Kariyo & Ababay Vakfı, Sami Kariyo ve Dürin Ababay tarafından 2013 yılında, “kültür, sanat ve eğitime destek vererek toplumsal hayatın gelişimi ve dönüşümüne katkıda bulunmak” amacıyla kurulmuş. İlk aşamada sinema ve görsel-işitsel sanatlara odaklanmış. Bu doğrultuda nitelikli filmlerin sinemaseverlerle buluşmasını sağlayan ve çeşitli büyükkent sinemalarında gösterimler yapan Başka Sinema’ya (yıllardır Ankara’da Bahçelievler ve Kızılay’daki Büyülü Fener sinemalarında sunduğu bağımsız ve nitelikli filmlerinin müdavimlerinden olduğumuzu, ayrıca belirteyim) kurucu ve sponsor olmuş. Seyirci potansiyelini, ulaşım kolaylığını, korunmuş mimarisini, mutfağını, tarihini dikkate alarak Ayvalık’ı, “sinema merkezi” yapmayı düşündüklerini vurguluyor Festival Direktörü Azize Tan, 8 Eylül günlü Cumhuriyet’te Alper Bahçekapılı ile yaptığı söyleşisinde.. “Üretimin fazla olduğu bir dönemde seyircinin bir rehber gereksindiğini, rehberlik görevini üstlenen festivallerin sosyalleşme açısından da önemli işlevlerinin olduğunu, Ayvalık Film Festivali’nin kendi seyircisini ve geleneğini yaratmak istediklerini” de sözlerine ekliyor.
İşte bu Başka Sinema, Kariyo & Ababay Vakfı’nın sponsorluğunda, Azize Tan’ın direktörlüğünde, 5–10 Ekim günleri arasında, gelecek yıllarda da sürdürüleceğini umduğumuz ve dilediğimiz Ayvalık Film Festivali’nin ilkini düzenledi. 11’i yerli 29’u yabancı olmak üzere 40 film, beş gün boyunca 12.00-14.30-17.30-20.30 seanslarında; festivale ana mekan olarak belirlenen ve biri panellerle söyleşiler için, diğeri ise film gösterileri için kısa sürede şekillendirilen iki salonlu Ma’adra Binası'nda (2 Ağustos günlü Gülsün Karamustafa Sergisi yazımda sözünü ettiğim yapı) Ayvalık’ta yıl boyuna yayılan tiyatro etkinliklerinin mekanı olan Sanat Fabrikası’nda ve üç yıl önce yenilenen Vural Sineması'nda (ne yazık ki Vural Sineması, mal sahibi-işletici arasındaki kira anlaşmazlığı nedeniyle festival bitiminde kapanıyor. Dileriz anlaşmazlık olumlu bir çözüme ulaşır ya da sembolik bir kira ile Başka Sinema Gösterim Merkezi’ne dönüşür) gösterildi.
Çoğu filmin iki kez oynatılmasına karşın, seansların çakışmasını dikkate alıp, Festival Kitapçığı’ndan edindiğimiz bilgilerle ancak 10 film seçebildik. Bunlardan üç film tamamen dolu, diğerleri ise yarı-dolu salonlarda gösterildi. Duyduğumuz kadarıyla iki film için ek seanslar düzenlendi. Festival süresince eşimle birlikte; Merlyn Solakhan’ın 1985 yapımı “Tekerleme”sinin Türkiye’de ikinci gösterilişini; John Lennon’un Beatles döneminden önceki pek bilinmeyen yaşamını anlatan “Lennon’u Ararken” (2018)’i; Stephen Brize’ın çokuluslu bir şirket ile 1100 çalışanı arasındaki hukuk savaşımını anlatan ve küresel kapitalizmi tartışan “Savaşta”(2018)’sını; baştan sona kendisinin görüntülendiği Whitney Houston Belgeseli diyebileceğimiz “Whitney”(2018)’i; yönetmen Jafar Penahi ile kadın oyuncu Behnaz Jafari’nin kendilerini oynadıkları, film içinde film diyebileceğimiz “Üç Hayat”(2018)’ı; Pawel Pawlikowski’nin soğuk savaş yıllarında geçen olanaksız ve melankolik bir aşkı anlattığı, olağanüstü bir müzikle bezeli “Soğuk Savaş”(2018)’ını; Silvio Berlusconi’nin özel hayatına odaklanıp, aynı zamanda İtalyan siyasetini de hicveden ve Toni Servillo’nun sıkı oyunculuğuna yaslanan “Loro”(2018)’yu; dönem filmlerinden alıntı parçalar kullanarak Nazi Sineması’nı irdeleyen “Hitler’in Hollywood’u” (2017)’nu (Yine ne yazık ki filmin sonunda yönetmen Rudiger Süchsland ile yapılan söyleşiye bir başka filme yetişmek için katılamıyoruz. Gelecek yıllarda gerek film sonlarında yönetmen ve oyuncularla yapılan söyleşilerin, gerekse önceden ilan edilen panel-söyleşilerin, film seanslarıyla çakıştırılmaması için sanırım önlemler alınacaktır); Penelope Cruz-Javier Bardem-Ricardo Darin’li kadrosuyla “Herkes Biliyor”(2018)’u izledik.
İzlediğimiz filmler arasında 2018 yapımı Sibel’e ayrı bir parantez açmalıyım. Bana hem Giresun-Çanakçı-Kuşköy’de yaşayıp çevresiyle ancak “ıslık diliyle” iletişim kurabilen Sibel’i canlandıran, kendisiyle “Ben de Savaş Sönmez” diyerek söze girip söyleştiğim çok sevimli ve “çok iyi” oyuncu Damla Sönmez’i; hem de filmin bitiminde yapılan konuşmalar sırasında, Mülkiye’den 3-4 dönem küçüğüm Regent Zencirci’nin kızı olduğunu saptadığım yönetmen Çağla Zencirci’yi tanıttığı için..(Bu arada Ankara’dan takıntılı olduğum, “STK’lar arasındaki iletişimsizlikler”in taşra örneğine değinmeden geçemeyeceğim. Sibel, festivalin ilk günü “yönetmen ve oyuncuların katılımıyla” notuyla ve tek seans olarak 17.30’da gösteriliyor. 18.00’de, bu sayfalarda 7 Eylül günlü yazımda değindiğim Destek Tasarım Akademisi’nin, 2-6 Ekim arasına tarihlediği “Hatırlamalısın” sempozyumu süresince üretilen eserlerin, sanatçılarının da katılımıyla yer alacağı “sergi” açılıyor. Yine 18.00’de İnönü Kültür Merkezi’nde, yanlış hatırlamıyorsam Ayvalık’ın çevre sorunları üzerine iki konuşmacılı bir “toplantı” var. Sanırım bunca sayılı etkinliği çakıştırmamak için Ayvalık’a, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Saatleri Ayarlama Enstitüsü”ne benzer bir kuruluş gerek).
Dilerim, Ayvalık’ı sinema merkezi haline dönüştürmeyi hedefleyen ve 2019’daki ikincisinin hazırlıklarına şimdiden başlandığı ifade edilen Ayvalık Film Festivali’nin, gelecek yıllara da yayılarak gelenekselleşmesi. “Kısmi zaman Ayvalıklı” olarak, belleğimizde ayrı bir yer edinecek bu festivalin gerçekleşmesini sağlayan Kariyo & Ababay Vakfı ve sponsoru oldukları Başka Sinema ile Festival Direktörü sayın Azize Tan’a ve tüm ekibine teşekkür ediyorum.
SAVAŞ SÖNMEZ
Ayvalık, 12 Ekim 2018