Son yerel seçimlerde onbir Büyükşehir Belediye Başkanlığını Cumhuriyet Halk Partisi ve Millet İttifakı adıyla bir araya gelen demokratik güçlerin kazanması çevremdeki çoğu kişi gibi beni de umutlandırdı. Seçilen başkanların oluşturacağı yeni yönetim kadrolarıyla neler yapılabileceğini düşündüm. İflah olmaz bir 68'li olarak oturup ciddiyetle bir araştırma yaptım, kişisel birikimlerim eşliğinde görüşlerimi bir raporla belgelendirdim. (*)
Raporuma muhatap bulmakta başarılı olamadım. Ama emeğime saygım var. Hazırladığım metni bir kitap olarak bastırma aşamasındayım. Çünkü biri ülkemin diğeri Almanya'nın iki tiyatro duayeninden dinlediğim anekdotlar da yanlış düşünmediğimi söylüyordu bana.. Vasfi Rıza Zobu, cumhuriyetin ilk yıllarında İtalya'dan getirilen planlarla tiyatro binaları yapılmak istendiğinde, ilk beğenilen 900 kişilik tiyatronun 300 kişilik olarak uygulanması istenir. Amaç ivedilikle bir tiyatro salonu yapılması ve oyunların oynanmasıdır. Ancak inşaatı üstlenenler 900 kişilik planının bütün değerlerini üçe böldüğü, bu nedenle kapıların, merdivenlerin tuvaletlerin yani tüm tiyatronun aşırı küçük kullanım alanlarına sahip olduğu görülür. Aynı şeyin 2. Dünya Savaşı sonrası Berlin'de yaşandığını usta yönetmen Roberto Ciulli'den dinlemiştim. İvedilikle yapılması istenen tiyatro binalarının kiminde tuvalet kiminde balkona çıkan merdiven unutulmuştu!
Cumhuriyetin ilk günlerinin tercihleri günümüzde geçerli değil. Cemaatlerin milli eğitim programlarında resmi anlaşmalarla ortak, hatta yönlendirici olduğu ülkemiz yönetimi, Covid 19' la ortaya çıkan pandemiden ekonomik krize ve hatta doğal afetler gibi birçok kitlesel yıkımda çıkış yolunu bulmayı bireylerin kişisel becerisine emanet ediyor. Ama bireysel çözüm arayışına güven duyulan vatandaşlar herhangi bir durumda kişisel görüş belirtmek isterlerse aynı demokratik tavrı göstermiyor ülke yönetimi. Vatana ihanetten, bölücü terör örgütleriyle işbirliğine dek birçok suçla ilişkilendiriliyor. Yani toplumsal demokrasi kültürümüzün hayli tartışılır olduğu bir süreçteyiz. Cumhuriyet'in kurucu kadrosunun oluşturmak istedikleri demokratik, sosyal cumhuriyet anlayışının böylesi bir baskıcı yaşam biçimi olduğunu sanmıyorum.
Metnimin çıkış noktasını Mustafa Kemal Atatürk'ün 1923 yılındaki bir konuşması oluşturuyordu. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, henüz cumhuriyet ilan edilmeden 1 Mart 1923 tarihinde Büyük Millet Meclisi'nin 4. açılışında yaptığı konuşmada şöyle demişti: " Pratik ve her konuyu kapsayan bir eğitim için vatan sınırları içinde önemli merkezlerde modern kütüphaneler, bitki ve hayvanat bahçeleri, konservatuarlar, atölyeler, müzeler ve güzel sanatlar sergileri kurulması gerektiği gibi, özellikle şimdiki mülki taksimata göre ilçe merkezlerine kadar bütün ülkenin basımevleriyle donatılması gerekmektedir. Bütün bu güzel şeylerin bir an önce gerçekleştirilmesi zor olmakla birlikte, mümkün olduğu kadar kısa bir süre içinde bu sonuçların sağlanabilmesini önemle diliyoruz."
Kamu yönetiminin iki ayağından biri olan devlet; yasalar, yönetmelik ve benzeri hukuki kurallar dizisiyle, yaşamı şekillendiren katı, otoriter bir kurumsal algıya sahipse, diğer ayağını oluşturan belediye, daha az önemli gibi görünen ama insanların birlikte yaşama adabını oluşturan, düzenleyen ve denetleyen yaşamsal görevlerle yükümlü olduğu adeta anaç bir algıya sahip.
