Hititlerin başkenti Hattuşaş’ın kalıntılarını bulan arkeolog, mimar ve gezgin Charles Texier (1802-1871), 1833-1837 yıllarında Anadolu’da yaptığı seyahat ve incelemelerde, öncülü yerli/yabancı başka gezgin veya arkeologlar gibi, Bodrum’dan (Halikarnas/Halikarnassos) ve buradaki bazı kalıntılardan da bahseder. Ancak Bodrum’daki ilk arkeolojik kazılar 1856-58 yıllarında İngiliz arkeolog Charles Thomas Newton (1816-1894) tarafından yürütülmüş olup, bu kazılarda Antik Çağ’ın yedi harikasından biri olarak anılan Halikarnas Mozolesi’ne ait bazı heykeller ve kabartmalar bulunmuştur. Bu tarihi eserlerin hepsi, bugün British Museum’da sergilenmektedir [1,2,3].

Bodrum (2006) - Turan Erol
Ama Bodrum’u ve -geniş bir coğrafi ve kültürel ölçekte- çevresini aslında ilk olarak “gün yüzüne çıkaran”, bizlere ve tüm dünyaya tanıtan Cevat Şakir Kabaağaçlı’dır (1890-1973), yani Halikarnas Balıkçısı…

Ege’nin denizi, güneşi, çam kokuları, ağustos böceklerinin türlü ton ile ritimlerdeki “yaz ezgileri” ve Bodrum’u ile tanışmam, 1979’un temmuz ya da ağustos ayındaydı yanlış anımsamıyorsam… Bodrum’a ilk kez gitmiştim. Ama o zamanlar, yaşamımda Balıkçı’nın sayfalar dolusu Akdeniz ve Ege yazdığı kitapları yoktu henüz…
Yıllar içinde ve istisnasız her yaz tatilinde, çok kısa süreliğine de olsa oralara, denize gidebilmeyi, mavilikleri görebilmeyi hep özlemle bekledim, beklerim… Bu seyahatlerle başlayan ve yıllar içinde çoğalarak, farklılaşarak, birbiriyle iç içe girerek okunan, dinlenen ve seyredilen Akdeniz/Ege temalı kitaplar, ezgiler, resim tabloları ve sinema/TV filmleriyle, belki de kendime özgü (ve elbette biraz/çokça romanesk), ama birçok kişide, yaşıtımda ve farklı kuşaklarda da benzerinin bulunduğunu sandığım, gözlediğim ve tümüyle ülkemizin bu büyüleyici dantel kıyılarına özgü, buraları temel alan bir “Akdeniz/Ege Tutkunluğu” ve imgesi oluştu, biçimlendi…
Toplumumuzda ağırlıklı olarak 1960’lı ve 1970’li yıllarda başlayan bu ilgi ve yönelimde*, Halikarnas Balıkçısı’nın Bodrum’a kalebentliğe gidişi (1925), mahkûmiyetinden sonra orada kalması ve birbiri ardı sıra yazdığı roman, öykü ve deneme türündeki yazılarının, hatta ölümünden sonra Prof. Dr. Şadan Gökovalı’nın (1939-2021) yayımladığı devam kitaplarının önemli bir payının olduğunu söylemek yanlış ya da abartılı olmaz kanımca.
Örneğin, “Mavi Sürgün” kitabında, Halikarnas Balıkçısı’nın Bodrum’un denizini bir akşamüstü ilk kez gördüğündeki duygularını anlattığı bölümde, bu tutkunluğu başlatıcı manzaranın küçük, yalın ama son derece çarpıcı bir tasviri yapılmaktadır [4]: “Masmavi bir gürleyişti o. Ben diyeyim yüz bin deniz mili, siz deyin beş yüz bin deniz mili, en berrak bir açıklığa uzuyor da uzuyordu. Durduğum tepeden sonsuzluğu seyrediyormuş gibiydim…”
1970’ler, 1980’ler ve 1990’lardaki genel bilgi kaynaklarının niceliksel ve niteliksel anlamda fakirliği ve olanlara da ulaşabilmenin türlü güçlükleri nedeniyle, Akdeniz/Ege kültürü-tarihi-efsanelerine yönelik bilgileri (ki elbette tümüyle akademik düzeyde nitelendirilemeseler ve bazı açılardan eleştirilebilir/itiraz edilebilir olsalar da) ve denizle ilgili birçok olguyu, tanımı, kelimeyi ağırlıklı olarak ilk bu kitaplardan öğrenmiştik: Arşipel, balıklar, balıkçılar, sünger avcıları, vurgun, tirhandil, imbat, pina, amfora, günnük/günlük ağacı, vd.
Oralara çok kısa süreliğine bir iki haftalık bir yaz tatili boyunca olsun gidebilmek, tüm bunları görmek, yaşamak, hissetmek, hatırlamak anlamına da geliyordu… Dahası, kış aylarının sonuna doğru veya ilkbaharda tekrar okunan ya da sayfaları karıştırılan örneğin “Aganta Burina Burinata” ya da “Merhaba Anadolu” ile daha yaz gelmeden Faselis’e, Kekova’ya, Bodrum’a, Marmaris’e, Didim’e ya da Cunda Adası’na gitmiş oluyordunuz sanki. Bireysel “mavi yolculuklarımda”, bendeki bu duygu ve algı yıllardan bu yana hiç eksilmedi…

