İstanbul Devlet Opera ve Balesi, sahne sanatlarından opera, bale, operet ve müzikallerin yanında konser etkinliklerini de sürdürüyor. 1960’da İstanbul Şehir Operası’nın kuruluşundan buyana , değişik formatlarda yapılıyor bu konserler...
Daha önceki yazılarımda da belirtmiş olduğum gibi, bu yıl, İstanbul Operası’nın kurucusu Aydın Gün’ün doğumunun 100 ve ölümünün 10. yılı. Bu konserler Aydın Gün adına, ona saygı konserleri olarak yapılmaktadır. Aydın Gün oda müziği ile solo, koro ve orkestralı konserlere önem verirdi. Bu nedenle, İDOB 1971-76 yılları arasında, benim de üyesi olduğum, yöneticiliğini Panayot Abacı’nın yaptığı ‘’Müzik Kulübü’’ kurmuştu ve Pazartesi ile Cuma konserleri düzenli olarak yapılmaktaydı. Bazı yıllarda bu konser etkinlikleri aksamış olsa da son zamanlarda kurumun etkinlikleri arasında önemli bir yere sahip olmuştur. İşte bu bağlamda, Aydın Gün’ün oda müziğine verdiği önemden hareketle, geçen yıldan itibaren, farklı temalarda Aydın Gün’ün anısına birçok konserler yapılmaktadır. Son olarak ilki 4 Kasım’da Süreyya Sahnesi’nde, tekrarı ise 9 Kasım’da Beyoğlu Emek Pera sahnesinde ‘Serenatlar’’ konserleri düzenlendi. Serenat, sesli olarak söylenen veya müzik aracılığı ile çalınan serbest biçimli müzik parçası olduğu gibi, geceleyin açık havada, örneğin ay ışığı altında, sevgi duyulan biri için, bir müzik aracılığı ile yapılan mini bir konserdir.
Serenatlar temalı konser dizisi ile nelerin amaçlandığı konusunda bilgisine başvurduğum İstanbul Devlet Opera ve Balesi Müdür ve Sanat Yönetmeni Suat Arıkan şunları anlattı:
‘’Aydın Gün’ü Anma Konserleri dizisinde bu kez, teması Serenatlar olan bir konser dizisi gerçekleştiriyoruz. İlginç bir konu, 15. yüzyılda başlayan, özellikle, erkeklerin, ay ışığı altında yaptıkları bu serenatlar, 16,17 ve 18. yüzyıllarda gelişerek önemli örneklerini görüyoruz. Bütün bu, hem vokal, hem de orkestral serenatları bir araya topladık, enteresan oldu. Ben de söylüyorum. İlkini 4 Kasım’da Süreyya, ikincisini de 9 Kasım’da Emek Pera’da yaptık. Sonra 16 Aralık'ta Süreyya’ya geri döneceğiz. Bu ise konserlerimizden sadece bir tanesi, değişik konseptlerde konserlerimiz var. Bizi bilen biliyor zaten. İzleyicilerimiz bizi hiçbir zaman terk etmediler, mutluyuz. Bu arada atölye elemanları ve sanatçılar dahil tüm kadromuzda gerek vefatlar gerekse emekliler nedeniyle azalmalar oldu. Atatürk Kültür Merkezi yeniden yapıldığı zaman her iki mekânda da etkinliklerimiz devam edecek.’’
Konserde hem oda müziği hem de koral olarak serenatlara yer verildi. Flütte Damla Akan, kemanda Bilge Surlu, viyolada Verda Gül ve viyolonselde ise Didem Erken’den oluşan İDOB oda müziği grubu J. Haydn’ın Op.3, 5 numaralı Fa Majör Yaylı Sazlar Dörtlüsü’nün II. Bölümü olan ‘’Andante cantabile’’ başlıklı seranatın düzenlemesini icra etti.
