Nasıl yoğun bir gün ve yollarda yoğun bir trafik!
Macaristan Büyükelçiliği'nde Bela Bartok üzerine üç ayrı konuşmanın yapılacağı bir konferans...
Bilkent Senfoni Orkestrası'nda Prof. Dr. İhsan Doğramacı'yı anma konseri...
Ve Hacettepe Üniversitesi Senfoni Orkestrası'nda “Türkiye Estonya Müzik Dostluğu” başlıklı, Eston besteci Eduard Tubin'in (1905-1982) 110. doğum günü ile Eston Ulusal Günü'ne adanmış konser...
Bu üçü arasında, aklımın bir bölümü diğer iki etkinlikte kalmak üzere, Tubin konserini tercih ettim.
Çünkü programda yer alan bestecinin Piyano ve Orkestra İçin Konçertino'sunu yaklaşık 15 yıl önce CSO'da dinlemiştim ama eseri anımsamakta güçlük çekiyordum. Ayrıca bestecinin dünyada en fazla çalınan eseri olan 5. Senfoni'sini ve nasıl seslendirileceğini doğrusu çok merak ediyordum.
Yoğun trafikte M salonuna yetiştiğimizde, Hacettepe Üniversitesi rektörü Prof.Dr. Murat Tuncer ve Estonya Büyükelçisi Miko Haljas konuşmalarını tamamlamışlardı. Salon kararmıştı, yerimize oturmamızla birlikte Eston şef Toomas Vavilov (d. 1969) bagedini Burhan Önder'in (d. 1957) “Gizem-Özlem” başlıklı iki senfonik bölümünün ilk ölçüsü için indirdi. Folklorik ezgiler ve ritmlerin yoğunlukta olduğu eseri ilk kez yöneten şefin, işini ciddiye alıp dörtlü armoniye göre yazılmış partitürü öğrendiği belliydi.
Tubin'in birbirine bağlı olarak çalınan üç bölümden oluşan, geç klasik ve erken çağdaş dönemlerin özelliklerini yansıtan Piyano ve Orkestra İçin Konçertino'sunda solist, 1.3 milyon nüfuslu Estonya'nın belki de en gözde piyanisti ve Estonya Ulusal Senfoni Orkestrası'nın solisti olan Mihkel Poll(d.1986) idi. Vavilov yönetimindeki HÜSO'nun dikkatli eşliğinde güzel bir
seslendirme oldu. Tubin'in üflemeli çalgıları kullanımı, bakırlarda sürdinli bölümlere yer vermesi, eserin orkestral yapısını ilgi çekici hale getiren özelliklerden biriydi. Tayfun Avcıoğlu korno soloda bu sürdinli partileri tertemiz üfledi. Bestecinin bir mülteci kampında, kendisi gibi mülteci olan bir şefin isteği üzerine bestelediği bu eser, bizim piyanistlerimiz ve şeflerimiz tarafından dikkate alınıp, orkestralarımızda seslendirilmeye değer... Dinleyici de hem eseri, hem piyanisti beğenmiş olmalı ki, alkışını geniş tuttu ve piyanist Poll, bis olarak bu kez gene Tubin'den kısa bir prelüd seslendirdi.
Eduard Tubin, İkinci Dünya Harbi'nin meşakkâtini çekmiş bir besteci... Ülkesinden kaçmak zorunda kalışı, mülteci kamplarında geçen günler, zorunlu olarak İsveç'e yerleşmesi mutlaka ruhunda derin izler bırakmış, eserlerini de etkilemiştir.
Nitekim, ikinci yarıda dinlediğimiz Si Minör 5. Senfoni, kendisi pek kabul etmese de pekala savaş ve göçün izlerini taşıyor. Özellikle hızlı ve enerjik birinci bölümde timpani ve üflemelilerin kullanımıyla oluşan hava, tam da bu... Mistik, yumuşak bir hüznü yansıtan ikinci bölümden sonra, finalde görkemli ve majör bir koda ile tamamlanan senfoninin, hayli güçlüklerle dolu, seslendirilmesi emek isteyen bir eser olduğunu gördük. Ama HÜSO, güç eserin altından kalktı. Şef Vavilov'un son derece anlaşılır, sağlam bagedini dikkatle izlediler. Sadece bagede bağlı kalmayıp partilerinden izlerken saydılar ve ilk kez karşılaştıkları senfonide başarılı bir seslendirme ortaya çıktı. Deyim yerindeyse (teşbihte hata olmaz!) at binicisine göre kişnedi.
Şef, senfonide kilit enstrümanlardan biri olan timpanileri arkada sahnenin iki yanına yerleştirmişti. Bu da, yetersiz akustikli salonda, esere stereofonik bir hava kattı. Orkestranın viyolonsel ve kontrabas gruplarını bu seslendirmede beğendim. Renato Lupu'nun trompetteki açık ve sürdinli soloları önemliydi. Şef Vavilov da, üflemelilerden başlayarak tüm grupları teker teker selama kaldırarak, başkemancı Ayşe Akçay'ı hararetle kutlayarak tüm orkestrayı onurlandırdı.
Yeniden vurgulamakta yarar var, orkestralarımız Şostakoviç, Rahmaninov senfonilerini sıklıkla seslendiriyorlar, Tubin'i de görmeliler.
Üstelik Tubin'in bizlerle bir “hısımlık” yanı da var. Gelini bir Türk hanımefendi. Beyhan-Eino Tubin çifti, Antalya'nın Kaş ilçesinde oturur, evlerinin kapılarını müzisyenlere açar ve orada düzenlenen müzik etkinliklerinin tümüne katılırlar. Kızları Rânâ Tubin, İstanbul'da Yeditepe Üniversitesi'nde akademisyendir. Üçü de konserdeydiler.
Müzik, ülkeler arasında nasıl dostluk köprüleri kuruyor ya da varolan ilişkileri güçlendiriyor değil mi?
Fotoğraflar: Şefik Kahramankaptan