Kentlilik bilinci; kentleşme, kentlileşme ve kent kültürünün kesişme noktasında yer almakta, bireyin kent kültürünü anlaması, kendini kente, kentin dinamiklerine ait ve güvende hissetmesi, kentsel oluşumlardan sorumluluk duyması ile somutluk kazanmaktadır. Kent kültürü ise, kentlerin bünyesinde barındırdığı insanların birbiriyle diyalog ve etkileşimlerini bir ilişki örüntüsü içinde düzenleyen sistemin birleştirici öğesi olarak görülür. Toplumsal sınıf, etnik ve dini farklılıkların ve farklı sosyal ve mesleki grupların oluşturduğu alt kültür değerlerini mozaik olarak bir arada tutan kent kültürü, çağdaş kent anlayışının ve işleyişinin ayrılmaz bir parçasıdır.
CUMHURİYET BAYRAMI, NAZIM HİKMET VE GENCO ERKAL
Cumhuriyet, Atatürk ve kurucu tarihi kadronun bizlere sunduğu laik, demokratik, çağdaş, sosyal, paylaşımcı, eşitlikçi yönetim biçimi. 97. yılının kutlandığı 29.10.2020 tarihinde Ankara Yenimahalle Belediyesi bir kutlama töreni düzenledi. Yenimahalle Belediyesi 2011 yılında açtığı ve Nazım Hikmet adını verdiği çok amaçlı Kültür Merkezi'nde Yıldız Kenter tiyatro salonunun yanındaki diğer büyük tiyatro salonuna bu kez Genco Erkal ismini verdi. Yıldız Kenter tiyatro salonunda kulis ve tiyatro tekniğinin gereksindiği olanaklarla donatılmış 400 kişilik seyirci koltuğu bulunuyor.
Genco Erkal, bu salonunun açılışını 29 Ekim Bayramında kendisine çok yakışan Nazım Hikmet şiirlerinden hazırladığı "İnsanlarım" oyunuyla yaptı. Bu üç değerli ismi bir araya getiren 1600 kişilik salonun açılış töreni, eşi Selvi Kılıçdaroğlu'yla birlikte CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun katılımıyla ve büyük bir toplulukla paylaşıldı. Cumhuriyet Bayramının böyle güzel bir sanatsal etkinlikle kutlanması çok değerliydi. Özellikle tiyatro oyunuyla ve yine özellikle Genco Erkal'ın oyunuyla ve daha da özellikle Nazım Hikmet şiirlerinden oluşan bir oyunla yapılması doğrusu sevindiriciydi. Genco Erkal güzelim repertuvarıyla devlet olanaklarından yararlanmadan yıllardır onurlu duruşuyla ayakta. Tiyatro öğrenmeye başladığım 1969 yılında "Rosenbergler Ölmemeli" oyunuyla tanıştım Dostlar Tiyatrosu'yla. Devam eden yıllardan bu güne "Şili'de Av", Alpagut Olayı", "Bir Delinin Hatıra Defteri", "Abdülcanbaz", "Sevdalı Bulut" la ve yakın yıllardaki "Sivas'93" benzeri nice güzel oyun gördük, ülkemin ve dünyanın demokrasi sorunlarıyla ilgili düşünce paylaştık.
Genco Erkal Türk Tiyatrosu'na oyunculuğu, eskimez seçkin repertuvarıyla her türlü zorluğa karşın yaşatmayı başardığı Dostlar Tiyatrosuyla olduğu kadar tiyatro tarihimize damga vuran demokrat aydın tavrıyla örnek bir sanatçı olarak karşımızdaydı. Genco Erkal'ın 60 yılı bulan saygın tiyatro geçmişini daha iyi öğrenebilmek için Prof. Dr. Ayşegül Yüksel'in yazdığı "Güneşin Sofrasında-Genco Erkal'ın Dostlar Tiyatrosu Serüveni" kitabı çok değerli bir kaynak. (**)
Nazım Hikmet kurtuluş savaşını öylesine çarpıcı, etkileyici, olağanüstü güzel anlatıyordu ki. Memleketine, sevdiklerine, özgürlüğe duyduğu özlemiyle, her türlü kısıtlayıcı koşullara karşın yaşama sevincinden vazgeçmeyişiyle bir büyük insan, bir büyük bir şair olarak yeniden, yine şaşırtıcı bir taze güçle karşımızdaydı.
