Mutluluğun, “resmi” gibi, tanımının yapılabilmesi de olanaksız. Tüm özlemlere eksiksiz ve sürekli ulaşılamaz. Her insanın mutluluk algısı, duygusu biriciktir; yeryüzündeki insan sayısı değin mutluluk durumu var, tıpkı sevda gibi…
Yoksunluklar dünyasında milyarlarca insanın ise yaşamları boyunca mutluluk duyabildikleri çok kuşkulu. Savaş, göç, yoksulluk, açlık, hastalık, çaresizlik, yakınların yitimi… Bu gerçeğe karşın mutluluk insan amaçlarının başında yer almış. Gelecekte de öyle olacağı kesin. Umutsuz yaşanmıyor… “Çok şükür” demek, o anda elde edilenle yetinme, aslında bir dayanma yolundan başka nedir ki. Tersi koşullarda yaşamın güçlüklerine katlanılamazdı.
Belki de mutluluk, insanın yaşamdan beklentileriyle, elde edebildikleri arasındaki uyumdur, uygunluktur. Kimbilir… Bu değin yaşamsal bir kaygı, kuşkusuz, inceyazının, sanatın, felsefenin de başat sorunlarındandır. Beklentisini küçük, “ölçülü” tutamayacağı bilinen, sözgelimi sanat, düşün insanları mutluluk duygusunu nasıl yaşayabiliyorlar? Ne tür bir mutluluktan söz etmeli onlar için?... Mutlu olabiliyorlar mı?
Orhan Tüleylioğlu birçok yetkin yapıtın yazarıdır. Bu kitapların her biri karmaşık sorunların, ortak insanlık acılarının, durumlarının, giderek kıyımların, kıygınların pek de bilinmeyen ayrıntılarla çözümlenmesine yöneliktir. Tüleylioğlu’nun yeni yapıtı “Mutluluk Konservesi” de benzersiz güzelduyusal yetkinlik taşıyan bir yapıt. “Mutluluk Konservesi”nin dolu dolu sayfalarında anlıyoruz ki ozanlar, yazarlar, sanatçılar mutluluk açlığını, mutsuzluk gerilimini yoğun imgelere, gizemli çağrışımlara, yaratılara dönüştürmüşler. Örneğin Rilke’nin öykülerindeki gibi. Rilke öyküleri üzerine yapıtta yer alan Yüksel Pazarkaya çözümlemesi vurgulanmalı.
Usta Yazar Uğur Kökden kitabın ilk yazısında “Ve sonra, Tüleylioğlu’nun mutluluk deposunda yer almış kimi tanışlar ve bu arada yakın dostlar: Salâh Birsel, Asım Bezirci, Cemal Süreya ve ‘bu ülkede doğmaktan mutluyum’ diyen Onat Kutlar” sözleriyle, yaşanmışlığına, tanıklığına değinirken, yapıtın, Türk yazınının diğer usta adları üzerinden, deyim yerindeyse fotoğrafını çekmeye girişiyor.
Konserve mutluluk, faşistlerce, anlatılmaz işkencelerle öldürülen, Şili’li Ozan Victor Jara’nın, şarkısında anlattığı; intihar eden kızın, Carmencita’nın ulaşamadığı “mutluluk”tur. Kitap, adını bu acı yaratıdan alıyor.
Günümüz insanı kıyımlardan, baskılardan soluk alamaz durumda. İnsanlık uzun erimde geriye gitmez; buna kuşku yok. Ne ki ateş düştüğü yeri daha çok yakar, siz bir de bebelerini denizin dalgaları arasında, yayılmacı uçaklarının bombaları altında yitirenlere; göç yollarına düşenlere, sevdiklerini onulmaz sayrılıklarla, yokluklarla yitirenlere, kışın ayazında bebesinin mosmor ayağına ayakkabı alamayan, beslenme çantasına bir şey koyamayan ana babaya sorun.
Ne felsefe yaşamın, güncelin dışında ne de inceyazın. Hiçbirinin böyle bir “lüksü” yok. “Mutluluk Konservesi” çağımızın ağıtı…
“Mutluluk Konservesi”, Orhan Tüleylioğlu, dafnekitap Yay., 2016