Kadim dostumuz Akdoğan Topaçlıoğlu’nun resim sergisi (11-30 kasım2016) muhteşem. Fırça Sanat Galerisinde (hilal mah. turan güneş blv. hollanda cad. 685 sok. 7/A çankaya 06230 ankara; www.fircasanatevi.com).
Çeşitli ebatlardaki tablolarını seyretmeğe doyum olmuyor. Kendi özgün bir tarzı var. Sanki kimi taklit edenleri de var gibi. Ne bileyim…
Ev atölyesine bu yaz başında taşındılar ailecek. Muhteşem bir manzarası var, Çankaya’da. Çok da güzel bir piyanoları olduğunu gördüm. Biraz tıkırdattım. Sesi, akordu mükemmel.
Yaz başında görüp Bodrum’a gidip Kasımda döndüğümde bulduğum Akdoğan’ı hayli kilo vermiş gördüm. Aslında öyle kilolu falan da değildi. Bir zayıflama formülü varmış. Harika. Bence o kadar çok resim çalışmış ki Ankara’nın kuru yaz sıcaklarının da bunda bir rolü de olduğunu düşünüyorum.
Seçtiği konular öteden beri genelde mini ve bol etekli genç kızlar. Bunlar ya bisiklete biniyorlar, ya at biniyorlar ya da koşuyorlar. Hep hareket halindeler. Hareketten etekleri uçuşuyor. Rüzgarın azizliği de var tabii. Aklıma hemen şimdi Marilyn Monroe’nun eteklerini havalandığı ünlü fotoğrafı geldi.
Birçok resminde kızların arka planında keçiler bulunuyor. Bunlar bence tabii ki teke !
Yahut teke kılığına girmiş Zeus mu? Malum, güzeller güzeli Avrupa’yı boğa kılığına girerek kaçırmıştı da… Bu kez Fırça Sanat Galerisinde teke kılığında aramızda dolaşıyor olabilir. Her yer Zeus.
Merhum Kayhan Keskinok da Zeus (boğa) ve Avrupa resimleri de yapardı. Onun resimlerinden de erotik koku ve hazlar alırdım. Akdoğan’da ise kızlar ince ve ‘teenager’ (ergen; 13-19 yaş arası). Modacılık da oynamıyor Topaçlıoğlu; hani zamanın genç kızlarının giydiği moda kıyafetlerine falan itibar etmiyor. Onun kızları sade. İddiadan uzak. Samimi halleri insanı daha bir cezbediyor. Sade ve hakikiler. Kendileriler.
Renkleri seviyor Akdoğan. Neşeli ve hayata bağlayıcı. Desene ve harekete bihakkın hakim bir sanatçı. Lekeci, figüratif. Resimlerini eminim çok severek yapıyor. Benim de kucaklayasım geldi. Sergide zamandan yol aldıkça acaba Monad kılığında bir Zeus muyum diye kuşkulandığım anlar da olmadı değil. Malum; metamorfoz (başkalaşım).
Saçları, etekleri uçuşan kızları bilmem ama keçiler, bisiklet öğeleri sanatçının küçüklüğünden kalan ve onu hiç bırakmayan anıları. Kesilen keçisi, ki evin bir ferdiymiş, küçüklüğünde bir türlü sahip olamadığı bisiklet…
Herkesin popo cebinde gezdirdiği acı tatlı hatıraları vardır. Hemen cebimizde oldukları için çıkarıp çıkarıp bakarız, kullanır onlara yeniden hayat veririz. Onlar da orada öyle beklerler. Hayat işte…
1959 doğumlu Topaçlıoğlu; Gazi Üniversitesinden Söbütay Özer ve Mustafa Ayaz atölyelerinden mezun. Mustafa Ayaz’ın resimlerindeki erotik çağrışımlı öykülerden etkilenmiş de olabilir. Doğaldır. Ne de olsa hocası. Ama sadece çağrışımlardan; yoksa Ayaz’dan çok çok ayrı bir tarzı var. Etkileyici ve özgün, doyurucu.
Artık soğumaya iyice yüz tutan Ankara havalarında sıcak bir sergide iyice ısındık sayılır. Konukları hararetle ağırlayan Akdoğan’ın eşi sempatik ve candan sevgili Filiz’i takdirle izliyorum. Eşine müthiş katkısı oluyor; kuşkusuz.
İyi oldu günün yorgunluğunu attıran, gerginliği mahmurlaştıran şöyle tatlı tatlı bir gerinmeye özendiren sanata doyuran bir sergi.
Samimi, sade, resimlerindeki huriler gibi sıcak ve hakiki, özentisiz bir kişilik Topaçlıoğlu. Ve ailesi… Uzun bir sanat yaşamı dilerim.
monad balkan, 25 kasım2016 ankara