Stockhausen denilince akla hemen 20. yüzyılın müziğe en çok değişim getirmeye çalışan bestecisi olarak nitelendirilebilecek, hayal gücü yüksek Karlheinz Stockhausen (1928-2005) gelir. İşleri çok tartışılmış, kimilerince kabul edilemez bulunmuştur. Bunların başında da "Işık" adlı her bölümü bir günü işleyen dizi operası gelir.
Elektronik alanında da tam bir uzman olan ve müziğin geleceğinin elektronikte olduğunu düşünen Stockhausen'in iki evlilikten altı çocuğu olmuştur. Bunlardan biri olan Markus Stockhausen (d.1957) elektronik müzikci değil ama kendine özel bir tarz geliştiren yetkin bir trompet solisti. Fizik olarak babasını andırıyor. Çaldıklarını da kendisi besteliyor. Bazı parçaları mistik, bazıları lirik olarak değerlendirilebilir.
Markus Stockhausen'i, 6 Mayıs gecesi 20. Uluslararası Ankara Caz Festivali kapsamında Goethe Enstitüsü'nün katkılarıyla Erimtan Müzesi salonunda dinledik. Stockhausen'in tarzını, hafif caz ve klasik oda müziği arasında bir yere konumlandırmak mümkün olabilir. Ama özgün olduğu bir gerçek. Doğrusu müzenin ortamı ve fuayenin getirdiği akustik kolaylığın salona da yansıması ve yetenekli piyanisti Florian Weber'le (d.1977) yarattığı ortaklıkla Markus Stockhausen etkileyici bir konser verdi. Trompetçilerin başlıca sorunlarından biri olan dudak sağlığını, sık sık cebinden çıkardığı nemlendiriciyi dudaklarına sürerek korumaya çalışıyor.
Girişi fuayeden üfleyerek ve salona ağır ağır ilerleyerek yapan Stockhausen, konserin sonunda da çıkışı aynı biçimde yaparak 90 dakikalık süreyi doldurdu. Enstrümanında tam bir virtüoz olan Stockhausen, zaman zaman babasına atıflarda bulundu ve ona ait bazı ezgileri de kullandı.
İki sanatçı sık sık birlikte sahneye çıkıyorlar. Florian Weber, başka cazcılarla da çalıyor sıklıkla.. Caz festivallerinin gözdelerinden. Daha iki yıl önce WDR'nin Caz Doğaçlama Ödülü'nün sahibi oldu. İki yaşındaki çocuğu için yazdığı "Daha İyi Bir Dünya" başlıklı parçası ilginçi.
Goethe Enstitüsü, 20. Ankara Caz Festivali'ne gerçekten önemli bir katkıda bulunmuş. Konserin Erimtan Müze Salonu'nda verilmiş olması da, müziğin iyi algılanmasına kolaylık sağladı.