Bu hafta iş değişikliği nedeni ile maalesef İDSO konserinin kaydını yapamadım. Ancak görev değişikliği benim için başka güzel bir konsere vesile oldu. TRT Radyolarının yeniden yapılanması ile özellikle Klâsik Müziğin ülkemizdeki tek radyosu olarak gördüğüm Radyo 3, programlarına yeni bir soluk getirdi.
Kuşak kavramını benimseyen Radyo 3'te, Klâsik, Dünya, Rock ve Pop, Akşam kuşağı gibi tematik bölümler oluştu. Dolayısı ile programlar da bu kuşakların saatlerine uygun bölümlerde yer almaya başladı.
TRT Çok Sesli Müzikler Müdürü ve Radyo 3 koordinatörü Sayın Elif Gökalp ve Radyo Dairesi Başkanı Amber Türkmen Radyo 3'ün yeniden yapılanması konusunda inanılmaz bir gayret gösterdiler.
İşte bu gayretler sonucunda Radyo 3'ün aslında bir geleneği olan ancak yıllar içinde maalesef unutulan Radyo Konserleri hem Ankara hem de İstanbul Radyolarında hayat buldu.
İstanbul Radyosu'nda son dönemde Çok Sesli Müzikler bölümünde yönetim değişikliği olsa da Cihat Aşkın ile yapılan aylık konser programında ne mutlu ki değişiklik olmadı ve bu ay İstanbul Radyosu'nun Mes'ud Cemil Stüdyosu kemancı Cihat Aşkın ve piyanist Gökhan Aybulus'u ağırladı.
TARİH BU STÜDYODA
İstanbul Radyosu'na hiç gelmemiş okuyucular için tarihi Mes'ud Cemil Stüdyosu hakkında biraz bilgi verecek olursak, bu stüdyo Avrupa'daki benzerleri içinde ilk üçte yer alan radyo stüdyoları arasında. 1300 metrekübün üzerindeki hacmi ile senfoni orkestralarının kaydını yapabilecek imkâna sahip stüdyo iki yüzün üzerinde dinleyici alabilecek kapasitede. Özetle, Türkiye'de bu kapasiteye sahip sadece iki stüdyo var. Bu stüdyolar TRT İstanbul ve Ankara Radyo'larına ait. TRT bünyesinde çalışan biri olarak tek üzüntüm radyo stüdyosu olarak inşaa edilen bu stüdyoların maalesef bugün televizyon ile ortak çalışmalar yapılabilmesi için seslendirme ve ışık sistemleri ile donatılmış olması. Doğal olarak bu sistemlerin girdiği bir stüdyoya artık Radyo Stüdyosu demek pek mümkün olmuyor. Tek temennim, yeniden yapılanma süreci içinde TRT Genel Müdürü Sayın Şenol Göka'nın bu tarihi değeri olan stüdyoları "Radyo Stüdyosu" olarak geri kazandırması.
"Tarih Bu Stüdyoda" derken, İstanbul Radyosu'nun hayatına bir anı katmamış bilinçli radyo dinleyicisinin olduğunu düşünmüyorum. Anılarımızda Zeki Müren'den Fehmi Ege'lere, Orhan Boran'dan Süheyl Denizci'lere kadar sayamayacağım yorumcu, spiker ve müzisyenin bu stüdyoda tınılarını, seslerini hissetmek hâlâ mümkün...
RADYO KONSERLERİ
TRT'nin Türk Sanat Müziği ve Türk Halk Müziği dallarında hayata geçirdiği radyo konserleri uzun zamandır Çok Sesli Müzik alanında maalesef eksik kalmıştı. Son dönemlerde Radyo 3'e hak ettiği önemi vermeye başlayan TRT yönetimi bu alanda her ayın son Çarşamba günü TRT İstanbul Radyosu Hafif Müzik ve Caz Orkestrası'nın konserlerini canlı yayınlayarak ve ayda bir Cihat Aşkın'ın gerek kendi gerekse başka isimlerle birlikte verdiği konserleri yayınlayarak bu eksiği tamamlamaya başladı.
Bu konserler sadece İstanbul Radyosu ile sınırlı kalmadı, Ankara Radyosu da Devlet Sanatçısı Sayın Gülsin Onay'ın ve başka isimlerin konserlerini yayınlayarak bu eski geleneği hayata geçirmiş oldu.
Radyo konserleri kapsamında verilen bu geceki konserde Cihat Aşkın ve Gökhan Aybulus konser programlarını Evaristo Felice Dall'Abaco, Abdülkadir Meragi (Düzenleme Salih Kartal), Wolfgang Amadeus Mozart, Ludwig van Beethoven, Antonin Dvorak ve Johannes Brahms'a ayırmış.
