Operaları bilirsiniz, opera seria’ların, yani ciddili operaların sonunda genelde kadın karakter ölür. Aldatılmıştır, delirmiştir, haksızlığa uğramıştır, masumiyeti son anda anlaşılmıştır ama her şey için çok geçtir. Her ne kadar sonunda ölümden kurtulamamış olsa da, Carmen bildiğiniz kadın karakterlerden değil. O yüzden acele edin, Istanbul Devlet Opera ve Balesi’nin 11, 15, 16 ve 18 Ekim’de Atatürk Kültür Merkezi’ndeki Carmen gösterimlerini kaçırmayın!
Nietzche, Wagner’in son operası Parsifal’i katolik bulduğu için eleştirince yüzünü Bizet’ye dönüyor. ‘Wagner Olayı’ adlı yazısına şöyle başlıyor: ‘’Dün yirmi kez - bilmem inanır mısınız- Bizet’nin başyapıtını dinledim.’’ Sonrasında şöyle devam ediyor: ‘İnsan kendisi bunu dinlerken bir ‘başyapıta’ dönüyor. Carmen’i dinlediğim her kez kendimi daha iyi bir filozof olarak görüyorum.’’ Çünkü ona göre Bizet’nin müziğinde sağlık, ışık ve ölçü; Wagner’in müziğinde ise hastalık ve aşırılık vardı. Carmen, benim de çok sevdiğim, tartışmasız bir şaheser. Hatta Bizet’nin tüm diğer eserlerini gölgede bırakmıştır. Fakat, Wagner ile Bizet’yi karşılaştırmasına bakarsak, Nietzche Wagner’e gerçekten çok içerlenmiş olmalı.
Sahneye Koyuş

Carmen, tüm dünyada en çok sahnelenen operalardan birisi fakat ne yazık ki Bizet bu başarıyı hiç göremedi. Başarısız geçen opera prömiyerlerine rağmen Paris’teki Opera Comique’den yeni opera siparişi almayı başaran Bizet, libretistleri Halevy ve Meilhec’in getirdiği konu önerilerini beğenmemiş, yerine kendisi Merismee’nin Carmen kitabını önermişti. 1860’ların Opera Comique’i için bu kitabın konusu sansasyoneldi. Halevy, opera yönetiminin tepkisi üzerine konuyu yumuşatmak için ‘masum’ bir Michaela karakteri ekleyeceğine, çingeneleri komik kılacağına, Carmen karakterini yumuşatacağına ve en önemlisi de sondaki ölümü -tat kaçıran- bir fanfar ile gölgeleyeceğine söz verir. Sözünü de tutacaktır ama bu konu ısrarına dayanamayan tiyatronun müdürü Leuven en sonunda tepki olarak istifa eder.
Konu için sadece opera yönetiminin değil, başrollerin de ikna edilmesi gerekiyordu. Normalden uzun süren provalar sırasında orkestra Bizet’nin bestesi kendi kapasitelerinin üzerinde olduğu için, koristler ise alışık oldukları topluluk yerine tek başlarına inandırıcı rol yapmak zorunda kaldıkları için itiraz edip duruyorlardı. Sonunda prömiyer yaptığında, bu sefer de seyirci tepkisini gösterecekti. Henüz 19. Yüzyıl; sigara içip kavga eden işci kadınlara, kanunlara karşı gelinmesine ve sahnede öldürülen bir baş karaktere hazır değildi. Ertesi günkü eleştiriler ise pek iç açıcı değildi. Maalesef, Carmen yarısı dolu salonlara gösterim yaptı. 33. performansın ertesi günü ise Bizet aniden kalp rahatsızlığı nedeniyle 36 yaşında vefat etti. Bizet’nin ölümü esere olan ilgiyi biraz artırmış olsa da, 1876’daki son performans sonrası 7 yıl boyunca bir daha Carmen Fransa’da sahnelenmedi. Bu sırada eseri gören Tchaikovsky ‘’Carmen her kelimesiyle bir başyapıt’’ demiş..
