8. Türkiye Gitar Buluşması'nın katılımcılarına sağladığı pek çok kazanım var. Ama Çek gitarcı Pavel Steidl'in (d.1961) kapanış dinletisi, kolay unutulmayacaklar arasında yer alacak türdendi.
Dinletiye gelinceye kadar ustalık sınıfına katılan ve izleyenler de, ilk kez dinleyecek olanlar da heyecan içinde bekliyorlardı. Pavel siyah uzun kollu dik yakalı gömleğiyle sahnede yerini alıp, Macar gitarist-besteci Janoş Kaspar Mertz'in (1806-1856) üç bölümünden ilkini seslendirmeye başladıktan hemen sonra durdu. Özür diledi ve kulise geri döndü.. Birazdan tekrar çıktı, gene başladı ama bu kez de küçük kamerayı en önde tam karşısına yerleştirmiş genç gitaristler yoğunlaşmasını bozmuş olmalıydı. Durdu ve kameranın kenara yerleştirilmesi istedi. Kulise bir kez daha döndükten sonra, gelip yerini aldı, sular seller gibi çalmaya başladı!
Pavel Steidl, ufak tefek, küçük elli bir adam. Kolları da boyuyla uyumlu , kısa... Ama bu fiziksel özelliklerini dikkate alarak kendine özgü bir çalma tekniği geliştirmiş. Tertemiz bir tını, inanılmaz bir virtüozite...
Dinletinin ilk yarısında gövdesi 18. yüzyıldan kalma, sapı yeniden yapılmış, küçük boylu romantik gitarıyla çaldı. Mertz'i, Paganini ile Legnani'nin sonat ve kaprislerinden yaptığı seçki izledi. İlk yarıyı Zani de Ferranti'nin “Fantasia”sıyla noktaladı.
İkinci yarıya elinde büyük bir gitarla çıktı. Meğer Kağan Korad'ın gitarıymış. Bach “Chaconne”u dinlerken inanın tüm salon, 7'den 70'e mest olduk. Dinleyiciler arasındaki iyi kemancı bir dostumuz,
“Pavel'in şakonunu dinledikten sonra, eserin gitarla çok daha iyi tınladığı kanısına vardım” demez mi? Üstelik Şakon'u tatlı tatlı şarkı da söylerek seslendirdi Pavel...
Şakon'u Çek besteciler izledi: Önce Janacek, ardından Obrovska'nın (1930-1987) prelüdleri ve finalde Pavel Steidl'in kendi bestesi “And you go to İthaca too”...
Pavel, besteyi Obrovska'nın anısına adamıştı. Yer yer minimalistik özellikler gösteren, dinleyiciyi kendine bağlayan özellikler taşıyan bu bestesinde Pavel, tıpkı Orta Asya Türk folkloründe önemli yeri olan, şaman kökenli sesleri de ağzıyla, daha doğrusu ses tellerini titreştirerek ve ıslıkla çıkartıyordu. Kimi dinleyiciler, bunun elektroakustik bir ekleme olduğunu zannettiler. Bu parçanın önceki bir etkinlikte çekilmiş videosunu Sanattan Yansımalar'ın “Video Galeri”sinde bulup izleyebilirsiniz.
Dinleti salonun ayakta alkışıyla, Pavel'i birkaç kez sahneye çağırmasıyla sonuçlandı. Peki bu sadece bir gitar dinletisi miydi? Olayın bütününe bakıldığında bunun Pavel Stiedl'in gösterisi olduğunu söylemek mümkün. Çünkü gitarıyla birlikte vücut dilini ve mimiklerini ustalıkla kullanan bir sanatçı.
Yazıya Pavel'in mimiklerini yansıtan fotoğrafları özellikle ekledim. Ancak bu mimikler de, vücut hareketleri de tümüyle “doğaçlama” hissi veriyor dinleyiciye.
Konser sonrası sohbetimizde, Ankara Bilkent'teki dört gecelik ikametinden, öğrencilerin ilgisinden, organizasyonun işleyişinden çok memnun kaldığını gördük. Öteki usta Matthias Seidel de (d.1949)
hem hoca, hem Salzburg'daki Mozarteum'un yöneticisi olarak çok memnundu. Ama Türkiye'deki siyasal gelişmelerin müzik ve sanat yaşamına olumsuz etkilerinin giderek artma olasılığının farkındaydı ve endişeliydi.
8. Türkiye Gitar Buluşması'yla ilgili daha yazacak çok şey var. Yavaş yavaş yazacağım. Ama esas buluşmanın toplu bir öyküsü ve değerlendirmesini Andante'nin Ağustos sayısında bulacaksınız.