Kadıköy Belediyesi’nin Yeldeğirmeni Sanat Merkezi’nde, sanatçı ve sanatseverlerin ilgi ve bilgilerinin pekişmesi için klasik müzik konusunda eminerler düzenleniyor.
Önceki haftanın konuşmacılarından biri, İstanbul Devlet Opera ve Balesi koro sanatçılarından Niyazi Ölmez, bir süreden beri bu mekânda sürdürdüğü bilgilendirme toplantılarında bu kez Cumhuriyet Dönemindeki klasik müzik ve opera konularını değerlendirdi. Mustafa Kemal’in Sofya’da askeri ataşe olarak görev aldığı sırada Carmen operasını izleyip hayran kalışı, Cumhuriyet’in ilanından sonra Musiki Muallim Mektebi'nin açılışı, yetenekli gençlerin yurt dışına yollanması, Özsoy Operası, Halkevi opera çalışmaları, Ankara ve İstanbul’da operaların açılması ve takip eden süreçteki gelişmeleri örneklerle anlattı. İDOB koro sanatçısı mezzosoprano Pınar Çulha da konuyla ilintili olarak çeşitli operalardan aryalar söyledi.
Sıra İstanbul Şehir Operası’nın kuruluşunu anlatmaya gelince, programına konuk olarak davet ettiği, İstanbul Şehir Operası’nın yaşayan ve ilk temsili olan Puccini’nin Tosca operasında da görev almış olan koro sanatçısı Perihan Pamukbezci’yi sahneye davet etti. Pamukbezci, sırasıyla sahne, koro ve şan eğitimi aldıkları Opera Stüdyosu ile benzer diğer koro eğitimlerinin ardından, Aydın Gün, Muhsin Ertuğrul ve İstanbul Belediye Başkanı Kemal Aygün birlikteliği ile Şehir Operası’nın nasıl kurulduğu, sonrasında Kültür Sarayı açılışında tüm kadronun buraya taşınması, yangın, Maksim, Şan Sineması ve son olarak da AKM’nin açılması aşamalarında yaşanan gelişmeleri anlattı. Seminere katılanların sözlü sorularını da yanıtladı. Yine mezzosoprano Pınar Çulha’nın mini konseri ardından bu yararlı toplantı sona erdi.
Kasım ayının başka bir bilgilendirme toplantısı ise Serhan Bali ile piyanist Hakan Ali Toker’in sunduğu, ‘’Klasik Müzikte Doğaçlama’’ başlıklı seminerdi. Doğaçlama veya orijinal diliyle emprovizasyon konusunu kısaca şöyle açıklayabiliriz, ‘’zekanın müzikle birleşip, matematik ve teorik müzik bilgisiyle işlendiği solo atma biçimidir’’.
Teknik açıdan doğaçlama, bir parçanın melodisinden bir motif alınarak veya hiçbir motife benzetmeden tamamen eşlik partisindeki akorlara uygun olarak yapılabilir. Çeşitli müzik türlerindeki doğaçlamalar doğal olarak değişiklik gösterebilir. Seminerde, Rönesans müziğinden başlayarak, Bach ve kilise müziğinde doğaçlama geleneği, ardından Mozart ve Klasik Dönem’de kadans ve çeşitleme geleneği hakkında bilgiler verildi. Sonat röprizlerinden örnekler piyanist Hakan Ali Toker tarafından dinleyenlere icra edildi. Barok ve klasik dönemde doğaçlamaya verilen serbestlik, romantik dönemde biraz kısıtlamayla karşılaşmıştır. Doğaçlama geleneğinin sonunu hazırlayan bir doğaçlama ustası olan Beethoven, kendi eserlerinin doğaçlama olarak yorumlanmasına şiddetle karşı çıkmıştır. Bu arada Beethoven’ın notaya aldığı kadanslar hep onun bestelediği gibi yorumlanmıştır.
Serhan Bali ve piyanist Hakan Ali Toker, yaptıkları açıklamalarda, geçmişin virtüoz piyanistleri arasında doğaçlama yarışmaları yapıldığını da dinleyicilere örneklerle anlattılar. Chopin ve Liszt’ten parafrazlarından örnekler de verilerek, bu bestecilerin doğaçlamaya bakış açıları da anlatıldı.
20'nci yüzyılda gelindiğinde ise avangard doğaçlamanın nasıl yapıldığıyla ilgili, dileyicilerle uygulamalı anlatımlara gidildi. 20. yüzyılda, gelişen süreç içinde, besteci, icracı ayrımının derinleşmesi ve tek alanda uzmanlaşmanın doğaçlamayı zaman içinde yok ettiğine vurgu yapılarak, bestecilerden doğaçlamaya önem verilmesi istendi. Son olarak da klasik müzikte doğaçlama geleneğinin son temsilcileri olarak, Emilio Molina, Robert Levin, Fazıl Say, Gabriela Montero, Hakan A. Toker gibi yorumcuların adları dinleyicilere anlatıldı.
Konuşmalar tamamlandıktan sonra ise dinleyenlerin, doğaçlama konusunda merak ettikleri sorulara yanıtlar verildi. Salondaki dinleyiciler sunucular Serhan Bali ile piyanist Hakan Ali Toker’i uzun süre alkışladılar.
İsmail Hakkı Aksu