Verismo
Carmen Verismo; yani operada gerçekçilik akımının öncülerinden sayılır. Operanın baş karakteri soprano, hiçbir hatası olmayan melek ve zorbalığa uğramış bir karakter değil; tersine güçlü, kendinden ödün vermeyen fakat aynı zamanda kanunsuz hareket eden, erkekleri parmağında oynatan bir karakter. Ölümü ise sahne önünde bıçaklanarak gerçekleşiyor, hem de tüm opera boyunca güçsüz duran, Carmen’in de küçümsediği biri tarafından.
Prelüd
Konumuz İspanya’da geçiyor ama Bizet hiç İspanya’ya gitmemiş. Prelüd ile başlayalım: operadan 3 ana temayı duyacağız. 4. perdedeki matadorların girişi La Majörden enerjik bir giriş ile başlar ve Fa majördeki meşhur Toreador şarkısına geçiş yapar. Tekrar La majöre dönüp başlangıç melodisini tekrar eder. Prelüdün ikinci kısmı ise opera boyunca Carmen’in kaderinin değiştiği ya da gerçekleştiği mi demek daha doğru olur, anları bize uyaran kader motifine yer verir. İkinci kısmın bitişi öyle âni olur ki; sanki özeti dinlerken birden Bizet, ‘dur tamam hikayeyi baştan anlatayım’ demiştir bize.
Habanera
İlk perdemiz: Don Jose’nin de aralarında olduğu askerler sigara fabrikasının önünde kadın işçilerin molaya çıkmasını bekliyor ama asıl bekledikleri: Carmen. Carmen sahneye girerken ‘kader motifi’ diye adlandıracağımız motifi ilk kez duyarız, bu motifin neyi simgelediğini ancak operanın sonunda anlayacağız. Carmen ünlü Habanera’sıyla ilgileri üzerine çekmeyi başarır. Carmen öyle bir kadındır ki: “onunla ilgilenirseniz umrunda değilsiniz, ama onu görmezden gelirseniz sizi seviyordur ve sizi seviyorsa başınız belada demektir.” Elina Garanca’nın yorumu efsanedir.

Elina Garanca, Met Opera
Bizet, İspanya’da geçen operası için etnik bir ezgi arayışındaydı. Habanera melodisini bir halk ezgisi sanarak aldı ve bir aryaya dönüştürdü. Ancak başkalarının uyarmasıyla ezginin aslında Sebastian Yradier’e ait olduğunu anladı ve notanın üzerine Yradier’e bir teşekkür düştü. Yradier çok şanssız ki henüz telif hakları diye bir şey yoktu. Yani aslında operanın en meşhur ezgisini Bizet bestelememiştir.
Habanera, Carmen’in manipülatif hamlelerini çok iyi anlatır. Majörden minöre geçişler Carmen’in karşısındaki erkeklerle nasıl oynadığını simgeler, çünkü ‘aşk özgür olmalıdır.’ Carmen’le ilgilenmeyen tek erkek olan Don José, tam da bu yüzden Carmen’in ilgisini çeker. Carmen aryasını bitirdiğinde Jose’ye çiçeğini fırlatır ve kader motifini duyarız.
Karşınızda Toreodor!
İkinci perdedeyiz. Aylar geçmiş, Carmen Don Jose hapishaneden çıkacağı için mutlu. O sırada sahneye ünlü matador Escamillio girer ve kendisini ünlü Toreador şarkısıyla tanıtır. Escamillio Carmen’e gözünü diker ama Carmen ona yüz vermez, o Don Jose’yi beklemektedir. Toreodor melodisi operanın en meşhur ikinci melodisi; fakat dramatik olarak Escamillo’yu hiç tanımadığımız için bu melodinin simgelediği duygu çok genel geçer. Aynı bir geçit töreni gibi, Escamillio bazı sahnelerden geçer gider, onunla bir bağ kuramayız. Kurmamız da beklenmez, Escamillio’nun önemi onun önemsizliğinde gizlidir.
