Bireysel bilinç ve toplumsal bilinç bir eğitimci olarak her zaman vurguladığım kavramlar. Bu iki kavramı da saran ulusal bilinç. Öncelikli olarak bilinç sözcüğü genel anlamı ile psikoloji, psikanaliz, felsefe gibi bilim dallarıyla bağlantılı ve başlı başına bir araştırma konusu. Biz daha özetle ele alacağız ve bunu bireyselliği ile toplumsal bağ kurabilme yönününe ilişkin örnekleriyle özetlemeye çalışacağız.
Önce başta TDK olmak üzere kitabî tanımlara bakalım: ‘’İnsanın kendisini, çevresini ve olup biteni tanıma, algılama, kavrama, fark etme yetisi. "Bilinç, kişiyi kişi yapan şeydir" ’Algılama, hissetme, isteme, niyet etme, düşünme, hatırlama gibi zihinsel eylemler, insan bilincinin paradigmatik örnekleridir’’.
Bu örnekleri sayfalar dolusu uzatmak mümkün.
Bilinç insanın kendisini bilmesidir. Elbette bir insan olarak varlığının, var oluş nedenlerinin, yaşamı anlama ve algılama yetilerinin ne olduğunu ya da olmadığını bilmesi ve sorgulaması beklenir. Bilmek önemli ama asıl olan bunu sorgulayarak kendisini, kimliğini değerlendirmesidir.
Bilinç bireyin yaşamını anlamlandırdığı, zenginleştirdiği gibi, biyolojik yaşama paralellik içinde gerçek yaşam; bireysel anlamda neden ve niçin yaşadığını sorgulayabilme bilincidir. ‘’İçinde yaşadığımız aile, çevre ve ülke adına ne yaptım, ne gibi etkim, katkım-izim olabildi’’ soruları da bu bilincin varlığını ve toplumsal yönünü ile farkındalığını gösterir.
Bilinç elbette eğitim sistemleri ve toplumsal etkileşim kazanımları yanında bireysel sorumluluk duygusuyla ve maddi-manevi donanımla, edinilen birikimin başkalarıyla, toplumla paylaşma duygusunun gelişmişliği ile paralellik gösterir.
Andığımız sorumluluk bilincinin somut örneklerinden biri bu yazımızın konusu. Ama öncelikle İzmit’in Cumhuriyet tarihimizdeki önemine ilişin bir örnekle başlayalım:
Mustafa Kemal’in İstanbul-İzmit-Sakarya ve İstanbul-Yalova-Bursa hattını sağlık ve turizm bölgesi olarak düşündüğünün örnekleri var. Yalova’yı sevmesi, önemle ele alması bu örneklerden sayılır. Ocak 1923’te Batı Anadolu Eskişehir, İzmit, Bilecik ve Bursa Seyahatlerinde özellikle İzmit’te İstanbul basını ileri gelenleriyle ve halkla yaptığı toplantılar ve konuşmalarında verdiği bilgiler çok önemlidir tarihimiz açısından.
Ayrıca İzmit’teki bu basın toplantısı yakın bir gelecekte Türkiye’nin dönüşeceği siyasi sistem hakkında son derece önemli bilgiler ve ipuçları içermesi bakımından pek çok araştırmaya da konu olmuştur. (1)
Mustafa Kemal Paşa’nın İzmit’te karşılanışı, İstanbul’dan gelen sinemacı Kemal Bey’in makineleri tarafından video olarak da kayıt altına alınmıştı. İzmit istasyonunda Mustafa Kemal ile Halide Edip’in konuşmaları sırasında çekilen görüntü ve fotoğraflardan hareketle Amerikalı ressam Gordon Stevenson’un çizdiği Mustafa Kemal Paşa’nın gravürü, Amerika Birleşik Devletleri’nde o günlerde yayın hayatına yeni başlayan Time dergisinin, 4 Mart 1923 tarihli 4. nüshasının kapağında “Türk kendisinin efendisidir!” açıklamasıyla yayımlamıştı.
