Birkaç gecedir NIETZSCHE ve Cemil MERİÇ okuyorum...
Bir câhil olarak; aydınlanmaya, ateş almaya çalışarak...
Geçenlerde bir konferans sonrası öğretmen dostlardan biri:
“Hocam neden bizde filozof çıkmıyor?” diye sordu...
Pırıl pırıl, heyecân meşâlesi gibi yanan gözleriyle bir genç kadın!... Belli ki içi yanıyor ülkemiz adına...
Cemil MERİÇ’ten söz ettim ona; onun söylediklerini meâlen aktardım. Dün gecede o sözlerin tam metnini aradım buldum.
Diyor ki MERİÇ;
"Her aydınlığı yangın sanıp söndürmeğe koşan zavalli insanlarım: Karanlığa o kadar alışmısınız ki yıldızlar bile rahatsız ediyor sizi! Düşüncenin kuduz köpek gibi kovalandığı bu ülkede, düşünce adamı nasıl çıkar?"
Düşünce!.. İnanca koşullandırılmış kafa için “DÜŞÜNCE” elbette “KUDUZ KÖPEK”tir... Onu kovalamak, yok etmek için kendi canından parça koparır yobaz... Kim yaptı bilmiyorum ama ekteki photoshop pek güzel anlatıyor bu dediğimi. Parmağını “MERMİ” gibi koparıp ateş ediyor düşünceye. Kendisi acı çeksin, sakat kalsın, hattâ ölsün ne çıkar!... Yeter ki ölsün “DÜŞÜNCE”... “YOK OLSUN”... “İNANÇ KALSIN”... Gencecik bedenine bağladığı patlayıcılarla uçuruyor “DÜŞÜNCE”yi...
Bu nasıl bir kara kafa ve nasıl bir kara cehâlettir. Onu o hâle sokanlar nasıl girer “HOMO-İNSAN” sınıfına?... Işık veriyor diye yıldızlardan rahatsız zâten... Oysa!... Oysa her insan kendi çapında bir “IŞIK” bir “ALEV” olabilir. Kimileri ebediyyen sönmeyen büyük “DÜŞÜNCE” ateşi, Kimileri de hakir gibi bir avuç “KÜL” bırakır geriye... Friedrich NİETZSCHE’nin ünlü şiirinde dillendirdiği gibi.
Sabah yine okudum ve çalakalem çevirdim:
ECCE HOMO Yes, I know from where I came! Ever hungry like a flame, I consume myself and glow. Light grows all that I conceive, Ashes everything I leave: Flame I am assuredly.
“İşte İnsan
Evet, nereden geldim, bilirim
Doymayi bilmez; aç bir alazım,
Yana yana tükenirim kendim,
Aydınlanır neye uzansa yalazım
Bir avuç kül kalır benden yâdigâr,
Ateşim ben beyâa, bu çok âşikâr...”
Meselâ, dedim:
Küçük bir ateş,
Saman alevi gibi, tükeniyor zâten...
Vesselâm...