İklim değişti, tamam biliyoruz. Ama bu kadarını da artık tahmin etmiyorduk. Uzmanlara göre yarı tropik iklimden tropik iklime geçiyormuşuz. Daha neler neler görecekmiş, yaşayacakmışız. Etraf selden sudan geçilmiyor. Ben ülkemizde hortumu ilk kez duyuyorum, bilmem yanlış mıyım? İstanbul’un Tuzla’sını adeta yıkıp geçmiş. Biz bu hortumları falan hep okyanus ötesi ülkelerde olur bilirdik. Ve nedense bu kasırgalara hep kadın isimleri verilir.
Adına filmler çevrilen, Pecos Bill ve Red Kit’le çizgi romanlara konu olan bir Calamity (Felaket) Jane vardı küçüklüğümün masal dünyalarında. Bir dişi felaket örneği daha, etiyle buduyla. Erkekler kadınlar hep korktular şu dünya kurulalı beri.
Bu sürprizleri seven sağnaklı günlerden etkinlikler de nasibini alıyor. Geçenlerde ODTÜ Vişnelikte Ayhan Sicimoğlu konser show’u olmuş. Sağnaktan, show bir saat ertelenmiş. Sonra millet yaş çimlere oturarak konseri izlemeye başlamış. Daha yarısına bile gelmeden Sicimoğlu ‘geliyor, geliyor’ demeye başlamış. Çoook ilerlerde şimşek sessizce çakıyormuş. Sonra sonra ‘Cachito’ parçasının ‘crecsendo’ suyla eşzamanlı bir biçimde sesini yükselte yükselte seyircinin üzerine öfkesini yağdırmış. Kaçan kaçana. Kapalı tesise mülteci akını başlamış.
Resim sergilerinin sezon sonuncularından biri de Bilkent Üniversitesi Kütüphane Sanat Galerisinde açıldı. (19 haziran-10 temmuz 2014). Sergi yerine varana dek yolda Calamity Jane’le uğraştım durdum. Allahtan Vişnelik gibi açıkhava etkinliği değildi.
İçeri girdiğimde Galeri’nin her şeyi Attila Güllüoğlu’nun sıcak ilgisi Calamity’i o anda unutturdu; başka bir frekansdaydım artık.
Sanatçı Fındıkoğlu’nu da tanımamama rağmen hemen seçtim. Rahat ve kendine güvenli bir duruş.
Çok sağlam bir ‘background’u var. Mimar Sinan’ı bitirmiş; Amerika’larda doktoralar, oraların üniversitelerinde hocalık, kürsü başkanlığı yapmış… Türk Kültür Vakfı tarafından’ En Başarılı Türk Ressamları’ listesine alınmış.
Resimler yağlıboya ve özel baskı. Doğanın rengarenk dünyasında sanatçının masalımsı ve coşkulu kurguları arasında yolculuk epey sürdü. Tabii kendine özgü bir dünyası ve tarzı var. Naif bir dünya. Lirik. Zaman zaman moderato, sonra andante, derken animato fakat amabile… Doğanın samimiyetle kendisini senfonik bir yaklaşımla ifade etme çabasını hissettim. Evet sade doğa değil hepimiz bir şekilde kendimizi ‘ben buradayım bakın’ diye ifade etmeye, göstermeye (manifest; tecelli), varlığımızı duyurmaya, perçinlemeye çalışmıyor muyuz?
Ama bence Varlık aşılması gereken bir şey. Duyuyorsa bunu doğaya da fısıldamak isterim.
Ahmet, Mehmet, Ayşe, Calamity Jane benim var olduğumu görecek de n’olacak? O zaman mı varlığımı hissedeceğim?
Wurst!...
Sanatçı çok tebrikler almıştır ama olsun ben de tebriklerimi sunayım.
monad balkan
20 haziran 2014 ankara