Antalya Devlet Senfoni Orkestrası bu hafta, sanat yaşamını; solist, orkestra sanatçısı ve eğitimci olarak Almanya’da başarıyla sürdüren Ankaralı bir kontrabas virtüözü Aykut Durşen’e eşlik etti. Konserde Türk kontrabas okulunun kurucusu, eğitimci Curt Wallner’ın (1902-1985) Kontrabas Konçertosu’nun “Dünya’da İlk Seslendirilişi”ni yaptılar. Orkestrayı, bol ödüllü ve Londra Senfoni Orkestrası asistan şefi Julio Garcia Vico (d.1992) yönetirken, başkemancı rahlesinde Efdal Tekergölü vardı.
Konserin ilk bölümünde, solist Durşen’in, “kontrabas dağarının en güzel eseri” olarak nitelendirdiği Wallner yapıtını dinledik. Ustalık gerektiren, yoğun bir eserdi. Konserden günler öncesi, çok merak edilen besteci ve eserini, Dünya’da ilk kez seslendirecek olan Aykut Durşen’e sordum. Şunları anlattı:
Curt Wallner(1902-1985) Kontrabas Konçertosu’nu 1951 yılında tamamladı. Bu eser kontrabasçılar ve ilgililer için hakikaten bir gerçek ustalık abidesidir.
*1920 'de dört yıl Hamburg Filarmoni orkestrasında ve (1949-1967) yıllarında Berlin *Filarmonide solistlik yaptı.
*(1937-1945) yılları arası Berlin Sanat Üniversitesinde öğretmenlik görevinde bulundu.
*1967 'de emekli olunca İzmir'de konservatuvarda dersler verdi.
*Wallner’a, Türkiye kontrabas okulunun kurucu atası diyebiliriz.
Bu eser geniş ustalık ihtiva eden: Romantik ve eklektik tarzıyla, Robert Schumann, Johannes Brahms ve erken Arnold Schoenberg etkilerini rahatlıkla içinde barındırır.
Piyanist besteci Geert Callaert Antwerpen, Opera Orkestrası solisti Aykut Durşen'in arzusu üzerine, Alman Ulusal Kütüphanesi’nden, kaybolan orijinal el yazmasının araştırması çerçevesinde eserin ilk orkestrasyonunu yaparak, bu konserdeki dünya prömiyerine öncü oldu.
*Piyano partisi (FH 3929) elde etmek mümkündür.
*Orkestrasyonda özellikle piyano partisindeki nüanslara riayet edilmeye çalışılmıştır.
Birinci bölüm Moderato Con Moto cesur ve gösterişli kontrabas figürüyle başlar ve bu figür orkestrayla söyleşiye dönüşür. Solistin ısrarcı nostaljisi ilk a tempoyla daha enerji kazanır. Kornoyla tekrar lanse edilen hüzünlü figür, kontrabas ve orkestra arasında kontrapunktuel bir diyaloğa dönüşür. İlk sunumun akabinde sadece orkestranın bu üçlemeli serzenişleri duyulur. Tempo primo, poco piu tranquillamente ile beraber, bu harikulade eser dingin bir opera bas aryasına dönüşür.
Klarnet solo ve yaylılarla tipik duygulu pasajlar belirir. İyice dingin bir Molto largemente köprüsüyle; Moderato vivace kısmına ulaşılır. Burada orkestranın önerdiği ritmik açılım, enerjik karakteriyle bizi cezbederken, tahta nefeslilerin espressivo, figürlerini dengeler.
Tempo primo ile kontrabas hüzünlü bir ezgiyle, yaylı çalgıları oda müziğine davet ederken; tizlerde Sospiri lamentoso hıçkırıkları, en nihayetinde tüm orkestranın girişiyle kesilir. Ustaca yazılmış kadans giderek sıcak ve içten serzenişlerle, Poco piu corrente kısmındaki dansa ulaşır. Neşe ve şakayla sunulan üçlemesi figürler; tempo primo ile ilk görkemli temanın tekrar sunumuyla formunu tamamlar.
