Pek çok müzik eseri, uluslararası ve ulusal dağarlara yarışma ve siparişler sayesinde kazandırılmıştır. Kültür Bakanlığı ve TRT, bu işlerden malum nedenlerle elini eteğini çektiği için, sivil toplum kuruluşları, yâni vakıf ve dernekler, bu toplumsal sorumluluğu yerine getirmeye çalışıyor.
Klasik müzik alanında İKSEV (İzmir Kültür, Sanat ve Eğitim Vakfı), beste yarışmalarına göz attığımızda açık ara lider görünüyor. Vakfın kurucularından Dr. Nejat Eczacıbaşı adına iki yılda bir düzenlenen yarışma, artık kurumsallaşmış durumda.
9. Yarışmanın final konseri, 30. Uluslararası İzmir Festivali kapsamında yapılırken, ilk iki yarışmanın birincisi, günümüzün olgun bestecisi Prof. Hasan Uçarsu'ya 30. yıl nedeniyle bir beste siparişi vermiş olması, bu kurumsallaşma ve oturmuşluğun göstergelerinden biri olarak değerlendirilmelidir.
Eczacıbaşı Beste Yarışması, son yıllarda istenilen eserlerde belirli bir biçim gözetilerek düzenleniyor. 2014 yılında ilân edilen, finali ise 2016'ya sarkan yarışmada, katılımcılardan orkestra eşlikli birer konser şarkısı istendi. 30 katılımın olduğu yarışmada jüri tarafından finale bırakılan 12 şarkı, 7 Haziran gecesi yarıştı. Önceki yarışmalarda genellikle finale 6 beste bırakılırken bu kez 12 eser bırakılması, hem şarkı uzunlukları hesaplanarak, hem de “özendirme” etkisi dikkate alınarak saptanmış olmalıydı. Jüri şef Gürer Aykal, şef rengim Gökmen,şef Serdar Yalçın, besteci Hasan Uçarsu, besteci Turgay Erdener, bariton Mesut İktu, opera rejisörü Mehmet Ergüven ve yarışma sekreteri dramaturg Serdar Ongurlar'dan oluşuyordu.
Yarışmanın sonuçlarını aynı gece Sanattan Yansımalar okurlarıyla paylaşmıştım: http://www.sanattanyansimalar.com/m-c-orhan-nazim-hikmetle-kazandi/2157/
BESTECİLERE GENİŞ ÖZGÜRLÜK
Şimdi de, besteler solistler ve orkestrayla ilgili izlenimlerini paylaşmak istiyorum.
50 yaşın altındaki bestecilerin, daha önce seslendirilmemiş, ödül kazanmamış vokal eserlerinin 3-6 dakika arasında olması istenirken, şartnamede kendilerine geniş bir özgürlük sahası bırakılmıştı. Besteler özgün olacaktı ama isteyen istediği söz, şiir veya metni telif konusunda gerekli izin belgesini getirmek şartıyla kullanabilecekti. Bu özgürlük, iki bestecinin Nazım Hikmet, birinin Orhan Veli, birinin Yunus Emre dizelerini kullanmasına yol açacak, dinleyicinin gösterdiği olumlu tepkiden bu şairlerimizin ne denli benimsendiği ortaya çıkacaktı. Katılımcılardan biri de Friedrich Nietzsche'nin Almanca metnini kullanmıştı. Çünkü şartnamede sözlerin niteliği ve dili konusunda tek şart “telif izni” idi. Nietzsche'nin ve Yunus Emre'nin ölümlerinin üzerinden,bir değil kaç 70 yıl geçtiği için telif sorunları yoktu!
YAYGIN SORUN PROZODİ
Yarışma sabahı genel provayı da bütün olarak izlediğim için, şarkıları ikişer kez dinleme ve bazı notlar alma fırsatım oldu. Dinlediğim 12 eserden pek çoğunda prozodi (söz-müzik uyumu) ve artükilasyon (cümleleme- telaffuz) konusunda yetersizlikler vardı. Eserlerin bir bölümünde de, şarkılama yerine operadaki resitatif benzeri müzikli konuşmalara yer verilmişti.
Birinci ve ikinci gelen eserlerde, orkestra hayli dengeli ve yeterli biçimde kullanılmıştı. Final konserinin yapıldığı Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi Konser Salonu, Türkiye'nin en iyi akustikli birkaç salonunda biridir. İzDOB da bazı opera temsillerini bu salonda vermiştir. Buna karşın, final konserinde solistler için mikrofon yerleştirilmiş olmasını garipsedim. Şef Serdar Yalçın'a niye mikrofon tercih ettiklerini sorduğumda, bazı eserlerde dengenin sağlanamadığını bu nedenle tüm eserlerde ses yükseltmesine gidildiğini söyledi.