Gökhan Aybulus hem solist olarak hem de oda müziği sanatçısı olarak bana kalırsa ülkemizin sayılı yorumcularından biri. Bu iki özellik her zaman bir kişi de toplanmıyor. Solist olmanın gereklilikleri zaten ortadadır. İyi bir teknik ve iyi bir yorumculuk bu işin en temel iki özelliği. Ancak oda müziğinde bu iş biraz daha değişik gelişiyor. En az iki kişi ile yapılan bu müzikte solist sanatçı kavramı yerine birbiri ile uyumlu olması gereken yorumlar ön plâna çıkıyor.
Gökhan Aybulus bu geceki konserde eşlik yaparken, yeri geldiğinde de partilerinin gereğini fazlası ile yerine getirdi.
Cihat Aşkın ile uzun zamandır çalışan biri olarak kendisinin "solist sanatçı" kavramı yerine "sanata yatırım yapan kişi olma" düşüncesini tercih ettiğini rahatlıkla söyleyebilirim. Bugüne kadar yaptığı projeler, Çok Sesli Türk Müziği için yaptığı kayıtlar ve CAKA projesi bunları ortaya koyuyor zaten.
Dönemin ünlü kemancısı Rudolphe Kreutzer'in 42 Etüd Kaprisini kaydetmiş olması bugüne kadar hiçbir kemancının el atmadığı bir alandı. Konservatuarlarda her kemancının mutlaka çaldığı bu etüd kaprisler için referans alabileceğiniz bir kaydın yapılmış olması Cihat Aşkın'ın popüler olmak yerine "sanata yatırım yapan" kişi olma tercihi.
Konserde seçilen eserler de dinleyiciye keyif verecek ve bütünü oluşturacak eserlerdi. Bunlar içinde Abdülkadir Meragi'nin Âmed nesîm-i subh-dem sözleri ile başlayan Rast makamındaki nakış bestesine Salih Kartal'ın yaptığı Keman-Piyano düzenlemesi bence gecenin en önemli eseri sayılabilirdi. Teknik olarak zorlayıcı bir özelliği olmayan bu eserin neden önemli olduğunu düşündüğüme gelirsek, 15. Yüzyıl'da yazılan bir eserin çoksesli düzenlemesi yapılarak uluslararası dinleyiciye sunulmaya hazır hale getirilmesi bence önemli. Bugün arşivlerde bu tip düzenlemeleri bekleyen binlerce eser var. Geleneksel Türk Müziği bugüne kadar maalesef dünya müzik endüstrisinde hak ettiği yeri alamadı.
Tabii ki bu müziği icra eden ustalar konserler verdi, seminerler düzenledi, ortak çalışmalar yapıldı. Ancak dünya hâlâ Geleneksel Türk Müziğine Japon, Hint, Afrika Müziği gibi "etnik" müzik olarak bakıyor. Bu nedenle daha önceki yazılarımda da değindiğim gibi bir ülkenin müziği çok sesli hale getirilip, orkestralar, solistler tarafından dünya sahnelerinde seslendirilmeği sürece "lokal" olarak kalmaya devam ediyor. Bunun başlangıcı da küçük parçaların, dinleyicinin kulağında kalacak melodilerin konserlerde daha sık seslendirilmesi.
Bu nedenle Cihat Aşkın'ın bu tip düzenlemelere konserlerinde ve kayıtlarında yer vermesi çok önemli.
KONSANTRE DİNLEYİCİ
Dün geceki konserde ufak tefek kazalar olsa da, yaptığım kaydı tekrar dinlediğimde Cihat Aşkın ve Gökhan Aybulus'un iyi bir ikili olduğunu düşünüyorum. Bu ikiliyi daha fazla konserde görmek gerek.
Son olarak, konserde maalesef az sayıda dinleyici vardı. Yönetim değişikliği nedeni ile konserlerin devam edip etmeyeceği konusunun muallakta kalması ve konserin tanıtımının yapılamaması bunun en büyük nedeni idi. Ancak bu sorunlar aşıldığına göre gelecek ayki konserde dinleyici sayısının artacağına inanıyorum.
Az sayıda olmasına rağmen benim için "konsantre" dinleyici sınıfına giren dinleyici orada olmanın keyfini çıkarttı. Bölüm aralarında alkış gelmeden bir kayıt yapmanın keyfini de ben çıkarttım.
Gelecek haftaya kadar herkese müzik ve sanat dolu günler diliyorum.