Konserin ikinci eseriyse bir orkestral serenattı. W.A. Mozart’ın ‘’Grand Partita’’ adlı KV 361 başlıklı Si Bemol Majör Serenat’ın III. Bölümünü (Adagio) obualarda Ezgi Kaki ve Barkın Balık, klarinetlerde Ecesu Sertesen, Burcu Kamacı ve Turgut Aktaş, fagotlarda Berke Hitay ve Deniz Ersoy, kornolarda Özgür Sevinç ve Bora Onataslan ile kontrbasta Pınar Baltacıgil’den oluşan topluluk seslendirdi. Hak ettikleri alkışı da aldılar.
Sıra başka bir serenat müziğine geldi. Piyanist Hüseyin Kaya Ludwig van Beethoven’in op. 27 No 14 Do diyez minör Quasi una fantasia ya da bilinen adıyla ‘’Ay Işığı’’ piyano sonatının en çok bilinen ‘’Adagio sestenuto’’ bölümünü, önce öyküsünü anlaarak, ay ışığı fonlu bir görüntü eşliğinde, son derece zarif bir stilde icra etti.
Sıra şarkılara gelince, sahneye ilk gelen İDOB Müdür ve Sanat Yönetmeni Suat Arıkan oldu. Piyanist Hüseyin Kaya eşliğinde, W.A.Mozart’ın Don Giovanni operasından ünlü serenat şarkısı olan ‘’Deh, vieni alla finestra’’yı, operada oynadığı gibi özel kostüm ve mizansenle söyledi. Tenor Cenk Bıyık’ın rahatsızlanması nedeniyle yerine Serkan Bodur sahneye çıktı ve W.A.Mozart’ın Saraydan Kız Kaçırma operasından Pedrillo’nun sevgilisine serenatı olan ‘’In Mohrenland gefangenwar ein Mädel’’i çok güzel bir şekilde icra etti. Bariton Önay Günay ise, Rus besteci P.İ.Çaykovski’nin, Op. 38 6 romansından ‘’Don Juan” serenadı ile dinleyici karşısındaydı. G.Donizetti’nin de bir romansı olan Don Pasquale operasından, çok sevilen bir şarkı olan Ernesto’nun aryası ‘’Com’è gentil la notte a mezzo april!’’i güzel bir şekilde, mizansen de yaparak söyledi.
Sahneye tekrar gelen bariton Önay Günay, F. Schubert’in, serenat dağarının en güzel parçalarından biri olan Schwanegesang, D.957, 4 numaralı ünlü ‘’Ständchen’’i güzel bir şekilde söyleyerek, dinleyenlerin beğenilerini kazandı. Konser sonunda kuliste görebildiğim bariton Önay Günay, Bryn Terfel’i çok beğendiğini ve onu örnek almaya çalıştığını söyledi.
Tenor Ahmet Baykara bu kez G.Rossini’nin Sevil Berberi operasından, Almaviva Kontu’nun Rosina’ya, penceresi altından yaptığı serenat olan ‘’Se il mio nome’’ adlı aryayı, yine mizansenli olarak icra ederken, kulağımız sahne gerisinden, Rosina’nın Kont Almaviva’ya karşılık vermesini bekledi, ancak, bir aksaklık nedeniyle bu düet olamadı. Sanatçılara eşlik eden piyanist Hüseyin Kaya, 16 Kasım’da Sürayya’da yapılacak olan tekrar konserde bunun giderileceğini söyledi. C. Tosti’nin ‘’La serenata’’ adlı şarkısını yine Serkan Bodur’un güzel yorumu sonrası, son olarak sahneye Suat Arıkan çıktı ve İDOB repertuvarında olan Gounod’un Faust operasından Şeytan’ın (Méphistophélès) serenatı olan ‘’Vous, qui faites l’endormie’’ şarkıyı, yine konuya uygun kostüm ve mizansenle seyirlere adeta bir oyun oynar gibi sunarak bol alkış aldı.
Bu son şarkıdan sonra tüm orkestra ve solist sanatçıları topluca sahneye çıkarak seyircileri selamladılar, defalarca alkışlarla sahneden akışlara karşılık verdiler. Böylece Emek Pera’daki Serenatlar konserlerinden ikincisi de seyircilerin memnuniyetleri ile sona ermiş oldu. Bir sonraki Serenatlar konseri 16 Aralık 2017 tarihinde Süreyya sahnesinde izlenebilir.
İsmail Hakkı Aksu