Solistler soprano Ayşe Şenoğul, mezzo sopranolar H. Zeliha Kökçek ile Başak Karataş, tenor M. Alp Özkazanç, bariton Doğukan Kuran'dı.
NAZIM VE ŞEYH BEDRETTİN
Birinciliği elde eden Murat Cem Orhan'ın Nazım Hikmet'in Şeyh Bedrettin Destanı'ndan aldığı sözler üzerine şarkısını bariton Doğukan Kuran söyledi. Provada, orkestranın yer yer solisti bastırdığını gördük. Konserde ise solist mikrofona uzaklığını daha iyi ayarladı, büyük sesini marke etmeden kullandı ama sözlerin yarısı anlaşılamadı. Ama Doğukan Kuran'ın sözlerin tamamını ezberlemiş olması ve nota kullanmadan okuması etkileyici bir görüntü yarattı.
İzmirli olan ve Dokuz Eylül şan bölümünü tamamladıktan sonra, orkestra şefliği öğrenimi görmeyi sürdüren Nazım Hikmet Korosu şefi Murat Cem Orhan, bir önceki yarışmanın da birincisiydi.
ŞAHMERAN'IN ANLAŞILIR ARYASI
İkinciliği elde eden İsmail Sezen'in, Şefik Kahramankaptan'ın Şahmeran Operası libretto çalışmasından aldığı Yeraltı Kraliçesinin Şarkısı'nı, Uluslararası Belveder Şan Yarışması seçmelerinde başarılı olan soprano Ayşe Şenoğul söyledi. Şenoğul, metnin ve bestenin sağladığı olanakları iyi kullanarak, sözlerin tamamına yakınının net biçimde duyulup anlaşıldığı bir icra ile başarılı oldu.
Ankara Üniversitesi DK'nda kompozisyon bölümünde öğretim görevlisi olan İsmail Sezen, yıllar önce genç müzisyenler yarışmasında üçüncülük ve çeşitli beste yarışmalarında mansiyonlar kazanmıştı. Hacettepe Üniversitesi ADK mezunu olan Sezen, Muammer Sun'un kompozisyon öğrencisiydi.
Üçüncülüğü elde eden Utar Artun'un, sözleri eşi Nazan Nihal Artun'a ait Hiçlik başlıklı şarkısını da soprano Ayşe Şenoğul seslendirdi. Hacettepe Üniversitesi ADK Vurma Çalgı Bölümü mezunu olan, halen çalışmalarını besteci, piyanist ve düzenlemeci olarak Amerika'da sürdüren Utar Artun, 2013'te SCAMV'nın 40 yılında düzenlediği birincisi olmayan senfonik eser beste yarışmasında ikinciliği elde etmişti.
MANSİYONLAR
Yarışmanın birinci mansiyonu Ankara Üniversitesi DK'nda öğretim üyesi olan, Gökoğuz Türklerinden Yrd. Doç. İvan Çelak'a (Çolak) verildi. Çolak, sözleri Işık Kurt'a ait “Şarkı Söylerken Yaşarım” başlıklı ve üç soprano için, caz ögelerine de yer verdiği tipik bir operet-müzikal parçası yazmıştı.
İkinci mansiyonu Anadolu Üniversitesi DK'nda öğretim görevlisi olan, Bilkent mezunu Dr. Berkant Gençkal, sadece vokal ve Pasifikte yaşayan Maori'lerin dilinden sözcüklerle oluşturduğu Te Pö başlıklı şarkısıyla elde etti. Şarkıyı, mezzo soprano Başak Karataş'ın başarıyla söylediğini belirtmeden geçmeyeyim.
Kendine özgü, koyu bir alto sese sahip Karataş, üçüncü mansiyonu kazanan, İTÜ Türk Musikisi Konservatuvarı misafir öğretim elemanı olarak çalışan Oğuz Usman'ın Yunus Emre'nin sözleri üzerine “Yakarış” başlıklı bestesinde de aynı başarıyı gösterdi.
