Dinleyiciler kadar çalanların da zevk aldığı yüzlerinden okunan, bu sezonun belki de en keyifli konserini 5 Ekim gecesi CSO’da Atatürk’ü ölümünün 77. yılında anarken dinledik. Şef Naci Özgüç, solist Rus çellist Alexandre Rudin’di. Başkemancı sandalyesinde Bilgehan Erten oturuyordu bu hafta.
Konser programının özelliği, Rudin’in Ahmet Adnan Saygun’un Op.74 Viyolonsel konçertosu’nu seslendirecek olmasıydı. Eser, 1987’de tamamlanmıştı ve bestecinin 1991’deki ölümünden önce yazdığı iki eserden biriydi. Bu konçertoyu yabancılardan anımsayabildiğim kadarıyla İngiliz çellist Tim Hug, İtalyan çellist Rodolfo Bonicci, Rus çellist Maria Tarasova Bilkent Senfoni eşliğinde çalmışlardı.
Bu kez Rudin’in eseri hazırladığını duyunca doğrusu çok sevinmiştim. Çünkü Rudin, müziği derinlemesine bilen, analiz yeteneği çok yüksek, şeflik yetisi de olan bir çellist. Nitekim, Saygun’un yer yer çelloya yazdığı haşin pasajları bile dengeleyerek çaldı, özellikle ikinci ve üçüncü bölümlerde virtüoz özelliklerini konuşturdu. Rudin eseri notadan çaldı, umarım Türkiye’ye özgü bırakmaz ve Avrupa’da ve Rusya’da da seslendirir.
İlk ilan edildiğinde bu konçerto ikinci eserdi ama programda isabetli bir değişiklik yapılarak ilk eser olarak seslendirildi, böylece Çaykovski’nin genel ruh halinin aksine iyimser, renkli eseri “Bir Rokoko Temi Üzerine Çeşitlemeler”i Rudin, Saygun konçertodan sonra çalmış oldu. Rudin esas yorum gücünü ve virtüozitesini burada gösterdi. Naci Özgüç yönetimindeki orkestranın eşliği, aralarındaki uyum da, eserden alınan dinleme zevkini arttırdı. Burada özellikle girişteki korno partisini tertemiz üflediği için grup şef yardımcısı Fazlı Aslan’ı kutlamak istiyorum. Flütte Çağlayan Barbaros başta olmak üzere tanta üflemelilerin eserin iyi seslendirilmesine büyük katkısı oldu.
Konserin ikinci bölümünde F. Mendelssohn’un Bir Yaz Gecesi Rüyası’nı dinledik. Yaylılar gayet bütüncül, iyi bir tını yakaladılar. Bu kez birinci kornoda Utku Ünal, flütte gene Çağlayan Barbaros ve öteki tahta üflemeliler işi iş çıkardılar. Eserin son bölümü Düğün Marşı’nın girişinde trompetler Cem Sevgi, Kutay Maktay ve Adnan Yıldırım, bütünlük içinde üfleyerek, marşın görkemli havasını başarıyla yansıttılar. Alkış büyük ve coşkuluydu, orkestra dinleyiciyi eserin Scherzo bölümünü yineleyerek ödüllendirdi.
Konserin bu denli başarılı olacağı sanki içime doğmuş. Program kitapçığı için istenen yazımın başlığı da “Atatürk’e Şükran, CSO’ya Alkış”dı. Bu yazıyı da burada siz değerli okurlarımla paylaşmak istiyorum:
ATATÜRK’E ŞÜKRAN, CSO’YA ALKIŞ
10 Kasım’larda Atatürk’ün koyu bir yas ortamında anılmasından vazgeçilmesinin üzerinden yıllar geçti. Önemli olan Atatürk’ü hissetmek, O’nun Türk ulusunu “şen-şakrak”, çağdaş, uygar görme isteğine uygun bir ortamı yaratabilmektir. Böyle bir ortamı, hâlâ sayıları nüfusa oranla yetersiz de olsa, konser salonlarımızda görebiliyor, doğumunun 134. ve ölümünün 77. yılında Cumhuriyetimizin kurucusuna şükran duygularımızı yineliyoruz.
Mustafa Kemal Atatürk’ün, bir İmparatorluk kalıntısını çağdaş Cumhuriyete dönüştürme girişiminde, eski kurumların çoğunu kapatırken, bir tanesine sahip çıkıp Cumhuriyetin yeni bir kurumuna dönüştürmesi dikkat çekicidir.
1826’da II.Mahmut döneminde kurulmuş olan “Mızıka-i Hümayûn”u Ankara’ya taşıyarak yeniden örgütlemesi, 1920’lerin “Yeni Türkiyesi”nde müziğe ve alması gerektiği yere verdiği önemi gösterir.
İmparatorluk döneminde son adı “Makam-ı Hilafet Muzikası” olan orkestra, hilafetin kaldırılmasından sadece sekiz gün sonra Ankara'da ilk konserini eski Meclisin karşısındaki Milli Sinema'da vermiştir. "Riyaset-i Cumhur Musiki Heyeti" , süreç içinde askeri-sivil kesimlerin ayrılmasıyla evrilmiş, “Riyaset-i Cumhur Filarmoni Orkestrası” Atatürk’ten sonra İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün de desteğiyle günümüzün özel yasaya sahip özerk “Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası”na dönüşmüştür.
Cumhuriyetimizin 92. Yılı kutlamasında Hipodrom’daki törenlerde görevlendirilen CSO,
Atatürk’ün müzik devriminin , “halk müziklerinin evrensel müzik yöntemlerine uygun işlenerek yeni eserler oluşturulması” ilkesinin seçkin bir uygulaması olan, Cumhuriyetin ilk kuşak bestecilerinden Ulvi Cemal Erkin’in “Köçekçe Suiti”ni seslendirmiştir.
Ölümünün 74. yılında andığımız bu konserde ise gene ilk kuşak bestecimiz, Atatürk’ün kendisini Çankaya Köşkü’nde ağırlayıp kutladığı, önünü açtığı Ahmet Adnan Saygun’un Viyolonsel Konçertosu, uluslararası dolaşımda seçkin bir yere sahip Rus çellist Alexandre Rudin tarafından, O’nun özlediği gibi sayıları hayli artmış yetkin Türk şeflerden biri olan Naci Özgüç yönetiminde, O’nun orkestrası eşliğinde seslendirilmektedir.
Cumhuriyet bir “uygar toplum projesi” ve evrensel alanda kabul edilebilir düzeyli “müzik” de o projenin ayrılmaz, önemli bir parçasıydı.
Atatürk’ü , daha nice kuşakların doğru tarih bilinciyle ve kitlelere mal olacak müziğimizle anması dileğimizdir.
Son söz: Atatürk’e şükran, CSO’ya alkış...
Şefik KAHRAMANKAPTAN