İzmit konuşmasında çok önemli konulara değinir: ‘’İslam esasları artık kalıcı hâle gelmişti. Şu hâlde insanların heykellere tapınacağına inanmak safdillik olurdu. Türk milletinin de heykelcilik sanatında ilerlemesi gerekmekteydi’’. Mustafa Kemal Paşa, Mısır’ı örnek göstererek onların hem Müslüman hem de iyi heykellere sahip olduklarını anımsatarak bu konuyla ilgili sözlerine şöyle son verdi: “İnsanlar mütekâmil olmak için bazı şeylere muhtaçtır. Bir millet ki resim yapmaz, bir millet ki heykel yapmaz, bir millet ki fennin icap ettirdiği şeyleri yapmaz, itiraf etmeli ki o milletin tarik-i terakkide yeri yoktur. Halbuki bizim milletimiz, evsaf-i hakikiyesiyle mütemeddin ve müterakki olmaya layıktır ve olacaktır.” Mustafa Kemal Paşa’nın Şark Sineması’ndaki bu uzun konuşması dönemin matbuatından geniş yankı bulmuştu. (2)
Bu tarihi konuşmaların yapıldığı İzmit Sanayi alanında gelişen kurumların, çeşitli sektörlerin yer aldığı bir sanayi kenti hüviyetinde bugün. Çağdaş kentleşme tanımında salt sanayi ve teknoloji yeterince doygun bir tanımlama sayılmıyor. Bunların yanında ‘’İnsani değerler silsilesinin tepesinde yer alan kültür ve sanat alanında neler yapılıp yapılmadığı” da sorgulanır. Örneğin Münih şehri gibi ‘’Sanayi ve tenknoloji yanında zengin koleksiyoniara sahip sanat müzeleri ile sanat-kültür kenti boyutuyla bir beklenti (bütün yapılanlara, yapılması planlananlara rağmen) niye olmasın?
İşte böyle bir soruyla başlayan bir düşünce ürünü var şimdi; kendi çapında bir idealist çaba olarak. Bu çabanın manifestosu sayılan bir alıntıyı paylaşıyoruz.
Bu paylaşım bilinci ya da yaşadığı ülkeye, bölgeye, kente iz bırakma bilincinin az da olsa güzel örnekleri var ülkemizde. Çorum’da ressam-eğitimci Bünyamin Balamir’in öncülüğünde Belediye Çağdaş Sanatlar Müzesi, Ankara’da ressam Mustafa Ayaz Müzesi, İstanbul’da ressam Süleyman Saim Tekcan İMOGA Baskı Sanatları Müzesi, Bayburt’ta ressam Hüsamettin Koçan’ın BAKSI Müzesi, İspir’de Felsefeci-Yazar Ümit Yaşar Gözüm ve Belediye Başkanı Ahmet Coşkun’un çabalarıyla İspir Çağdaş Sanatlar Müzesi.
Bu saydıklarımız sadece müze değil, hepsi bölgenin birer kültür ve sanat odağı. Dileğimiz bu sayının binlerle ifade edilebilir olması.
İdealist çabalara sonsuz saygı duyuyorum. Villalar arsalar, yatlar, katlar gibi başka amaçlarla kullanılabilecek özveri ile sağlanan maddi-manevi birikimini sanat ve kültür alanında topluma sunmak kadar anlamlı ne olabilir ki.
Nisan ayı içinde bir sanayi kenti hüviyetindeki İzmit’te böylesi bir çabaya tanık olduk. Sedat Çiftçioğlu‘nun kurduğu POİNT Kültür ve Sanat Evi. Kurucunun özetlediği bilgileri de olduğu gibi alıyorum buraya.
POİNT KÜLTÜR SANAT DÜŞÜNCESİNİN KAYNAĞI VE İDEALLERİ
“Bir toplum, düşünebildiği kadar derinleşir, üretebildiği kadar yaşar. Point Kültür Sanat, düşüncenin ve üretimin kesiştiği o hayati noktada doğdu. Kaynağımız, yaşadığımız çağın çoraklaştırdığı anlam ihtiyacıdır. Doğuş nedenimiz, bu anlamı kendimizce yeniden filizlendirme arzusudur.
Her çağ, kendi sorularını doğurur. Bizimki ise anlam, aidiyet ve üretim sorularıyla dolu. Point Kültür Sanat, tam da bu sorularla yüzleşmek isteyenlerin buluşma noktasıdır. Bu girişimin kaynağı; sanatın yalnızca bir ifade değil, aynı zamanda bir bağ kurma biçimi olduğuna duyduğumuz inançtır.
Neden yola çıktık? Çünkü inanıyoruz ki sanat, birlikte düşünüldüğünde derinleşir, birlikte üretildiğinde anlam kazanır. Kısa vadede amacımız, sanatın sesine kulak veren herkese güvenli, özgür ve ilham verici bir alan sunmak; uzun vadede ise bu sesi bir toplumsal bilinç ve dönüşüm diline dönüştürmektir.
Sanatı sadece sergilemek değil, yaşamak, sadece izlemek değil, birlikte düşünmek, üretmek ve paylaşmak istiyoruz. Çünkü bizce sanat, yalnızca estetik bir mesele ya da yalnızca sergilenmek için değil; aynı zamanda etik bir sorumluluktur. Sanat, paylaşılmak, konuşulmak, yaşanmak için vardır.
Point Kültür Sanat, sanata, sanatçıya ve sanatseverlere hizmet etmeyi amaçlayan bir yuvadır.