Ikinci bölüm Tranquillamente e Espressivo, Brahms ve Schumann esintili oldukça hüzünlü bir kısımdır. Burada keder soylu bir duruşla betimlenir. Arzu ve acı biraradadır. Orkestra aynı tarz motifi çoksesli ve fug sanatıyla pekiştirerek; kontrabasa destek olur. Kısa geçici bir kadanstan sonra solist tekrar yaylılarla sohbete dalar. Giderek nostalji içeren figür kontrapuntik vaziyette tüm orkestranın iştiraki ile üçüncü bölüme bir atakla bağlanır.
Bu bölümde Allegro ma non troppo bas klarnetin neşeli girişiyle başlar. Bu olumlu hava kontrabasla devam edip; piu tranquillamente kısmında bir nebze soluklanıp, dingin duygulu ezgilere kavuşur. Tutkuyla gelişen solo kontrabas partisi, tizlerde ustalık gösteren ihtiraslı kısımlara tempoya bağlanır. Burada birden gizemli renkler duyulurken; sonunda orkestranın onaltılık hezeyanıyla şakacı Tempo primo kendini belli eder. Burası tipik sevimli bir scherzo formunda eğlenceli bir kısımdır. Sanki Wallner bizi bütün hüznüne rağmen şakayla karışık müspet, yapıcı, üretken devinime davet eder.
Kontrabasın son ustalıkla sanki çocuk oyuncağı gibi eğlencelidir. Artık kedere yer yoktur.
Hatta göz kırpan gibi eser biterken: “Aa bittimi yani şimdi?” dedirten son şakası ile bu kontrabas literatürünün en güzel eseri son bulur.
Durşen'in anlattıkları sonra konser kitapçığında da yer aldı.
Konçertonun bölüm başlıkları:
I - Con moto moderato
II- Tranquillamente e espressivo
III-Allegro ma non troppo
Aykut Durşen, yoğun alkışlara François Rabbath’ın iki güzel eseriyle karşılık verdi.
İlkin, Cri de Venise(Venedik'in Haykırışı); Şehrin her yıl özellikle güney doğu bölgesinde 0,38 mm. denize batmasını ve yardım çığlığını betimler.
Kurtarın beni!.. kurtarın beni!..
İkinci olarak, Sudan'daki "Reitba" isimli pembe göle hayranlıktan ötürü doğaçlamalarını giderek forma ve yazılı besteye ulaştırdığı çalışmadır. Burada gölün dalgaları, köpüklerde kuşların izleri ve günbatımında renkler tasvir edilir.
NUMAN PEKDEMİR HOCASINI ANLATIYOR
Uzun yıllar ADSO ve İZDSO’da kontrabas sanatçısı olarak görev almış ve Güzel Sanatlar Genel Müdür Yardımcılığı yapmış olan Numan Pekdemir’in de besteci ile yolunun kesiştiğini öğrenince C. Wallner’ı sordum. Kendisi, görev aldığı her iki kurumun müdürlüğünü de yapmıştı yıllar önce. Numan Pekdemir anlatıyor:
“Ben Curt Wallner’i ilk kez 1968 yılında İzmir Devlet Konservatuvarı’na girdiğimde tanıdım. Şan bölümüne girmiştim. Aradan bir yıl geçtikten sonra, nedense kontrabas bölümüne geçmek istedim. Curt Wallner okulda kontrabas hocasıydı. Kendisi Karajan döneminde Berlin Filarmoni Orkestrası’nın solo kontrabasçısıymış. Kendisine peder dediğimiz müdürümüz Orhan Barlas’la konuştum.
Ertesi günü beni müdür odasına çağırdılar, gittim, Curt Wallner ve Orhan bey odada. Orhan bey mükemmel Almanca konuşurdu. Belliki benimle ilgili konuşuluyor. Wallner parmaklarıma kollarıma baktı. Oracıkta beni kontrabas bölümüne geçirdiler.
Ogün, bugün… 1969 yılının Ekim ayından bu güne elimde hep bu enstrüman vardı. Orhan beye ve hocama hep minnettar kaldım.