Zaman geçtikçe kuşaklar, tarzlar ve modalar gibi tüm kıyılarımız ve turizm sektörü de çok büyük oranlarda değişti, farklılaştı doğallıkla [5]. Ama yine de bazı kişiler için, sanırım Akdeniz/Ege’nin laciverdi, güneşinin berraklığı, ağustos böceklerinin coşkusu, çam-zeytin ağacı kokularını birbirine katıp getiren meltemleri, gecelerinin yıldızlı gökyüzü hiç değişmedi, buraları anlatan kimi şarkıların/ezgilerin güzelliği ve “ebedi gençliği” de: “Akdeniz akşamları bir başka oluyor / Hele bir de aylardan temmuz ise bambaşka**”…
SAMİ EREN
4 Temmuz 2025, Ayvalık
*: 1940’larda başlayan “Mavi Yolculuk” kavramı ve etkinliklerinin öncüsü de Halikarnas Balıkçısı’dır [6].
**: Akdeniz Akşamları (Şarkı, 1991) - Grup Merdiven
Yazıda anılan eserler:
1. Aganta Burina Burinata (Roman) - Halikarnas Balıkçısı
2. Merhaba Anadolu (Deneme) - Halikarnas Balıkçısı
3. Mavi Sürgün (Anı) - Halikarnas Balıkçısı
4. Akdeniz Akşamları (Şarkı, 1991. Albüm: Çiçeği Burnunda) - Grup Merdiven
Kaynaklar
1. Güçlü, M. Seyahatnamelere Göre XIX. Yüzyılın İlk Yarısında Bodrum ve Çevresi. Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Dergisi 2024; 14: 57-77.
2. Alış, B. Halikarnassos Tarihi ve Sikkeleri. Yüksek Lisans Tezi, 2019. İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
3. Yazıcı, S. Halikarnas Mozolesi ve Kazıları. 2021 (https://turkiyeturizmansiklopedisi.com/halikarnas-mozolesi-ve-kazilari Erişim Tarihi:02.07.2025)
4. Halikarnas Balıkçısı. Mavi Sürgün. Bilgi Yayınevi-Ankara. Dördüncü basım, 1981, s.184.
5. Eren, S. Akdeniz ve Ege’nin Çekiciliği. Sanattan Yansımalar. 18 Temmuz 2023. (https://www.sanattanyansimalar.com/yazarlar/sami-eren/akdeniz-ve-ege-nin-cekiciligi/3034/ Erişim tarihi:02.07.2025 )
6. Kaya, Ş. Kültürel Miras Bağlamında Mavi Yolculuk: Tarihi, Bugünü ve Geleceği. Anatolia: Turizm Araştırmaları Dergisi 2023: 34 (3): 239-254.
7. Tablo. Bodrum (2006)-Turan Erol




























