İsveç, kuzeyin sessiz, karlı, büyülü düş ülkesi. Ormanın üzerinden inersiniz ağır ağır. Geyikler gözlüyordur sizi, cerenler… Ve ardından insan usunun görkemli, öykünülesi, övülesi düzeni. (Son onyıllarda yeryüzünün her yanı çürümeye / kirlenmeye durduysa da İsveç henüz bu konuda birincilik verilecek ülke değil).
İsveç’in evrensel ozanı Tomas Tranströmer de yaşamını yitirdi. Birkaç yıl önce (2011) Nobel Yazın Ödülünü kazanmıştı. Ödül kurulu gerekçesinde “Yoğun ve şeffaf imgeleri aracılığıyla gerçekliğe yepyeni bir yol açtığı için" açıklamasına yer vermişti. Gerçekten de onun şiiri insana bambaşka bir bakışın, şaşırtıcı bir bakışın şiiridir.
Tomas Tranströmer, Türk yazınına uzak bir ozan değil. İzmir’e, İstanbul’a geldiği, Melih Cevdet Anday’la, Orhan Veli Kanık’la dostluk kurduğu biliniyor. İlk kitabı On Yedi Şiir yayımlandığı sırada (1958), Türkiye’ye gelir. Büyük ölçüde Türkiye izlenimlerinden oluşan kitabı ise Yoldaki Sırlar’dır (1958).
İzmir Saat Üç başlıklı şiiri Yoldaki Sırlar’dadır.
Şu dizelerle başlar İzmir Saat Üç:
Hemen hemen bomboş sokakta az ileride
iki dilenci, birisi tek bacaklı
ötekinin sırtında taşınıyor
(İzmir Saat Üç)
Bir kitabına adını veren Hüzün Gondolu’nun öyküsü, kaynağı ilginçtir. Şöyle açıklanır:
1882-1883 yıldönümünde Liszt, kızı Cosima ile kocası Richard Wagner’i Venedik’te ziyaret etti. Wagner birkaç ay sonra öldü. Bu süre içinde Liszt iki piyano parçası besteledi ve adını “Hüzün Gondolu” koydu.
İşte şiirlerinde müzik izleğine yoğun yer veren Tomas Tranströmer, bu bestelerden esinlenerek yazar Hüzün Gondolu’nu.
I.
İki yaşlı adam, kayınpeder ve damat, Liszt ve Wagner
yaşıyor Canal Grande’nin karşısında
o huzursuz kadınla birlikte
Kral Midas’la evli olan
dokunduğu her şeyi Wagner’e dönüştüren o adamla.
Sarayın döşemesinden denizin yeşil soğuğu giriyor.
Wagner yorgun, bu tanınmış soytarı profili çok daha
yorgun eskisinden
yüzü beyaz bir bayrak.
Gondol ağır yüklü onların hayatıyla, iki gidiş geliş
ve tek gidiş.
II.
Sarayda bir pencere ansızın açılıyor ve herkes yüzünü
buruşturuyor bu beklenmedik esinti karşısında.
Dışarıda kanalda çöp gondolu gözüküyor
küreklerde iki haydut.
Liszt birkaç nota yazmış öylesine ağırlar ki
göndermek gerek onları
tatil için Padova’daki maden enstitüsüne.
Meteorlar!
Dinlenmek için çok ağır, yalnızca batıp duruyorlar
geleceğin içinden
kahverenkli gömleklilerin yılına doğru.
Gondol geleceğin büzülmüş taşlarıyla dolu.
(Hüzün Gondolu)
Tomas Tranströmer, Türk yazınının önemli yazarlarından ve çevirmenlerinden, (aynı zamanda Tranströmer’in de çevirmeni) Gürhan Uçkan’la da dosttu. Uçkan, bu satırların yazarının 28 Mayıs 2006’da yaptığı söyleşide Tranströmer’i şöyle anlatır:
GÜNAY GÜNER- Tomas Tranströmer Nobel’e de aday gösteriliyor zaman zaman.
GÜRHAN UÇKAN- Evet, İsveçli olmasaydı çoktan alacaktı. Adamcağız açısından, elli küsur dile çevrilmiş, dünyanın en alçakgönüllü şairidir. Yani benim gibi tanımadığı bir insana istediğim şiiri, isteğim başka şeylerle bir arada, istediğim harmanla seçki yapmama izin vermiş bir insandır, son derece alçakgönüllü, konuyu dağıtıyorum ama bir parantez açayım, zamanımız Türkiye’sinde bu belki ilginç bir parantez olur: Telif hakkı, olarak yazara yüzde sekiz veriyordu yayınevi, çevirmene yüzde altı. Ve adam, Tomas Tranströmer ya bana da yüzde altı verilir ya da kabul etmiyorum dedi. Çevirmene de yüzde sekiz ödensin dedi. Yüzde altıdan fazla verilecek olursa sözleşmeyi imzalamam dedi. Çünkü çevirmen benden çok çalışıyor dedi. Ben bunları bir defa yazdım, dedi, ama elli küsur dildeki tercümanlar, elli bilmem kaç kezdir benim şiirlerimle uğraşıyor, onların hakları daha fazladır dedi.
GÜNER- Bir üstün sanatçının kişilik yapısının ne olması gerektiği konusunda aydınlatıcı, bir tavır. Düşündürücü tabi.
UÇKAN- Bu tavrın böyle büyük bir ozandan gelmesi beni şaşırtmadı, tanıdığım için, ama yayınevindeki arkadaşım eminim küçük dilini yuttu, ben deyince. Bir sorun mu var diye de sordu. Valla şairimiz yüzde altıdan fazla istemiyor dedim. O sırada ben de bastırmıştım, kitabın kapağında adım olmasın diye, çevirmen geri planda kalmalıdır, özellikle şiirde, demiştim, Ben kapakta adımızın olmasını istemiyorum, şair benden fazla para almak istemiyor, “ikiniz birbirinizi iyi bulmuşsunuz” demişti. (28 Mayıs 2006, Pazar) (Oğan, 2007).
Artık insanlık Tomas Tranströmer’siz. Böylesi üstün, yetkin insanlar, yazarlar, ozanlar yalnızca uluslarının değil, insanlığın ortak değerleridirler.
Işıklar içinde yatsın, toprağı bol olsun.
Kaynaklar
Cihat Oğan, Münevver Oğan, Mustafa Sönmez, Nermin Küçükceylan, Günay Güner, Bir Demet Özlemsin-Gürhan Uçkan’ın Anısına, İsveç Atatürkçü Düşünce Derneği Yayını, 2007
Tranströmer, Tomas, İzmir Saat Üç, Çeviren-Derleyen: Gürhan Uçkan, Nokta Kitap, 2004