Bugün köşeyi resim kaptı.
Görülmemiş bir başkan koltuğa oturdu, görülmemiş işler yapıyor diye bütün dünya gözünü Amerika Birleşik Devletleri’ne çevirmişken biz de bu ülkedeki bir sanatçıya bakalım.
21. yüzyılda, elektronik çağda bir insan neden ressam olur? 700 yıl öncesinin ressamlarından farklı ne yapabilir? Bu çağda bilgisayarın yapamayacağı ilginç ve anlamlı bir resim nasıl yapılabilir?
Bu sorular, yaşadığı çağın bilincinde olan her sanatçı gibi, Amerikalı ressam Sandow Birk’ün de kafasını kurcalamış. Biçimde yenilik değil, içerikte yenilik üzerinde durmuş.
Resmini “Amerika’yı eleştirmek için bir araç” olarak gören sanatçı, 1990’larda yaptığı ilk işlerde, sanat tarihinde yer tutan tabloları yeniden yorumlamış, öznelerini güncellemiş. Bu resimlerinde Amerika şehirlerindeki şiddet, sokak çeteleri, grafitiler, işçiler, tutukluları göstermiş.
Hapishane peyzajları da ilgi alanına girmiş: Kaliforniya’nın 33 hapishanesinin ardından New York eyaletindeki yüksek güvenlikli hapishaneleri 19. yüzyıl Hudson River ekolü tarzında resmetmiş.
Dizi resimleri arasında yazar Marcus Sanders’le birlikte yeniden yazıp resimledikleri Dante’nin İlahi Komedya’sı da var. Sanders 13. yüzyılda yazılan şiiri günümüz Amerikan İngilizcesine aktarırken Birk de Gustave Dore’nin klasik resimlerini 21. yüzyıl görsellerine dönüştürmüş. Bu çalışma daha sonra filme de dönüşmüş.
Kaliforniya’da yetişen Sandow Birk, Kuzey ve Güney Kaliforniya arasındaki unutturulan savaşı bir başka tablo dizisine konu olarak seçmiş: “Gençler kendi yaşadıkları zaman dilimini tarihin en önemli, en belirleyici dönemi sanıyorlar; geçmişi ve geçmişten alınacak dersleri es geçiyorlar” görüşüyle yapmış bu tabloları. Bu çalışmadan da bir film ortaya çıkarmış.
Sanatçı, daha sonra ahşap baskıya yönelmiş: Afganistan, Kuveyt ve en son da Irak’ın işgali üzerine yaşanan tartışmalardan esinlendiği baskı dizisine Savaşın Ahlak Bozuculuğu (Depravities of War) adını vermiş. Hâlâ Amerika’nın çeşitli yerlerinde sergilenmekte olan bu yapıtların ardından yaptıkları ise bu köşenin asıl konusu: Amerikan Kur’anı (American Qur’an)...
Kaliforniya kıyılarında sörf yaparak büyüyen sanatçı hem sörf yapma amaçlı, hem de resim araştırmaları için aldığı burslarla dünyanın pek çok yerine gitmiş. Endonezya’dan Fas’a, Müslüman halkın yaşadığı 10 ülkede bulunmuş; ama Orta Doğu’ya hiç uğramamış. "Müslümanların yalnızca %12’sinin anadilinin Arapça olduğunu, çoğu Müslüman’ın kutsal kitabını kendi dilinde okuyup anladığını" söylüyor. Bu gezilerinden birinde Kur’an’ın bir İngilizce çevirisini almış. Çocukken Hristiyan olarak yetiştirilen Birk’ün herhangi bir dine bağlılığı yok. Dünya siyasetini etkilemesi nedeniyle, Kur’an’ın son 20 yılın en önemli kitabı olduğunu düşünen sanatçı, bu kutsal kitabın ne dediğinin bilinmesi için okunması gerektiği kanısında: “Genel kültür için nasıl Shakespeare ve Chaucer okunuyorsa Tora ve Kur’an’ın da okunması gerekir” diyor.
