine uyum sağlamakta bizler de hayli zorluk çekerdik. Ah bu nostaljik duygular!
İSİS; Yalıkavak Palmarina karşısında bahçe içerisinde bir villada konuşlanmış. Zevkli bir dekorasyon kendisini derhal belli ediyor. Rahat atmosfer. İnsan kendini evinde hissediyor. Bir galeri için ne kadar önemli bir şey değil mi?
Heykeller zarif, ince bir zevkin ürünü. Hareketi de iyi yakalıyor. Özgürlüğü göklerde yakalayacakmış gibi maviye yükselmek isteyen figürler. Özgürlüğü sembolize eden kuşlarla oluşturulan kompozisyonlar.
Özgün, fantastik eserler. Hayâl dünyası geniş. Bir zihin ve ruh özgürlüğünün bronza karışmış hali. Otorite, hayâle de karşıdır. Hayâl kışkırtıcıdır; insanı maazallah yoldan çıkarır! Kadınlı, kızlı erkekli, elde kadehler... Caz müziği bir taraftan, affedersiniz (!) heykeller bir yandan, zaman zaman ruhlara serinlik katan kışkırtıcı hafif bir rüzgâr. Yoldan çıkarak ebedi özgürlüğün frekansına dalıyoruz. Keyif.
Nadia Arditti, bronzdan materyalini patinaladıktan (bakır pası) sonra mum eritme tekniğiyle dökerek heykellendiriyor. Sanatçının eserleri yurtdışında birçok özel koleksiyonları süslüyor. Çeşitli ülkelerde otuzbeş kişisel sergi açmış, yetmişe yakın karmalara katılmış. Türkiye, İngiltere ve ABD'de anıt heykelleri var. (www.nadiarditti.com).
İSİS'in anlamı:
Anunnakiler, bir diğer deyişle Nefilimler (Niburu planetinden gelenler-bugünkü adıyla 'PlanetX'-) dünyaya inmişler. Altın madeni çıkartmak için canlı robotlara gereksinmeleri olmuş. Uğraşmışlar, çabalamışlar ve sonunda insanı yaratmışlar. İlk insanı yaratmak için zigotlarını (döllenmiş yumurta) bu işlemde canla başla çalışan Ninmah'ın dölyatağına yerleştirmişler; ilk insan öyle ortaya çıkmış.
Anunnaki, Sümercede 'gökten yere inenler' anlamındaymış.
Ninmah tarih boyunca çeşitli kültürlerde adını değiştiregelmiş; İnanna, İştar, Venüs, Kibele (Anadolu'da), Afrodit, Astarte, İsis.. İsis'in kucağında Horus adlı bebek; bâkire Madonna'nın cinsellik dışı oluşturulan kucağındaki bebek. Çünkü Ninmah öyle doğurmuştu ilk insanı.
Konumuz İSİS. Mısır'ın İsis'i. Aşk, bereket tanrıçası, ayni zamanda savaş tanrıçası da olmuş. Anne ilahemiz. Özetle her şeyin, her niteliğin içerisinde birleştiği bir tek tanrıça. O artık göklerde yerini almış, ışıl ışıl parlayan bir yıldız; Sirius-A. Kainatın bir anlamda simgesi.
İSİS Sanat Galerisinin sahibesi Ayşın Öztürk İşeri, İSİS Heykel ve Tasarım Atölyesinin etkinliklerini de düzenliyor. Kurslar, workshop'lar, sergiler. Atölye, bünyesinde barındırdığı sanatçılarıyla birlikte pek çok uluslararası etkinliklerde yer almış, davetler almış, başarılar kazanmış.
İSİS, Ayşın Öztürk İşeri'ye çok sevdiği bir arkadaşının kendisine layık görüp taktığı isimmiş! Teşbihte hata olmaz. Yakışıyor!...
O da çok sevdiği atölye ve galerisine armağan etmiş bu kutsal ismi. İSİS!
monad balkan, 20 ağustos 2015 bodrum