Hocamız, yanılmıyorsam 1971 yılı Ekiminde Almanya’ya döndü. Daha sonra biz okulda hoca olmadığından, Ankara Devlet Konservatuvarı’na nakil olduk. Orada da yine bir Alman hoca olan Heinz Fromme ile çalıştık, onun sınıfından 1976 da mezun oldum.
Uzun seneler İzmir Senfoni’nin müdürlüğünü de yaptım. Dönemimde Dünyadaki en büyük kontrabas virtüozlerini davet ettim İzmir’e.
İsim olarak Rodion Azarkin, Frantizek Posta, Garr Karr, Francesco Petracci gibi… Kontrabasçı olunca, doğal olarak bunlarla hocalarımızı da konuşuyoruz. Garr Karr ile konuşurken, ilk hocamın Curt Wallner olduğunu söyleyince şöyle bir durdu ve bana “en büyük hocalardan biriyle çalışmışsın” dedi.
Bu bakımdan Aykut’un, hocamın kontrabas konçertosunu seslendirmesinden büyük heyecan duydum. Umarım bu önemli seslendirme kayıt altına alınır.
Aynı konçertoyu 50 kusur sene önce, (konçertonun aynı zamanda bestecisi olan) hocam Curt Wallner ile çalışmıştık.
Toprağı bol olsun…
***
Aradan sonra P.İ. Çaykovski’nin pek sevdiğim 4. Senfonisini seslendirdi orkestra.. Hele ikinci bölüm başındaki obua/korangle dokunaklı ezgileri, beni başka bir aleme götürür ve aynı temanın çeşitli çalgılarca tekrarlanması… Senfoni bütünüyle, her bölümüyle çok güzel. Üçüncü bölümün pizzikatoları ilginçtir. Orkestra o akşam bu duyguları yaşattı herkese diye düşünüyorum. Müzik yazarı Üner Birkan’ın bir yapıt için çok uzun sayılabilecek anlatımı, senfoninin niteliğini de ortaya koyuyor. Bu anlatım yine konser kitapçığında detaylıca yer alıyordu, merak edenlere belirtmiş olayım. Enfes bir seslendirmeydi Çaykovski 4. Senfoni.
Konser kitapçığında; “Bir eleştirmen, ‘tüm bedeniyle yönetiyor, izlemek bir keyif’…” diye yorumda bulunduğu şef, nitelendirmeye uygun ve Çaykovski 4. Senfoni’yi ezberden çaldırdı. Zaten otobiyografisinde de ezber yönetimiyle ilgili vurgu dikkat çekiciydi; “…LSO Şeflik Yarışması'nın tarihinde, Londra Senfoni Orkestrası ile final konserinin tamamını ezbere yöneterek birinci olan ilk kişi oldu”
Muhteşem kontrabas konçertosu ve Çaykovski’nin görkemli, hüzünlü ve dokunaklı 4. Senfonisi’yle ruhumuz dinlendi. Tüm sanatçılarımıza teşekkür ederim.
BALKONDAKİ SORUNLAR
Ara sonrası senfoni için orkestra tam kadro oturduğunda, ADSO’ya yeni katılan yüzleri de görme şansı buldu salonu tamamen dolduran sanatseverler. Topluluğa yeni katılan genç sanatçılarımızı kutlar, başarılar dilerim. Doluluk demiştim ya, belirtmeden geçemeyeceğim, balkonda (loca) merdivenler bile doluydu.
Konser sezonları başlıyor, sona eriyor ve yine yeniden başlıyor, ancak bazı huylarımız hiç değişmiyor, tıpkı her bölüm arası alkışlamak gibi. Konser kitapçığında yazması, zaman zaman konser öncesi yapılan anonslar bile etkili olmuyor. İlginç olan, bu alkış fetişistleri taraftarını da çoğalttı, büyük bir dinleyici kitlesi onlara uymaya başladı.