Yine sörf amacıyla İrlanda’ya gittiğinde yağmurlu bir gün Dublin Chester Beatty Kütüphanesi’ne uğruyor. Mısır’dan sonra en zengin Kur’an el yazmaları koleksiyonunun bu kütüphanede bulunduğunu öğreniyor. Burada 1000 yıllık bir Kur’an’ı hayranlıkla izlerken üzerinde bazı yerlerin silinip düzeltilmiş olduğunu fark edince çok heyecanlanıyor. Yüzyıllardır bu kutsal kitabın elle yazılmadığını düşünerek, her bir sayfasını elle yazıp resimlemeye hevesleniyor. O gün, “Kendi Kur’an’ımı yapacağım” diye karar veriyor.
Kur’an’ın çeşitli İngilizce çevirilerini okuyan Sandow Birk, yapıtında 1861 yılında yapılan bir çeviriyi temel almış.
Kur’an’ın tüm surelerini, eski elyazmalarından esinlenerek, metnin arkasına güncel Amerikan yaşamından sahneler ekleyerek yazmış. ABD eyaletlerinin her birinin bir görselde yer almasına dikkat eden sanatçı, bir surenin arkasına eyaletlerden birinde yaşanan kasırgayı, bir başkasının arkasına bir kazayı resmetmiş. Örneğin, yedi uyurlardan söz eden surenin arkasına West Virginia’da toprak altında kalan yedi madencinin resmini yerleştirmiş. Guantanamo Bay de var resimler arasında, Irak Savaşı’ndan en kârlı çıkan şirket Mobil de... Ayrıca, gündelik yaşamdan evlilik, boşanma, hastalık, ölüm gibi sahnelere yer vermiş.
Amerikan Kur’an’ı diye adlandırdığı yapıtını 9 yılda tamamlayabilmiş. Daha tamamlanmadan, parça parça ülkenin Batı kıyısından Doğusuna pek çok yerde sergilenen Amerikan Kur’an’ı şu günlerde Orlando’da... Oradan Mart ayında Michigan’a, Ann Arbor’a geçecek.
Daha önce 2 metreye yakın boyutlarda tablolar üreten sanatçı bu son yapıtlarını taşınabilir boyutlarda ve guache ile yapmış. Metnin yazımında kaligrafi seçimi konusunu epeyce düşündüğünü, aklı fikri harfte olan grafiti sanatçılarını örnek aldığını, Los Angeles sokak grafitisini seçtiğini belirtiyor.
Sandow Birk bu yaptığının bir sanat projesi söylüyor, kendisinin bir teolog ya da din bilgini olmadığını vurguluyor. Resimli Kur’anı bir sanat projesi olarak düşünmekle birlikte, böylece İslam’ın ne olduğunu bilmeyen Amerikalıların ilgisini çekmek istediğini de belirtiyor.
Amerikan Kur’anı, tamamlanmasının hemen ardından, Aralık 2015’te, özgün boyutlarında kitap olarak da basılmış. Hem sergi, hem de kitabın izleyicilerden olumlu tepki aldığı görülüyor. Bir öğretmen, kitabı öğrencilerinin toplumsal kimlikleri kendilerinden farklı olanları anlamaları için kullanırken Amerika’da yıllarca dışlanmış olarak yaşadığını belirten bir Müslüman genç ilk kez kendini toplumla bütünleşmiş duyumsadığını dile getiriyor. Iowa’da bir cami imamı kültürler arasında köprü kurduğunu söyleyerek sanatçıya teşekkür ediyor. Olumlu tepkiler çok sayıda, ama Amerika’da İslam propagandası yapmaması gerektiği konusunda bir iki imzasız mektup da almış. Sanatçı bu durumu, “Olumsuz düşünecek olanlar ya ilgilenmiyor ya da sergilere gelmiyor olabilir” diye açıklıyor. Trump’a oy verenlerin Sandow Birk’ün sözünü ettikleri arasında olduğunu varsaymak pek yanlış olmasa gerek.
Mina Tansel
29 Ocak 2017