EN KÜÇÜK KATILIMCI
Finalin, en küçük katılımcısı Bilkent'te piyano öğrencisi olan, düzenli kompozisyon bölümünden de ders alan 16 yaşındaki İlayda Deniz Oğuz'du. Orhan Veli'nin sözleri üzerine “Anlatamıyorum” başlıklı parçasıyla bu yarışmada önemli bir deneyim kazanmış oldu. İlerde yazacağı vokalli eserlerde mutlaka prozodi kavramı üzerinde daha çok duracak, kendi içinde daha uyumlu işler çıkartacaktır.
Yarışma sürecinde, orkestralı seslendirme öncesi, solistleri piyano eşliğiyle hazırlayan korepetitör Özlem Ebesek'in ne denli özveri ve içtenlikle çalıştığını, prova sırasında daha iyi anladım. Salonda oturduğu yerden, elinde partisyon, hem solistleri bazı girişlerde yönlendirdi, hem de mikrofonla ilişkilerinin daha iyi olması için onların konuçlanmasına işaretleriyle yardımcı oldu.
İZDSO VE UÇARSU
İzmir Devlet Senfoni Orkestrası, kendi programlı sezonunu tamamladıktan sonra bu final konserinde görev aldı. Bazıları aynı senfonik özellikleri taşımakla birlikte, 12 ayrı şarkıya, şef Serdar Yalçın'ın önderliğinde üç provayla gayet profesyonel biçimde eşlik etti. Üstüne, Hasan Uçarsu'nun “İzmir, Güzel İzmir”ini de, hem besteciyi, hem dinleyiciyi tatmin eden biçimde ilk kez seslendirdi.
Uçarsu'nun eserinde daha ilk ölçülerden itibaren “İiiiiizmir, Güüzeel İiiiiizmir” şarkılamasını hemen algıladık. Başlangıçta ana temasını bütün olarak serimleyen Uçarsu, sonra eserin gelişme bölümünde aynı temanın değişik parçalarını çeşitlendirmiş, işin içine Ege'nin olmazsa olmazı Zeybek'ten, Harmandalı'ndan esintiler serpiştirmiş ve eseri girişteki İzmir temasıyla sonlandırmıştı. Finale varırken askı köy davulu da kullanan Uçarsu'nun eseri, hepimizin beğenisini kazandı.
10. YARIŞMA HANGİ YIL?
Yarışmanın genel sekreteri Serdar Ongurlar, bu yıl dinleyicinin girişte dağıtılan elektronik aletle oy kullanması yeniliğini getirerek, sonucun eskisine göre çok çabuk belirlenmesini sağladı. Böylece orkestranın ve jürinin oyları dinleyici oylarıyla kısa sürede birleştirilerek sonuç açıklandı.
Bu yarışma 2014 yılında düzenlendi ama çeşitli nedenlerle finali 2015'de yapılamadı, 2016'ya sarktı. Şimdi 10. Yarışma yıl atlayarak mı yapılacak, yoksa duyurulması, değerlendirilmesi ve finalin düzenlenmesiyle 2017'ye yetiştirilecek mi? Yani iki yıllık periyodun korunması sağlanabilecek mi? Bu konuda İKSEV'in kararını kompozisyon camiası kısa sürede öğrenmeyi bekleyecektir. Yeni yarışmanın şartnamesinde istenecek beste formuna göre, açık kapı bırakılmayacak düzenlemelerin bulunması da kaçınılmaz. Örneğin son yarışmanın şartnamesinde “vokal sayısı” belirtilmediği için bir besteci üç soprano için yazmıştı. Gelecek yarışma farzedelim enstrüman ve orkestra için olacaksa, enstrüman sayısının belirtilmesinde yarar var. Yoksa iki veya üç piyano ve orkestra için de yazan çıkabilir!
ORKESTRALARA DÜŞEN GÖREV
Eczacıbaşı Beste Yarışması'nın müzik yaşamımıza önemli katkı yaptığı çok açık. Ama sağlanan yararın, elde edilen bestelerin topluma mal edilmesi görevi de orkestralarımıza düşüyor. İster devlet, ister özel, ister üniversite orkestraları olsun, İKSEV arşivinde bekleyen eserlere mutlaka eğilmeli.
İKSEV'in her yarışmadan sonra dereceye girenlerin eserlerini içeren bir CD yayımladığını da, orkestralarımıza kolaylık bakımından hatırlatmakta yarar var. Son yarışmanın kayıtlarını, bu konuda tam bir uzman olan, Yaşar Üniversitesi Öğretim Üyesi, besteci Doç. Mehmet Can Özel yaptı.