Anadolu'daki antik kentlerin amfitiyatrolarından düzenlenen açıkhava konserleri, tarihsel ortam ve genellikle iyi orkestraların konuk edilmesi nedeniyle hep heyecan vericidir. Efes antik kentinin amfitiyatrosu da Uluslararası İzmir Festivali'nin vazgeçilmez mekânlarından biridir.
İKSEV, 30. Uluslararası İzmir Festivali'nin kapanışı için, Efes'te bu kez Viyana Senfoni Orkestrası ve son dönemin yükselen piyanistlerinden Alice Sara Ott'u Egelilerle buluşturdu.
Eczacıbaşı ailesinin önderliğindeki iki vakıf, İKSV ve İKSEV böylece iki gece üstüste İstanbul ve Selçuk'ta Türkiye'nin gelenekselleşmiş en önemli iki yaz festivalinin kapanışını aynı orkestra ve solistle yapmış oldular.
"Filarmoni" ve "Senfoni" nitelendirmesini taşıyan aynı kente ait orkestralar, yakından izlemeyenlerce Viyana ve Berlin'de olduğu gibi genellikle karıştırılır. Türkiye'ye gelen 116 yaşındaki Viyana Senfoni'ydi, 174 yaşındaki Viyana Filarmoni değil. İlginç olan bu iki orkestra da, bizim CSO'nun bağrından çıktığı Orkestra-i Humayun'dan daha genç. CSO, bugün 190 yaşında!
Viyana Senfoni, abonman konserlerinin yanısıra, sık turne yapan, değişik şeflerle çalışan ama işini her zaman aynı ciddiyetle yapan bir orkestra. Nitekim Türkiye'ye gelmeden önce, aynı programı 20 ve 21 Haziran'da Viyana'da çalarak gayet hazır geldiler. Henüz 33 yaşında olmasına karşın, hızlı bir gelişime koşut olarak tanınırlığını arttıran Amerikalı şef Robert Trevino'nun yönetiminde, Çaykovski'nin Şekspir ilhamlı "Tempest / Fırtına" başlıklı Fa Minör Op.18 Fantezi Uvertürünü icra ederlerken, bu ciddi hazırlık döneminin olumlu etkisi hissediliyordu.
ÇIPLAK AYAKLI PİYANİST
Alice Sara Ott (d.1988), piyanist bir Japon anne ile inşaat mühendisi Alman babanın Münih'de doğmuş kızı. Dört yaşında başladığı piyano öğreniminde, ustalık hocası Salzburg Mozarteum'daki ünlü Karl-Heinz Kämmerling. Pek çok ödül sahibi, CD'leri ilgi gören Deutsche Gramaphon sanatçısı Ott, Türkiye konserlerinde Franz Liszt'in, ikinci piyano konçertosunu seslendirdi.
Ott'u ilk kez canlı olarak dinlerken, onun bir “çıplak ayaklı piyanist” olduğu dikkatimi çekti. Bu Efes'in sıcağına mı mahsus, yoksa hep öyle mi diye soruşturduğumda orkestracılardan hep öyle yanıtını aldım. Nasıl kemancı Patricia Kopaçinskaya sahneye hep çıplak ayak çıkıyorsa Alice Sara Ott da öyleymiş. Üstelik piyanistler için aşağın önemli bir işlevi de var.
Nitekim Ott da, uzatma pedalını bir pençe gibi kavrayan çıplak ayağıyla, dengeli bir kontrol gösterdi. Uzun kolları, incecik bedeni, büyük sayılabilecek el ve ayaklarıyla, ateş kırmızısı elbiseninin içinde, hiç gösterişe kaçmadan, yalın bir icra çıkardı. Kendi süsü de yalındı, sağ el orta parmakta ince bir yüzük ve kolda ince bilezik, sol elde işaret parmağında ince bir yüzük, hepsi bu...
Eserdeki çello sololarda, grup şefi Michael Vogt , orkestradaki solistik kapasitenin yüksekliğine bir örnekti. Başkemancı Florian Zwiauer de, liderlik özelliğini,yerleşim ve şefle ilişkide gösterdi.
ÖZGÜVENİ YÜKSEK BİR ŞEF
Viyana Senfoni, büyük eser olarak da Dvorak'ın 7. Senfonisini seslendirdi. Genç Robert Trevino, özgüveni yüksek bir şef görüntüsü verdi. Konser sonundaki kutlamalardan, orkestranın da yönetiminden memnun kaldığı izlenimini edindik.
Şef, orkestra ve solis Efes amfitiyatrosundan haylı etkilendiler. Piyanist Ott, yoğun alkışlar karşısında birkaç kez selama gelirken, 2010'da tüm valslerini kaydettiği Chopin'den bir vals ile dinleyiciyi ödüllendirdi. Orkestranın bisleri ise hayli uzun sürdü. Önce gene Dvorak'ın
1 No'lu Slav Dansı, ardındanBrahms'ın 5 No'lu Macar Dansı seslendirildi. Macar Dansı'nda şef, dinleyiciyi de alkışlarıyla işin içine kattı. Sonunda ise bir Viyana orkestrasına yakışır biçimde Johann Strauss'un Gökgürültüsü ve Yıldırım polkasıyla noktayı koydu. 17 Mayıs'taki üst düzey Joshua Bell- Sam Haywood Keman-Piyano Resitaliyle açılışı yapılan 30. Uluslararası İzmir Festivali'nin son notaları da böylece Viyana'nın Vals Kralı bestecisinden gelmiş oldu.
Fotoğraflar: Şefik Kahramankaptan