Tanrı Apollon’un oğlu “Hekim Tanrısı Asklepios” adına yapılmış olan Antik Çağ’ın en önemli üç hastanesinden/sağlık merkezinden/tıp fakültesinden biri de(diğer ikisi Cos ve Epidaurus’da) Asklepieion’dur. Bir adı da Viran Kapı olan giriş kapısının üzerinde bir zamanlar “Buraya Ölüm Giremez” ibaresinin yer aldığı Asklepieion’un, Madra Dağı’nda avlanırken yaralanan Archias’ın önce Epidaurus’daki tapınağa gitmesi ve oradakilerin önerisiyle Asklepios Kültü’nü ve birkaç rahip-hekimi beraberinde getirmesi ile kurulduğu söylenegelir. Oldukça geniş kazı alanında bulunan kalıntılar 2'nci yüzyılın Roma imparatorlarından Hadrianus (117-138) ve Antonius Pius (138-161) dönemleriyle ilintilendirilmekte ise de, tarihçi Pausanias tapınağın M.Ö.4ncü yüzyıldan kaldığını yazmış, ancak kanıtları henüz bulunamamıştır.
Bugün 1200 m. olarak ölçülen Bergama (Pergamon) Kent Merkezi – Asklepieion arası, antik çağda 820 metrelik bir bağlantı yolu halindedir. Bu yolun son 140 metrelik kısmı alana girenleri, 8.34 metre genişliğinde (sütunlarıyla birlikte 18.14 metre) bir cadde olarak Sütunlu Yol/Kutsal Yol (Via Tecta) adıyla, Giriş (Propylon/Portal)’e ulaştırır.
Aslepieion’da görevli rahipler (ki aynı zamanda hekimdirler), Bergama’nın “Asklepiad” adlı soylu ailesinden gelirler. Babadan oğla geçen bir mesleğin mensubu olan bu kişiler işte bu uzun yolda yürüyen hastaları izleyerek, iyileşip-iyileşmeyeceklerine ilişkin ilk gözlemlerini bu izleme sırasında edinirler.
“Ölümün girmediği, vasiyetnamelerin açılmadığı yer” olan Asklepieion’un Giriş'inin (Propylon) hemen solunda, gelenlerin öncelikle dua edip dileklerde bulundukları, “niş” şeklinde bir Tapınma Yeri vardır. Giriş’in sağında ise İmparator Salonu ile nişleri ve raflarında daha çok el yazması tıbbi eserlerin bulunduğu Kütüphane yer alır. Ortada bulunan sütundaki yılan kabartması, o çağlardan bu yana tıp ve eczacılığın sembolüdür. Giriş’e göre solda kalan 23.85 metre çaplı, yarım küre tavanlı, 3 metre kalınlığında duvarları olan, Bergama Konsülü Cuspius Pactumeius Rufinus’un 142 yılında tanrı Asklepios adına yaptırdığı rotondo tipindeki Asklepios / Zeus Tapınağı, ancak temelleri ile bugünlere gelebilmiştir. Onun da solundaki yine rotondo görüntülü, 16,5 m. çaplı, ikinci katı yıkılmakla birlikte birçok duvarları ve kemerleri sağlam olan yapı ise Tedavi Merkezi'dir. (Telesphoreion). Bu yapılaşmanın alt katından açılan 80 metrelik bir kutsal tünel, kutsal kaynağa kadar uzanır. Su ve çamur banyolarını alarak Tedavi Merkezi’ne gelen hastaların soğuk havalarda üşümemeleri, sıcak havalarda ise serinlemeleri için yapılan bu sapasağlam tonozlu tünelin tepelerinde güneş ışığı ve havalandırma delikleri vardır.
Daha ileride su içilip yıkanılan ve çamur banyosu yapılan kutsal kaynak ile havuzlar yer alır. Yine bu alanda hatip Aelius Ariteides’in yazdıklarına göre merkezin en önemli sağaltım yöntemlerinden biri olan ve rahip-hekimlerce verilen “telkin”lerin uygulandığı Uyku / Düş Odaları bulunmaktadır. Hastalar aldıkları telkinlerin ardından, bugün sadece temel kalıntılarına ulaşılan Uyku / Düş Odaları’nda uyutulmakta, uyandıklarında kendilerine “gördükleri düşlere uygun düşen iyileştirme yöntemleri” (Bitkisel yağ ve merhemlerle masaj, Kan aldırma, Su ve Çamur banyoları, Güneşleme, Şifalı otlar, Müzik, Diyet) uygulanmaktadır.
Asklepieion’un geri kalan kısımlarında şapel biçiminde üç küçük Tapınak kalıntısı, Toplantı Odaları, erkekler ve kadınlar için ayrı ayrı yapılmış Tuvaletler(Latrines)’in yanı sıra ; hastalar için tiyatro oyunlarının sergilendiği, hatiplerin konuşmalar yaptığı, yarışmalar ile konserlerin düzenlendiği, sıra başlarının özenli mermer kolluklarla süslendiği, sahnesi üç katlı bir de Tiyatro kalıntısı vardır.
Hıristiyanlığın yayılmasıyla önemini yitiren Asklepieion’un alanı tümüyle çukurda kaldığı ve de yağmur sularının getirdiği topraklarla doğal olarak doldurulduğu için, yüzyıllar boyunca doğal olarak korunabilmiştir. Bergama Müzesi’nde bolca bulunan parmak, kol, bacak, burun, kulak gibi uzuv maketlerinden, iyileşerek ayrılan hastaların iyileşen uzuvlarının bir örneğini yaptırıp sağlık merkezinde bıraktıkları kanısına varılan Asklepieion’dan , ziyaret ettiğimiz 22 Eylül 2015 gününün “lmonata gibi” havasında “sağlıklanmış” olarak ayrılıyoruz. 22.6.2014’de Unesco Dünya Mirası Listesi’ne eklenen Bergama’nın, Asklepieion’una daha da sahip çıkacağı, kazılarını daha hızlı sürdüreceği, bakımına ve korunmasına daha çok sahip çıkacağı umuduyla.