SADRİ ALIŞIK KONSERVATUVARI
Seyirciler arasında çok sevgili yirmi kadar genç vardı ki onların önemi Yenimahalle Belediyesi'nin aynı merkez içinde açtığı Sadri Alışık Konservatuvarı'nın ilk sınıf öğrencileri olmalarıydı. Tiyatro oyuncusu olmanın zor, uzun, yorucu yolunda ilk adımlarını atmaya başlayan gençlerin gözleri ve yürekleri o muhteşem kurtuluş savaşından kaynaklanan yaşla, nice zor koşullarda oluşturulan cumhuriyetin coşkusuyla ve Genco Erkal'ın o etkileyici oyunculuğuna duydukları hayranlıkla doluydu.
Kamu yönetiminin iki ayağından biri olan devlet; yasalar, yönetmelik ve benzeri hukuki kurallar dizisiyle, yaşamı şekillendiren katı, otoriter bir kurumsal algıya sahipse, diğer ayağını oluşturan belediye, daha az önemli gibi görünen ama insanların birlikte yaşama adabını oluşturan, düzenleyen ve denetleyen yaşamsal görevlerle yükümlü olduğu adeta anaç bir algıya sahip.
Kentlilik bilinci; kentleşme, kentlileşme ve kent kültürünün kesişme noktasında yer almakta, bireyin kent kültürünü anlaması, kendini kente, kentin dinamiklerine ait ve güvende hissetmesi, kentsel oluşumlardan sorumluluk duyması ile somutluk kazanmaktadır. Kent kültürü ise, kentlerin bünyesinde barındırdığı insanların birbiriyle diyalog ve etkileşimlerini bir ilişki örüntüsü içinde düzenleyen sistemin birleştirici öğesi olarak görülür. Toplumsal sınıf, etnik ve dini farklılıkların ve farklı sosyal ve mesleki grupların oluşturduğu alt kültür değerlerini mozaik olarak bir arada tutan kent kültürü, çağdaş kent anlayışının ve işleyişinin ayrılmaz bir parçasıdır.
(Yenimahalle Konservatuvarında ODTÜ mezunu bir öğrencimin aktardığı örnekle Belediyenin ilginç bir uygulamasını öğrendim: Yenimahalle Belediyesi ODTÜ'lü öğrencileri sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik koşulları yeterli olmayan ailelerle buluşturup, ailenin çocuklarının çeşitli anlamda desteklenmesini sağlıyor, sonra da Seferihisar'da kiralanan bir tatil mekanında aileyle öğrencinin birlikte tatil yapmalarını sağlıyormuş. Ne güzel.)
Yenimahalle Belediye Başkanı Fethi Yaşar, Ankara'da tiyatro alanında verdiği destekle de öne çıkıyor. Yıllardır Sadri Alışık Anadolu Tiyatro Oyunculuk Ödülleri'ne ev sahipliği yaparak Ankara'da daha önce göremediğimiz ağırlıkta tören yapılmasını sağlıyor. Ayrıca Ankara kadar dışardan turneyle gelen tiyatrolara da ev sahipliği yapıyor.
Ama en önemlisi 2019/2020 eğitim yılında başlattığı Konservatuvarla sanata sanatçılara desteğini sürdürüyor. Sadri Alışık Sanat Akademisi'nin, tüm öğrencilerin tam burslu öğrenim göreceği bir Konservatuvar açmakta olduğu sırada Fethi Yaşar bu projeyi birlikte yürütmeyi öneriyor Kerem Alışık'a. Ders programı ve eğitmen kadrosunu Sadri Alışık Akademisi'ne bırakıyor, okulun mekanını tahsis ediyor ve teknik ve benzeri olanakları üstleniyor. Bu çalışma, yapısal bir yatırım olduğundan çok insana yatırım anlamı taşıyor. Çünkü Sadri Alışık Konservatuvarı'nın açılışı, başarıyla mezun olacak öğrencilere bir ödenekli tiyatroda yer alma olasılığının umudunu veriyor. Çünkü Başkan Fethi Yaşar, mezun olanların öncelikli olarak kadrosunda yer alacağı bir Şehir Tiyatrosu kuracağının muştusunu veriyor.
Daha çok konservatuvar, daha çok tiyatro, daha çok orkestra, daha çok konser salonu, daha çok müze, resim galerisi ve sanat kurumları umuduyla....
Gülşen Karakadıoğlu
10 Kasım 2020, Ankara
(*) Demokrasi Kültürü İçin Sanat Ve Kültürle Belediyecilik
(**) Kırmızı Kedi Yayınları