Point Kültür Sanat, sadece bir mekân ya da vitrin değil, bir davettir, bir fikirdir. O fikir şudur:
Sanat, tek bir noktada birleştiğinde çoğalır. Biz o noktadayız. Sanata uzaktan bakan değil, içinde yürümek isteyen herkes için "Gelin birlikte bakalım birlikte yürüyelim" diyoruz.
Manifestomuz:
Sanat, tek bir noktada birleştiğinde çoğalır. Biz o noktadayız. Birlikte düşünmeye, üretmeye, paylaşmaya…Sanatın izini süren herkes için buradayız; sanatın izini sürenlerin yanındayız. Ve yolumuzu bu beş noktada buluyoruz. Çünkü inanıyoruz ki sanat, insan ruhunun evrensel çağrısıdır.
Sanat, bir ruhtan diğerine dokunan görünmez bir köprüdür. O köprü kurulduğunda anlam başlar.
Sanat, ancak yargısız bir ortamda özgürce nefes alır. Güven yoksa yaratım susar.
Gerçek sanat, kendine ait bir mekânda değil, kendine ait bir iklimde filizlenir.
Süreklilik: İlham gelip geçici olabilir ama gerçek sanat, zamanla inşa edilen bir direniş biçimidir.
İlham, evrenin suskunluk içindeki çağrısıdır. Duyan, kendi gerçeğine yürür.’’
Point Kültür ve Sanat ilk etkinliklerinden biri olarak Mimarlar Odası Tarihi binasında, 22 Nisan günü Sedat Çiftçioğlu’nun sunumuyla Sanat ve Ekonomi konusu tartışıldı; Prof. Dr. Emre Alkin, sanatçı Altan Gördüm ve benim katılımımızla. Bu etkinliğe İzmit Belediye Başkanlığı’nın bütün birimleriyle desteği gelecekteki başarılara olan umudu artırdı.
İbn-i Sina’ya atfedilen “Kültür ve Sanat ilgi gördüğü yerde eğleşir/ Bilim ve sanat, itibar görmediği toplumları terk eder” özdeyişi bizdeki pek çok kurumun duvarlarına yazılmalıdır.
Birbirinden farklı doğal, tarihi, kültürel teknolojik ve insani özellikleriyle Anadolu’nun her bölgesi önemlidir bizim için. Özellikle Cumhuriyet’ten sonra her bölgenin çağdaş yaşama ulaşmak için gösterdiği çabalarla da önemli aşamalar kaydedilmiştir. Kuskusuz bu çabalar hâla devam etmektedir. Ancak öyle alanlar var ki zaman içinde çeşitli anlayışların egemenliğinde yaşam içindeki önemi yeterince özümlenmiş sayılmamaktadır hâla. Bunların başında da kültür ve sanat alanı gelir. Herhangi bir ekonomik sorunda ilk yok sayılacak alandır. Sorun aslında ülkenin bulunduğu coğrafyanın, Ortadoğunun çeşitli tarihsel ayak bağları nedeniyle genel sorunlarından biri. Bazı idealist yönetim ve sanat insanlarının çabaları başka toplumsal kesimlere de örnek oluşturmalıdır ki ülkemiz insanları insani değer eğitimin ana kaynaklarından olan sanat ve kültürün nimetlerinden yararlanabilsin, beslenebilsin. Dünyada savaş sanayiine yapılan yatırım kültür ve sanat alanına yapılsaydı dünya nasıl br dünya olurdu düşünmek gerek. Endüstri devriminin kodladığı eğitim sistemleri bilim, fen, teknoloji, matematik, fizik-kimya derken insanın duygusal zekasına, sevgiye, saygıya, paylaşıma, özdeşleşime dayanan insani değerlerini çok çok geri planlara attı. Takır tukur, vandal, kıyıcı-zalim insan modelleri gökten zembille inmedi. Bunların çok iyi düşünülmesi eğitim sistemlerinde ana koşul olmalıdır.
Hasan Pekmezci.
11 Mayıs. 2025, Ankara
Kaynakça
1.)Örnek olarak bkz. İsmail Arar, Atatürk’ün İzmit Basın Toplantısı, 16/17 Ocak 1923, Burcak, 1969; Alev Coşkun, Işık Kansu, Atatürk’ün İzmit Basın Toplantısı 100. Yıl, Cumhuriyet Kitapları, 2022; Osman Akandere, “Atatürk’ün İzmit Basın Toplantısı (16/17 Ocak 1923) ve Bu Toplantıda Verilen Önemli Mesajlar”, Selçuk İletişim, C. 2, S. 1, 2001, s. 124–136
2.)Ali OKUMUŞ- Mustafa Kemal Paşa’nın Batı Anadolu’da Eskişehir, İzmit, Bilecik ve Bursa Seyahatlerine (Ocak 1923) Dair İzlenimler ve Bazı Tespitler