Geçen yüzyılın sonlarında ”zeytin ağacına-zeytine-zeytinyağına” ve AYVALIK’a ilişkin her şeye pür dikkat kesilişimin çok çok sonrasında keşfediyorum Mehmet Emin Erdoğdu’yu. 8-24 Ocak 2015 arasında Ankara’da NUROL Sanat Galerisi’nde “ZEYTİN AĞACINDAN KADINLAR YAPMAK” temalı bir sergiyi kapanış gününde yakalayabiliyorum. Zeytin ağacına verilen türlü kadın biçimlerinin üzerine boyanan kadınlar ve onları tamamlayan desenler, son derece ilgimi çekiyor. Böylece yakın izlemeye alıyorum Erdoğdu’yu. Erdoğdu iki ay ertesinde 11-15 Mart 2015 arasında ArtAnkara 1. Çağdaş Sanat Fuarı’nda yine Nurol Sanat Galerisi standında, yine aynı kadınlarıyla yer alıyor. Ressamın uzun yıllar yaşadığı İstanbul ile Bodrum-Gümüşlük’ten artık bizim yöreye, Kazdağları’nın gözdelerinden Adatepe köyüne nakl-i mekân etmiş olduğunu öğrenince ilgim daha da artıyor ve 14 Temmuz 2015’de bu kez kızım ve damadımla birlikte atölyesini ziyaret etmek adeta kaçınılmazlaşıyor. O yaşanılası atmosferdeki atölyeyi kısacık da olsa hep birlikte soluyor, dolaşıyoruz. Erdoğdu o günlerde, hemen yakınlardaki Ayvalık Sergisi’ne yetiştirmeye çalıştığı tablolarına yoğunlaşmış durumda. Nitekim 3-18 Ağustos tarihleri arasında Ayvalık Belediyesi Orhan Peker Sanat Galerisi’nde “ZEYTİN AĞACINDAN KADINLAR” sergisini açıyor.
Mehmet Emin Erdoğdu, benim kendisini 24 Ocak 2015’de tanıdığım sergi sonrasından başlayarak günümüze ulaşana değin, Antalya’da-Bozcaaada’da-İzmir’de-Ayvalık’ta-Bodrum’da-1’nci,2’nci,3’ncü ArtAnkara Çağdaş Sanat Fuarları’nda tam 9 kez aynı temalı sergiler açıyor. 3-18 Ağustos 2017 arasında yine Ayvalık Belediyesi Orhan Peker Sanat Galerisi’nde açtığı son “ZEYTİN KADINLAR” sergisine yine 18 Ağustos’a rastlayan kapanış gününde ulaşabiliyorum ve sonunda ben de bir “zeytin kadın” edinebiliyorum.
1955’de Akşehir’de doğan Mehmet Emin Erdoğdu, Öğretmen Okulu’ndaki resim öğretmeni İsmet Şen’in yönlendirmesiyle resme başlar. Okulu bitirip iki yıl ilkokul öğretmenliği yaptıktan sonra girdiği İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ni 1983’de bitirir. Devrim Erbil, Bihrat Mavitan, Saim Bugay ile çalışır. İstanbul ve Gümüşlük yıllarında farklı malzemelerle “su sarnıçları-tekneler-balıklar-kuşlar-boğalar-kadınlar” resmeder. Kazdağları’na yerleştikten sonra ise , çok dayanıklı olan zeytin ağacının budanma sırasında ayrılan dallarını işleyip tuval gibi kullanarak “zeytin kadınlar” üzerinde yoğunlaşır. Tüm sergilerinde, bu tabloları için hiçbir zeytin ağacının kesilmediğini, ayrı bir çerçeve içinde özellikle vurgular.
Kendi ifadesine göre, zeytin ağacının dişiliğinden, doğurganlığından, anaçlığından, besleyiciliğinden ve cömertliğinden etkilenmiştir. Feryal Çeviköz’ün tanımlamasıyla Erdoğdu’nun çalışmaları, bir yandan zeytinlerimiz ve zeytinliklerimiz üzerinde son yıllarda artarak dolaşan karabulutlara dikkati çekmeye yöneliktir. Bir yandan da her türlü haksızlığa karşı direnen Anadolu Kadını’na saygının ifadesidir Zeytin Kadınlar.
Erdoğdu’nun zeytin kadınları, Bedri Rahmi’nin “öndeki zeytin ağaçlarının arkasında” duran “yar” gibi iki sıralı değildirler, yar ile zeytin ağacının meyveleri ve dalları iç içe geçmiştirler. Ve de Erdoğdu Nazım Hikmet’in dizelerindeki gibi “yaşamayı öylesine ciddiye alıyor” olmalı ki, “70’ine” epey kala “dikmese bile”, budadığı “ölmez zeytin ağaçları”nı resimlere çevirerek daha bir ölümsüzleştirmeyi sürdürmektedir.
SAVAŞ SÖNMEZ
AYVALIK – 25 Ağustos 2017