Çiçek Aryası
Don Jose geldiğinde Carmen onu kastanyet çalarak söylediği, egzotik bir dansla karşılar ( Je vais danser en votre honneur ... La la la). Uzaktan, Jose’yi göreve çağıran siren duyulur. Don Jose işine dönmek zorundadır ama Carmen için Don Jose’nin kendisi yüzünden hapse düştüğü ve daha çıktığı ilk günde işinin kurallara uymak zorunda olması hiç de ikna edici bir sebep değildir. İngiliz kornosundan duyduğumuz kader motifi, Don Jose’nin Carmen’e olan sevgisini anlatan meşhur tenor aryası ‘La fleur que tu m'avais jetée’ye bağlanır. Jonas Kaufmann’dan dinlenebilir.
Don Jose’nin en ünlü aryası bile Carmen’in motifiyle başlamakta. Her ne kadar romantik bir aşk aryası da olsa, aryayı incelediğimizde Jose’deki saplantıyı görmemiz mümkün. “Et j’étais une chose à toi” kısmındaki âni yükselişi bizi hazırlıksız yakalamış gibidir, bir duygu patlaması yaşadığını anlarız. Operanın finalinde duygu değişimlerini ve istediği şeyi elde edemeyip verdiği tepkileri kontrol edemeyecek Don Jose’ye hazırlanırız âdeta. Si bemolde pianissimo olarak biten arya en zor tenor aryalarından biridir.
Saplantı & Ölüm
Prelüdümüzü başlatan melodi ilk kez karşımıza son perdede çıkar: ‘Le voici la quadrille’. Kalabalık matadorları karşılamaktadır. Ne kadar dertsiz, tasasız hatta içten pazarlıksız bir melodi. Bu da bir tesadüf değil. Carmen artık Escamillio ile birliktedir - Don Jose’den çoktan sıkılmıştır. Arkadaşları Don Jose’nin döndüğünü ve onu aramakta olduğunu söylemesi Carmen’i bir saniye bile tedirgin etmez. Tam boğa güreşi başlarken, Don Jose Carmen’i bulur, sevgisinden bahsederken onun hastalıklı, takıntılı ruh halini anlarız. Carmen hiç uzaklaşmaya çalışmaz, kaçmaz, boyun eğmez.
Bu sırada güreş başlamıştır, arkadan tezahüratları ve seyircilerin söylediği Toreodor şarkısını duyarız; arenada hayat devam etmektedir. Carmen, Don Jose’nin ona taktığı yüzüğü fırlatınca, Don Jose Carmen’i bıçaklar. Don Jose anlık, çocuksu sinirine yenilmiş, arkada arena Escamillio’nun zaferini kutlamakta; Carmen can çekişirken orkestra Toreodor şarkısına kader motiflerini yerleştiriyor ve bize işte kaderleri buydu diyor. Ne zaman ki Don Jose yaptığının farkına varıyor, Carmen ölüyor; ilk kez orkestranın tamamı kader motifini çalıyor. Jose’nin acısıyla baş başa kalmış durumdayız. Müzik bize olay örgüsünü değil, Don Jose’nin duygunu yansıtıyor. Aynı gerçek hayat gibi; biri öldüğünde üzülmeyiz aslında, ruhumuz duymaz, öldüğü haberini alınca üzülürüz. Ruhun duyması tabiri de ne kadar güzel bir tabirdir. Acaba kader motifi baştan beri Carmen’in ölümünü simgeleyen bir motif değil de, Jose’nin sevdiği kadını öldürmesini temsil eden bir motif miydi?
Operanın daha ayrıntılı tanıtımı için Youtube’da @cokoperatik kanalını takip edebilirsiniz!
Ece Demirel
11 Ekim 2025, İstanbul




























