İstanbul kültür ve Sanat Vakfı-İKSV, her yıl müzik festivalinin açılışında vakfın değişik vesilelerle sanatçılara sunduğu ödülleri de dinleyici önünde sunuyor. Bu yıl Festival Onur Ödülü bariton Mesut İktu’ya ( d.1947) sunuldu. Ödülün gerekçesi İKSV web sitesinde şöyle açıklanıyor:“Türkiye operasının önde gelen isimlerinden biri olarak kabul edilen Mesut İktu, Türkiye’de güçlü bir opera geleneğinin oluşmasına ve ülkemizin klasik müzik alanında dünyadaki bilinirliğine önemli katkılar sundu. On yılları aşkın kariyeri boyunca İktu; Rigoletto, Don Giovanni ve Tosca gibi operalarda rol aldı; İstanbul Devlet Opera ve Balesi başta olmak üzere Türkiye'deki sahnelerde performanslar sergiledi. Avrupa, Asya ve Ortadoğu’daki opera festivalleri ve konser sahnelerinde Türkiye’yi temsil etti. Önde gelen orkestra şefleri ve yönetmenlerle işbirlikleri yaptı. Bu işbirlikleri uluslararası arenada Türk operasının kimliğinin gelişmesini sağladı, klasik müzik dünyasında Türkiye’nin kültürel katkılarına duyulan saygıyı artırdı ve diğer Türk opera sanatçılarına yeni yollar açtı.
İktu, eğitmen ve mentor olarak İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda genç sanatçılara eğitim verdi ve onlara teknik becerilerin yanı sıra opera sanatına karşı derin bir saygı aşıladı. Atölye çalışmaları, ustalık sınıfları ve ses seminerleri düzenleyerek yeni nesil Türk klasik müzik ve opera sanatçılarının yetişmesine katkı sağladı.İktu ayrıca, Türkiye genelinde opera ve klasik müziği tanıtmak amacıyla kültürel girişimlerde bulundu, kültür organizasyonlarıyla birlikte opera performansları, resitaller ve eğitim programları üretti. Çeşitli sanat ve kültür kurumlarından aldığı takdir, onun Türk klasik müziğinin kültür elçisi olarak rolünü daha da pekiştirdi.”
Yıllardır sahnelerde izlediğim, dostluğu sürdürdüğüm Mesut İtku ile bu ödül bağlamında kısa bir söyleşi yaptım:İKSV tarafından verilen Onur Ödülü’nü alırken, “Atatürk’e olan borcumu ödüyorum” dediniz. Bunun ne anlama geldiğini çok iyi biliyorum ama okuyucularımız için de açıklar mısınız?Atatürk'ün kurduğu Müzik ve Sahne Sanatları Devrimlerinin bir çalışanıyım. Onun kurduğu Devlet Bursuyla Berlin'de doktora ihtisası yaptım, ülkeme döndüm. Sonrasında 25 ülkede sahneye çıktım, konser yaptım. Onun ilk opera izlediği Sofya'da işte şimdi anladım neden Balkan Savaşını kaybettiğimizi dediği Sofya Operası'nda Traviata oynadım, CD'im için orkestrayla kayıt yaptım. O temsil sırasında kuliste Onu andım. Atam bak ben yetiştim, Bulgaristan Dış İşleri Bakanlığı'nın davetiyle buraya geldim. Her faaliyetim sonrası Onunla konuşurdum.
Ankara Devlet Konservatuvarı’nda kimlerin öğrencisi oldunuz?Ahmed Adnan Saygun, Necil Kazım Akses, Ulvi Cemal Erkin, Mithat Fenmen, Eduart Heindrich, Saadet İkesus Altan, Cüneyt Gökçer, Salih Canar, Nurettin Sevin, Mahir Canova, Walter Strauss,Cevat Memduh Altar, İlhan Baran, Muammer Sun, Erçivan Saydam, Gülay Uğurata…
Size katkıları neler oldu? Müfredattaki dersler dışında onlardan neler öğrendiniz?Necil Kazım Hocamdan dünya repertuarını öğrendim. Anlaşılır şarkı söylemeyi öğrendim, Carl Orf'un Antigone operasını tanıdım, çalıştım, Alban Berg'in Wozzeck operasının Türkiye'de ilk icrasını yaptım. Bu arada bütün çalıştığım eserlerin kompozisyon anlayışını sınıf arkadaşım İstemihan Taviloğlu ile geceleri çalışırdım. Çalıştığım eserlerin armonik yapısını incelerdik. 4 anahtar armoni ödevleri yapardım.İlhan Usmanbaş hocamdan Müzik Tarihi ve Müzik Analizi dersleri aldım.Usmanbaş ufkumu açtı.Sonrasında onun Bakışsız Bir Kedi Kara ile Şenlikname adlı eserlerinin ilk seslendirilerini gerçekleştirdim.