Aspendos Salonu’nu bilen, bilir. Dışından bağımsız girilen bir de balkonu var. Konserlerde büyük sorun yaşanıyor burada. Fotoğraf çekerken rahatsızlık vermemek için ben de balkonu tercih ediyorum. Bu alana özellikle konser başladıktan sonra kontrolsüz giriş-çıkışlar çok rahatsız edici düzeyde, kahvehaneye girer gibi dalıyorlar içeriye. Öğrencilerin bazı konserlerde yaptıkları aşırılıklar da var. Umarım bir an önce buraya giriş-çıkışlar kontrol altına alınır.
Yıllardır hep göze çarpan ama bir türlü değiştirilmeyen sahne perdeleri var bir de. Binanın sahibi Antalya Büyükşehir Belediyesi, ADSO da kiracısı. Efil efil esen, kötü görünen bu perdeler ABB’nin mi, ADSO’nun mu sorumluluğunda bilmiyorum ama…”turizmin başkenti”ne yaraşır hale getirilmeli.
ADSO HAFTAYA CUMHURİYAT BAYRAMINI KUTLUYOR
Antalya Devlet Senfoni Orkestrası, 25 Ekim akşamı AKM Aspendos Salonu’nda Türkiye Cumhuriyeti’nin 101. kuruluş yıl dönümünü muhteşem bir konserle kutlayacak.
"Cumhuriyet Bayramı Özel Konseri”nde Oğuzhan Balcı'nın, Cumhuriyet’in 100. Yılına armağan olarak geçen yıl bestelediği "Bir Ulus Uyanıyor" adlı on bölümlük senfonik eseri, bestecinin kendi yönetiminde seslendirilecek.
Konserde solist olarak mezzo soprano Aylin Ateş, tenor Ufuk Toker, bariton Caner Akgün ve anlatıcı olarak da müzikolog Ersin Antep sahne alacak.
Bir Ulus Uyanıyor’da, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğindeki kurtuluş savaşımı, halkımızın büyük cesareti ve yurt sevgisi anlatılıyor.
Biletler: AKM gişesi ve https://biletinial.com/tr-tr/mekan/antalya-devlet-senfoni-orkestras%C4%B1 'da
Bilet Fiyatları; 200₺ / indirimli 150₺
OPERADAKİ KONSER
29 Ekim Salı akşamı saat 20.00’de Antalya Devlet Opera ve Balesi’nin de “Cumhuriyet Bayramı Konseri” var. Haşim İşcan Kültür Merkezi’ndeki konserin programında şu eserler yer alıyor:
1. Köçekçe, Müzik Ulvi Cemal Erkin
2. Faust - Le veau d'or, Müzik Charles Gounod
3. Cosi Fan Tutte - Rivolgete a lıi lo sguardo, Müzik Wolfgang Amadeus Mozart
4. Carmen - Toreador, Müzik Georges Bizet
5. Samon el Dalila - Mon Coer s'ouvre a ta voix, Müzik Camile Saint-Saens
6. Das Land des Lachens - Dein ist mein ganzes herzens, Müzik Franz Lehar
7. Çardaş Prensesi - Vatanımdır Bu Yüce Dağlar, Müzik Emmerich Kalman
8. Guiditta - Meine Lippen, sie küssen so heiß, Müzik Franz Lehar
9. Il Travatore - Chi del gitano, Müzik Guiseppe Verdi
10. La Traviata - Libiamo ne' lieti calici, Müzik Gıiseppe Verdi
11. 100. Yıl Marşı, Müzik Ahmet Sait Karabulut, Söz Yazarı Çağdaş Varol
12. Karadeniz Marşı, Müzik Muammer Sun
13. Vatan Marşı, Müzik Musa Süreyya
14. Gençlik Marşı, Müzik Felix Körling
15. İzmir Marşı, Müzik Muammer Sun
16. Onuncu Yıl Marşı, Müzik Cemal Reşit Rey, Söz Yazarı Behçet Kemal Çağlar-Faruk Nafiz Çamlıbel
Konser biletleri, Antalya Devlet Opera ve Balesi gişeleri ve www.biletinial.com internet adresinde satışta bulunuyor.
HASAN HÜSEYİN DULUN
20 Ekim 2024, Antalya