Sizi pek çok sanatçı ve sanatsever, yönetici ve eğitici kimliklerinizle tanıdı. Operada Yöneticilik işlerini severek mi yaptınız? Siz mi talip oldunuz, yoksa görevlendirme nedeniyle mi?İstanbul Opera ve Balesi müdürlüğüne 1987'de atandım. Kültür Bakanı Mesut Yılmaz telefonda sizi atıyoruz dedi. Sayın Bakanım ben yöneticilik eğitimi almadım dedim. Biz size yardım ederiz dedi. Ben de bir yıl yapayım siz beni deneyin, ben de kendimi deneyim dedim. Ve 4 sene geçti. Her yeni bakana istifamı sunardım. Onlar devam hocam derlerdi.1991'de kendi isteğimle ayrıldım. Ben bir çok göreve hep benim dışımda atandım, kendi isteğimle ayrıldım. Müfettiş yüzü görmedim. Sayıştay'dan teşekkürle ayrıldım. Devletin gereksiz bir kuruşunu harcamadım. Yöneticilik görevlerimi hiç istemiyerek yaptım. Çok çalışırdım. Adeta 24 saat çalışırdım. Özetlersem: 32 yıl opera solisti ve 8 yıla yakın müdürlük. 37 yıl Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, İstanbul Devlet Konservatuvarı’nda hocalık ve 6 yıl müdürlük, 2 yıl Kültür Ünivestesi Güzel Sanatlar Fakültesi,Sanat Yönetimi Bölüm Başkanı, 2 yıl Okan Üniversitesi Sanat Yönetimi Hocası, Yeditepe Üniversitesi Sanat Yönetimi hocası.Yöneticilikle ilgili unutamadığınız bir anınızı nakledebilir misiniz?1987'de İstanbul Operasına müdürlük teklifinden sonra Saygun Hocamın Etiler’deki evine gittim, elini öptüm. Hocam böyle bir teklif aldım ne dersiniz dedim? Sen sanatçısın yaparsın dedi. Ancak, hergün git Personele, Ayniyata, Maliyeye bu büroları öğren, nasıl çalışıyorlar öğren dedi. Bu öğüt benim yöneticilik hayatıma yön verdi.
Yurtdışından da bir anı rica etsem?Bu anımı unutamam: Romanya'ya turneye gittim. Çeşitli şehirlerde opera oynayacak, konser yapacaktım. Bükreş'de uçaktan indim, beni müdür karşlıladı ve çok heyecanlıydı. Bana Almanca bugün gece Sevil Berberi var bariton hasta siz oynar mısınız dedi? Ben Romanya'da sadece Traviata oynayacaktım. Sevil Berberi de repertuarımda bir eserdi, ama oynayalı çok olmuştu. Tamam dedim, doğru operaya gidelim bir piyano-şan kitabı verin dedim. Ansambl da yaptık, hazırdım. Akşam temsil başladı. Ben kavatin için sahneye çıktım. Birden ışıklar yandı.Genç çocuklar ellerinde çiçekler sahneye geldiler. Bana verdiler. Alkış koptu. Bu temsil için ücret almamıştım, onlar da böyle bir jest yaptılar.Teşekkürler aziz dostum, daha nice yıllara, nice ödüllere sağlıkla…





Mesut-Mustafa İktu aynı sahnede
Konservatuvara gitmenizde ağabeyiniz rahmetli Mustafa İktu’yu mu örnek aldınız, yoksa zaten sizin de hedefinizde miydi?Operaya girmeme annem Güneş İktu ile ağabeyim Mustafa İktu neden oldular. Orta Okuldayken 12-15 yaşlarımda operadan çıkmazdım.Tosca operası favorimdi.15 yaşında Ankara Devlet Konservatuarına girdim.
Atina'da lied söylerken
Operada lied, romans, türkü gibi türlerde özel bir uzmanlaşmanız oldu. Buna nasıl ve neden yönelmiştiniz?60'lı yıllarda okulda lied, chanson türleri söylemek bir ayrıcalıktı. Ayrıca, Türk Eserleri söylemek bir görevdi. Şansımız; eserlerin söylediğimiz bestecilerimiz yaşayan hocalarımızdı. Onlarla çalışırken doğrusunu söyledim. Bir de Necil Hocamın eğitim için yazdığı Timur operasını söylerdim Poemleriyle. Sonra onlara CD'de yer verdim. Liedleri Walter Strauss'la çalışırdım. Schubert, Brahms, Wolf, Schumann… Ayrıca, Mussorgski, Korsakov gibi Rus bestecilerini Almanca söylerdik.
MSGSÜ Devlet Konservatuvarı Müdürlük makamında...

Kral Midas rolünde


ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
27 Haziran 2025, Ankara/İstanbul